| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ KUTLANDI![]() 12 Aralık 2018, 21:39 (STAJ TEZ KONUMUZ OLAN İNSAN HAKLARI KAVRAMI VE TÜRKİYE BAŞLIKLI METİNDEN ALINTIDIR..) İNSAN HAKLARI KAVRAMI VE TÜRKİYE 1. İNSAN HAKLARININ TANIMI, KAPSAMI VE NİTELİKLERİ İnsan Hakları, bireylerin salt insan olmaları nedeniyle, doğuştan itibaren sahip oldukları, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklar olarak tanımlanır. Bu temel hak ve özgürlükler, günümüzde, ülkelerin iç hukuk sorunu olmaktan çıkmış, özünde genel ve evrensel bir anlam kazanmıştır. Çağdaş medeniyetlerde, hukukcuların, felsefecilerin ve sosyal bilimcilerin büyük bir çoğunluğu, hangi bölge ve kültür çevresinden gelirse gelsin, her insanın doğuştan kazanılmış temel hak ve özgürlükleri bulunduğu konusunda birleşmektedirler. Bireyler maddi ve manevi varlıklarını sınırsız olarak geliştirme kabiliyetine sahiptirler. Bu nedenle istekleri, ihtiyaçları ve hakları olacaktır. Bu haklar “insan ve hak “ ilişkisi ile anlam kazanır.Her hak bir ihtiyacın karşılığıdır. Hakları kullanabilmek için mutlaka özgürlüklere de sahip olmak gerekir. Hak ve özgürlüklere sahip olmak, bireye bir takım sorumluluklar da yükler. İnsan hakları kavramı, şiddeti, zarar vermeyi ve tahrip etmeyi dışlar. Hak ve özgürlüklerin teminatı “ hukuk devleti “ tarafları ise “ vatandaş- devlet “ ikilisidir. İnsan hakları kavramı, özgürlükcü demokrasilerde siyasal tercihleri belirleyici bir rol oynar. Çağdaş devletler bu haklar karşısında kendilerini sorumlu ve bağlı sayarlar. İnsan haklarının listesi, zaman içinde kapsam olarak genişlemekte ve yenileri eklenmektedir. 2. İNSAN HAKLARI KAVRAMININ TARİHİ GELİŞİMİ İnsan hakları kavramı, günümüzdeki anlamı ile, 2 nci Dünya Savaşı sonrası, Birleşmiş Milletler teşkilatının 1945 yılında kurulmasından sonra kullanılmıştır. Kökenleri ise, “ doğal hukuk ” görüşlerinin yaygın olduğu eski Yunan ve Roma düşüncesine kadar uzanır. Bu dönemlerde doğal hukuka ( ius naturale) uygun olmak koşulu ile, yurttaşlık haklarını aşan ve bütün kavimler için geçerli olan bazı evrensel haklar tanınmıştır. Bu haklar, devletin verdiği haklar değil, doğanın bütün insanlar için geçerli kıldığı kanunlar sayılmıştır. Bu dönemin sonunda, önceleri temel olan “ ödev “ yaklaşımından ” hak “ yaklaşımına doğru bir geçiş yaşanmıştır. 17 ve 18 nci yüzyıllarda hızlanan bilimsel ve düşünsel gelişmeler ve bilim adamlarının buluşları sonunda ulaşılan “ aydınlanma “ döneminde doğal hukuka ve evrensel bir düzene ihtiyaç duyulduğu savunulmuştur Bu düşüncenin karşısında olanlar, doğal hukuk ve temel hakların, mutlak,değişmez ve sürekli olan niteliklerinin çelişkiler taşıdığını, gerçek dışı, metafizik olgular olduğunu ve toplumsal karışıklığa yol açabileceğini belirterek saldırıya geçmişlerdir. Ankara Barosu Başkanlığı tarafından , 12-16 OCAK 2000 tarihlerinde düzenlenmiş olan “ Hukuk Kurultayı- 2000 “ oturumlarında, İnsan Hakları kavramının ilk defa İngiltere’de 1215 tarihli Magna Carta ile ortaya çıktığı vurgulanmıştır. Eski Yunan’da, Perikles demokrasinin unsurları olarak, yargıda eşitlik, kamu hizmetine girmede ve kürsüye çıkmada eşitlik gibi haklarından söz etmiş olmasına rağmen, bunlar insan hakları niteliğinde haklar sayılmamaktadır. Magna Carta ile kralın vergi koyma yetkisi sınırlandırılmış ve bazı kararları meclisin onayını almadan yürürlüğe koyamıyacağı ilan edilmiştir.İngiliz vatandaşları için 1628 yılında yayınlanan Haklar Talepnamesi ile de “kanunsuz vergi olamaz ve insanlar kanunsuz olarak hapse atılamaz“ kuralları getirilmiştir. Bu gelişmeler olurken, 19 ncu Yüzyılda Alman idealizmi ve Avrupa ulusculuk akımının etkisiyle, bazı çevreler ve özellikle Marksistler tüm hakların topluma ait olduğunu ileri sürmüşlerdir. 3. İNSAN HAKLARI KAVRAMININ İÇERİK OLARAK DEĞİŞİMİ İnsan Hakları kavramı kapsamında yer alan haklar, geçmişten günümüze kadar başlıca 3 aşamada gelişerek benimsenmiştir.Bu aşamalar “ kuşak “ terimi ile şöyle açıklanmaktadır; a) Birinci Kuşak İnsan Hakları Bu haklar, 17 ve18 nci yüzyıllarda İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinin getirdiği klasik hak ve özgürlükler olup,daha çok bireysel niteliktedirler. Başlıcaları, yasal eşitlik, kişi güvenliği,bireysel özgürlük, düşünce ve inanç özgürlüğü ile mülkiyet hakkıdır. Bu dönemde,kapitalizmin yükselişi yaşanmış,liberalizm ve bireysellik anlayışı devletin rolünü en düşük düzeye indirmek istemiştir.İnsan haklarının korunması için devletin pasif bir tutum takınarak bekcilik yapmasının yeterli olacağı görüşü savunulmuştur. b) İkinci Kuşak İnsan Hakları 19 uncu Yüzyılın ikinci yarısından itibaren “ sosyal eşitlik “ yaklaşımına yönelindi.İnsan hakları listesi genişleyerek “ sosyal haklar “ ve “ sosyal devlet “ kavramları doğdu. Bu dönemde