| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
ATATÜRK’Ü ANMAK VE ANLAMAK![]() 09 Kasım 2023, 01:56 Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, vefatının 85. yıl dönümünde, sevgi, saygı, özlem, sonsuz rahmet, şükran ve minnet duygularımızla anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1938 yılı başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başlamış, özel bir kür tedavisi için Yalova Termal Tesislerine gitmiştir. Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü, Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulanarak “siroz” teşhisi koydu. Rahatsızlık devam edince, 06 Mart 1938 günü, ünlü beş doktor, Çankaya Köşkü'nde, Atatürk'e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini tekrarladılar. Hastalığı gün geçtikçe ağırlaşan Atatürk, 10 Kasım 1938 günü, saat 09:05’te Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. Türk Milleti göz yaşlarına boğuldu. Kurtuluş Savaşı Başkomutanı, Vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, çağdaş medeniyetlerin üzerine çıkma ülküsünün öncüsü, eşiz bir lider ve Komutan, çağdaş bir devlet adamı, barışsever, milliyetçi, dil, tarih ve kültür ile yaşamda akıl ve ilmin ışığını işaret eden, diplomat, siyasetçi, araştırmacı, hatip ve düşünce adamı, insanımızı ümmet olgusundan ulus gerçeğine taşımış, onurlu ve eşit yurttaşlar olmamızı sağlamış olan Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, zaferleri, fikirleri, görüşleri ve devrimleriyle tüm dünyada büyük yankılar uyandırmış bir liderdir. Bu yankılar sebebiyledir ki, Atatürk kendisi için yapılan "çağını aşan lider" nitelemesini fazlası ile hak etmiştir. Atatürk’ün fikirleri, ilkeleri ve devrimleri bir bütün olarak incelendiğinde, özünde, insanlık, vatandaşlık, bağımsızlık, ulusal egemenlik, özgürlük, çağdaşlık, uygarlık, barış, dostluk, bilimsellik, eşitlik, hukuksallık, çalışkanlık, ahlaklılık, sevgi, saygı, güven, sorumluluk, yurttaşlık, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik, yapıcılık, üretim, gelişim ve gençlik kavramlarını bir bütün olarak içinde taşıdığı görülmektedir. Nitekim, Atatürk, daha, 01 Mart 1922 günü, TBMM yasama yılı açış konuşmasında “ her devletin içinde bulunduğu sosyal yaşantısı ve uygarlık derecesine uygun bir hukuki mevzuatı vardır. Bizim milletimizin adalet düşüncesi ve anlayışı hiç bir uygar ulusun seviyesinden aşağı değildir” demiştir. Ulu Önder Atatürk, “ yurtta sulh, cihanda sulh “ derken, bir taraftan, yurt içinde huzur ve barışı, güven içinde yaşamayı amaçlamış, diğer taraftan, milletlerarası barış ve güvenliğin önemini işaret etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ü “din düşmanı, dinsiz” gibi gösterme gayretleri hep olmuştur. Bu gayret ve iddiaların gerçeklerle ilgisinin olmadığını, Emekli Müftü olan İhsan ÖZKES, yazmış olduğu “Atatürk ve Din” isimli kitabında belgeleriyle birlikte açıklamıştır. Bu eserde, Atatürk’ün, daima dine ve ibadete saygılı olduğu, 03 Mart 1924 tarihinde Diyanet İşleri Bakanlığını kurdurduğu, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakültelerini açtığı, Yunanlıların zarar verdikleri camileri tamir ettirdiği, bazılarının parasını kendisinin karşıladığını anlatır. Örneğin, Mihalıççık Atatürk Camisinin yapımı için emir çavuşu Ali METİN aracılığıyla 5 bin TL göndermiştir. Kutsal kitabımızın Elmalılı Hamdi YAZIR tarafından Türkçeye çevrilmesini sağlamıştır. Bu çevirmenin 8 bin nüshasının parasını bizzat kendisi ödemiştir. Fakat, gün geldi bu kurum, hutbelerden Atatürk ismini çıkarttı. Atatürk’ün, Tokyo ve Paris şehirlerine yapılacak olan camiler için kendi ödeneğinden para göndermiş olduğunu da biliyoruz. Ulu Önder ATATÜRK, ekonomik kalkınmaya çok önem vermiştir. Daha, yolun başında düzenlenen 1923 İzmir İktisat Kongresinde “Milli Egemenlik ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir “ diyerek konunun önemini ne de güzel ve isabetli olarak ortaya koymuştur. Atatürk Cumhuriyetin 10. yılı söylevinde “ az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir “ demiştir. ATATÜRK diyor ki ; “Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz. Ne mutlu Türküm diyene!” (Mustafa Kemal, Bkz. Meydan Larousse, Cild 19 s. 471) (1) Atatürk, bizzat yazıp, mecliste okuduğu, ders niteliğindeki NUTUK metinlerini el yazısıyla kaleme alırken “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir” notunu düşmüş, devamında yazdığı “beni hatırlayınız” şeklindeki kelimelerin üzerini çizerek mütevazi kişiliğini ortaya koymuştur. Atatürk, 29 Ekim 1933 günü, Cumhuriyet Bayramı kutlama töreninde yaptığı konuşmasını “Türk Milleti, sonsuzluğa akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene” diyerek bitirmiştir. Biz, Ulu Önderimizi her zaman hatırlıyoruz ve hatırlamaya devam edeceğiz. Atatürk, Kurtuluş Savaşı üzerine yapılan bir sohbet sırasında, savaşı ve milletin azim ve kararlılığını anlattıktan sonra “İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.” demiştir. Biraz durakladıktan sonra ise “ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak, yalnız bana ait olacaktı.” demiştir. Bu konuşmaya tanık olan ünlü bilim ve devlet adamı, merhum Sadi IRMAK, anılarına yer verdiği eserinde, “bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine mal eden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.” diye yazmıştır. Ord. Prof. Sadi IRMAK’ın (Atatürk'ten Anılar, 1978 ) anılarından öğreniyoruz ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, düşmanları tarafından saygı duyulan, hatta, hayran olunan ender komutanların başında yer alır. Nitekim, 30 Ağustos Büyük Taarruz zaferi akşamı esir alınan Yunan Başkomutanı Trikopis, yazdığı anılarında, kendisinin yanındakilerle birlikte esir düşmeden önce kurşuna dizilmek yerine intihar etmelerini konuştukları, esir edilince Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarıldıkları, Atatürk’ün düşmanına nazikçe hitap ederek oturmasını ve rahat etmesini söylediği, hususları yer almıştır. Yunan komutan kontrol altındaki günlerini Kırşehir’de geçirmiş, yanına bir subay rehber olarak verilmiştir. Yıllar sonra bu subayın aslında askeri tabip olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Ulu Önder ATATÜRK büyüklüğünü, Çanakkale’de can veren Anzak askerlerinin annelerine yazdığı mektupta “yavrularınız bizim yavrularımızla yan yana yatmaktadırlar. Onlar artık bizim de yavrularımızdır. Gönlünüzü ferah tutun” cümlelerine yer vererek göstermiş, bu mektubu okuyan Anzak anneleri o kadar duygulanmışlar ki cevabi mektuplarında “biz de size ATAM demek istiyoruz“ diye yazmışlardır. Avustralya ve Yeni Zelanda Birleşik Ordusu ANZAK askerlerinin 1914'de Çanakkale Savaşına katılmak için denize açıldığı Albany limanı körfezine ''Atatürk Boğazı'' adı verilmiştir. ‘Atatürk Entrance'' dünya haritasında Atatürk adı taşıyan tek coğrafi konumdur.. Batılı devlet adamları ve tarihçiler, ayrıca kurtuluş mücadelesi veren milletler Atatürk için övgü dolu nice sözler söylemişilerdir. Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han ise, "Atatürk, yalnız bu asrın en büyük adamlarından biri değildir. Biz, Pakistan'da O'nu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz...0 İslam dünyasında yeniden siyasi uyanış istikametinde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi"5 şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. - Çinli lider Çan Kay Şek, "Atatürk'ün hayatı ve eseri sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün hür milletleri için ilham kaynağı olmakta devam edecektir"4 demiştir. -İngiltere Başbakanı Loyd George ; “yüz yıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk Milletine nasip oldu “ demiştir. -Daily Telgraph-İngiltere Gazetesi ; “kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızlı ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi tarihte gerçekten eşi olmayan bir olaydır” diye yazmıştır. (Ulus Gazetesi, 16 Kasım 1938 sayısı) - Lıllustration Gazetesi-Fransa ; “ Tarih çok büyükler gördü. İskenderler, Napolyonlar, Waşingtonlar gördü. Fakat, yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.” (Cumhuriyet Gazetesi haberi, 23 Kasım 1938) - Hayato İkeda – Japonya Başbakanı ;” Atatürk’ün Türk Dili Devrimi’ni gerçekleştirmesi ve dinle siyaseti birbirinden ayırarak Türk toplumunun modernleşmesini sağlamak yolundaki çabalarına karşı büyük bir hayranlık duymaktayız.. (Yeni Gazete haberi, 9 Eylül 1968) - Nikita S. Kruşcef – Sovyetler Birliği Başkanı ; “Yakın ve Orta Doğuda ilk cumhuriyet, doğuşunu O’naborçludur. Bu cumhuriyet, birçok ulusun milli özgürlük savaşına ışık tutmuştur. Atatürk’ün yönetimindeki Türkiye’nin uluslararası otoritesi yükselmiş ve ülkesi dünya siyasetinde önemli bir rol oynamıştır.” (Milliyet gazetesi,, 10 Kasım 1963) Tüm dünya milletleri ve devletleri, Japonya’dan Küba’ya kadar hayran olunan ve heykelleri dikilen Atatürk’ü, zaferlerinin ve başarılarının önemini, ilke ve devrimlerini, gösterdiği hedefleri, hayat felsefesini, yaşantısını, fikirlerini, bu ilkelerin evrenselliği ve güncelliği konularını tam olarak anlayabildik mi ?, insanımıza, gençlerimize anlatabildik mi?, sorularını sorduğumuzda olumlu cevap veremiyoruz. Gün geçtikçe artan Atatürk düşmanlığını, heykellerine, manevi şahsiyetine, eserlerine yapılan saldırıları nasıl izah edeceğiz? Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk komutasında kazanılan Kurtuluş Savaşı, Türk Milleti’nin, tarihin her döneminde kutsal saydığı “VATAN, BAYRAK, MİLLET, DEVLET VE BAĞIMSIZLIK“ gibi değerleri, ittifak halinde saldırıya geçmiş olan yedi düvele karşı, vatan ve milleti savunmak için yapılmıştır. Bu savaş kolay verilmemiş, Cumhuriyet kolay kurulmamıştır. Atatürk kimler tarafından sevilmez? Bunu sözde eğitimci ve bilim adamı (Prof.) unvanları kullanan bir fakülte dekanı “biz cahil toplumu tercih ederiz, onları daha rahat yönetiriz” diyerek tarikat diliyle konuşanlar sevemez. İnsanların düşünme yetisini yok eden, dünyayı ve çevresini algılamaktan, yorumlamaktan, sorgulamaktan yoksun bırakılmış, hiçbir konuda karar verilmesine asla izin verilmeyen insanlar olsun isteyenler, aydınlıktan korkanlar sevemez. Van, Diyarbakır ve bir çok mekanda asılı olan “Ne Mutlu Türküm Diyene” levhasının kaldırıldığı, Sivas’ta İmam Hatip Okulu bahçesindeki Atatürk büstünün kaldırıldığı, bir çok yerde ATATÜRK heykellerine saldırılar yapıldığı, vekillerimizin “kızlar ve erkekler ayrı sınıflarda okusun” diye beyanat verdikleri, eski vekillerin “Türküm, ama, Türklüğümden hayır görmedim” şeklinde açıklamalar yaptığı, gol kıralı (TETÖ cü) vekilimizin “Türk değilim, Arnavut’um” dediği, T.C rumuzlarının her yerden atıldığı, Andımızın okutulmadığı, keşke Yunan kazansaydı diyenlerin baş tacı edildiği, dahası, Eskişehir Gündüzalp KYK (Eğitim Merkez) Müdürü Fatih Özüdoğru'nun Atatürk'e hakaret ettiği, FETÖ'yü övgüler yağdırdığı ve 18 yaş altı evliliği meşrulaştırmaya çalıştığı ortaya çıktı. Bu meczup (sözde eğitimci) bir paylaşımında “Teyzeye sordum Suriyeliler vatandaş olur mu dedim. Cevaba bak; ‘Selanik'ten biri gelip senin Atan oluyor da, Halep'ten gelen niye vatandaşın olmuyor' dedi. Sustum…” şeklinde cümlelerle ATATÜR’ü yabancılar “Türk oğlu Türk” olarak anarken, bu meczubun Suriyeli vatanından kaçanlarla bir tuttuğuna tanıklık ettiğimiz günlerden geçerek geldiğimiz unutulmamalıdır. Ayrıca, gazetelerde “Atatürk ve arkadaşları sayesinde o koltukta oturan Diyanetçilerin, Cumhuriyet'i ve Atatürk'ü hutbede yine anmadığı, 36 milyarlık dev bütçesiyle eleştirelin odağı halinde olan Diyanet İşleri Başkanlığı, 28 Ekim Cuma hutbesi yayınlandı. Hutbede ne Cumhuriyet anıldı ne de Atatürk ismi geçti.” haberini okuduğumuz, Son olarak ise, iktidar Partisi Grup Başkanvekilinin katıldığı bir kitap fuarında "tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" ifadelerini kullandığı, Anıtkabir anma törenlerine saygısızca çirkinlik katan kışkırtıcıların sloganlarına bir kez daha tanık olduğumuz günlerden ve anlardan geçip gelerek anıyor olmamız düşündürücüdür. Kurtuluş Savaşı için “keşke Yunan kazansaydı” diyen fesli meczupların peşinden gidenlere inat biz zaferlerimiz ve kahramanlarımızdan yanayız. Atatürk’ün saygı ile andığımız bu günde, Anadolu topraklarını VATAN yapmak için, Malazgirt Savaşında şehit düşen Alpaslan’ın kahraman askerlerinden başlayarak, Sarıkamış Harekatı, Filistin Cephesi, Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs harekatı, Bölücü Terör mücadelesi dahil olmak üzere, tarihimizde yer alan tüm savaşlarda şehit olan kahramanlar ve Milletimizi hedef alarak işlenen Ermeni/PKK terörü cinayetlerine kurban giden görev şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK bizim için sonsuza kadar “sönmez bir ışık “ olarak kalacaktır. Saygı ile anıyoruz. 10 Kasım 2023 Yazan : Av. Naci Sözen, (Em. Hv. Kd. Alb.) .
Bu haber 229 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |