| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
23 Nisan Bayramı Kutlu Olsun...![]() 22 Nisan 2014, 12:58 23 NİSAN BAYRAM COŞKUSUNU VE 24 NİSAN KABUSUNU BİRLİKTE YAŞAMAK..!!
Gazi Mustafa Kemal Paşa, egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla “Ulusu, yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir” diyordu. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler (milletvekilleri ) Ankara'da, 23 Nisan 1920 günü toplandılar. Büyük Millet Meclisi'nin toplandığı bina, Ankara'da Ulus Alan'ından istasyona giden caddenin başındadır. Bugün, Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllarda, ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyulduğu zamanlarda bile meclis düzenli toplanmış ve Kayseri’ye taşınmaları teklifi reddedilmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alınmıştır. Ayrıca, 23 Nisan, dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine son yıllarda yabancı ulusların çocukları da katılmaya başlamıştır. Atatürk, çocuklara çok değer verir, gezilerinde, okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. Bu coşkulu bayramımızın hemen ertesinde yaşayacağımız “ 24 Nisan” gününün önemi nedir ? Bizim yakın tarihimizle ilgili olarak önemli olan “ 24 Nisan “ günü, Ermeniler tarafından, Anadolu’da isyan çıkararak Osmanlı Ordusu’nu arkadan vuran, düşmanlarla işbirliği yapan, halkımızı katleden ve sonrasında, başarısızlığa uğradıklarında, geleceğe yatırım olsun diye SÖZDE “ SOYKIRIM GÜNÜ “ olarak seçilen, bir asırdan beri sürekli canlı tutulan ve dünya çapında yayılarak bir çok ülkenin kanunlarına girmesi ve meydanlarına anıtlar dikilmesi gibi önemli aşamalar kazandırılan bir gündür. Bizim için bir stres ve kabus günüdür. Her yıl olduğu gibi, bu yılda, 24 Nisan yaklaşırken ABD meclislerinde sözde soykırım gününü tanıma konusunda bir teklif görüşüldü ve kabul edildi. ABD Başkanı Obama’nın 24 Nisan günü yapacağı konuşmada, soykırım kavramını kullanacak mı? Yoksa en kötü gün, trajedi gibi kaçamak kelimeler mi kullanacak? Obama’nın ilk seçim sürecinde Ermeni oylarını almak için soykırım gününü tanıma sözü verdiğini de biliyoruz. Tarihimizi bilmediğimiz, okuma alışkanlığımızın az olduğu ve hafızamızın zayıflığı gibi eleştirileri haklı çıkarırcasına, toprak bütünlüğümüzü ve Milli varlığımızı tehdit eder seviyeye gelmiş olan bu ve benzer olaylara karşı ilgisiz ve bilgisiz davranmayı sürdürüyoruz. Düşmanlarımız ise, tarihin derinliklerinden gelenler dahil, hiç bir sorunu unutmuyor, yazıyor, okuyor, yayıyor ve canlı tutarak, fırsatını bulduğunda hemen karşımıza çıkarıyorlar. Ermeniler ve yandaşları tarafından uzun yıllardan beri sürdürülen, 24 Nisan gününün, sözde “Ermeni Soykırım Günü “ olarak kabul ve ilan edilmesi yönündeki gayretler ve alınan mesafeler, herkesi ve bizleri, bu günün bir çok Ermeni’nin hayatını kaybettiği bir güne rastlamasından kaynaklandığı, düşüncesine sevk etmektedir. Ama, tarihin gerçekleri hiç de böyle değildir. 24 Nisan 1915 günü, Ermeniler ile Osmanlı güçleri arasında bir çatışma yaşanmamış, can kaybı olmamıştır. Peki, hal böyle iken, bir bardak suda bu kadar fırtınalar kopartılmasının sebebi nedir ? Bu sorunun cevabını, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Belgeleri, 1915 – 1920, Ankara/1994 basımı kitabının, yayın no. 14, sayfa 6-7 notlarından öğrenelim.
Ermeni saldırıları artarak yayılınca, “OLMAK, YADA OLMAMAK” ayrımında olan Osmanlı Devleti, bu kötü durumun vahametini nihayet anlar ve zamanın dahiliye Nazırı Talat Paşa, Erzurum Mebbusu Vartkes Efendiye, Ermenilerin düşmanla işbirliğini sürdürmeleri halinde şiddetli tedbirler alınacağını ihtar eder.
Arşiv belgelerinden öğreniyoruz ki, yakalanan bu azılı çete reisleri, zindanlara atılma yerine, Ankara ve Çankırı bölgesine zorunlu iskana gönderilmiştir. Bir müddet sonra, bu hainlerin, buralarda da yıkıcı faaliyetlerini sürdürmeleri üzerine, diğer zorunlu göçe tabi tutulan ve isyanlara karışmış olan Ermenilerle birlikte Güney illerine (Halep, Şam, Urfa, Zor Basra) göç ettirilmişlerdir. İngilizler İstanbul’u işgal ettikten sonra, bu isyanların bastırılmasında etkili görev yapan bazı personelin cezalandırılması istenmiştir. Bu insanlar arasında olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, idama mahkum edilmiş ve 10 Nisan 1919 günü Beyazıt meydanında asılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Ulu Önder Atatürk’ün teklifleriyle TBMM tarafından “Milli Şehit“ ilan edilmiş ve ailesine maaş bağlanmıştır. Kemal Bey’in yargılanması, suçlanması ve sırf batılı/işgalci ülkelerin isteklerinin yerine getirilmesi için idam edilmesi, tam bir trajedi ve acizlik örneğidir. Araştırmalarımızda karşımıza çıkan bu bilgileri okurlarla paylaşmak ve bir birini takip eden 23 Nisan ve 24 Nisan günlerinin, bizler için ne kadar önemli (zıt etkilerde) olduğunu, her yıl bir taraftan coşku yaşarken, aynı zamanda, stres altında kaldığımızı, bilgilerinize ve hayretlerinize sunuyoruz. Ne gariptir ki, Milletçe 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşkusunu yaşamaya hazırlandığımız bu günlerde, bizlere, 24 Nisan endişesi yaşatıyorlar ve Milli bayramımızı yaşamamıza izin vermiyorlar.. Ermeniler ve bir çok ülke, bizim, sözde soykırımı iddialarını kabul etmemizi ve Ermenilerden özür dilememizi istiyor ve bekliyorlar.. Bu istekler masum gibi görünse de hemen arkasından korkunç tazminat taleplerinin ve sonunda da toprak taleplerinin geleceği açıktır. Unutmayalım ki, biz bu vatanı kolaylıkla kurtarmadık ve Cumhuriyeti kolay kurmadık. MSB arşiv araştırmamızda rastladığımız ve Osmanlıca Mütercim Memur Onayı ile aldığımız tarihi (ibretlik-derslik) notlardan birini aynen okuyucuya sunuyoruz. “ İstiklal Savaşına ait (Tümen) 61. Fıkra 190. Alay 2-3. Tabur Komutanlığı’nın 414 nolu Er Künye Defterinin 13. sayfasından çıkarılmıştır. 190. ALAY KOMUTANLIĞINA Sayı: 124 1. Tabur efradının çamaşır, elbise ve ayakkabısı için bir ay evvel Müdafi-i Hukuka müracaat etmiş idim. Bunların hiç birisi şimdiye kadar tedarik edilmedi. 2. Talim esnasında, bir takımın ayakları çıplak olmasından dolayı zarureten koğuşa iade edilmiş olduğu bölük zabitanının müracaatlarından anlaşılmaktadır. Talim esnasında gördüğüm fakir bir er gömlekçe idi ki, ondan başka sırtına giyecek bir şey olmaması yüzünden çarşıya bırakılmadığı gibi kendisinin telef olacağından icabının icrasına müsaade buyrulması maruzdur. 23 Haziran 1336 (1920) Tabur Komutanı Binbaşı Muhtar “ Görüldüğü ve bilindiği üzere, karınları aç, sırtları çıplak ve ayakları yalın olduğu halde, 7 düvelle savaşarak ve canlarını vererek bize bu vatanı emanet eden tüm İstiklal Savaşı kahramanlarını minnetle ve rahmetle anıyoruz. Tüm Milletimizin, çocuklarımızın (katılımcı dost ülke çocuklarının) bayramını kutluyoruz. Yazan/Derleyen : Av. Naci SÖZEN, 22 Nisan 2014 /ANKARA KAYNAK : Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivleri, Yayım No. 14, 1915-1920 Olayları bölümü, sayfa 6-7 ) Ankara / 1994 Basımı. Bu haber 1751 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |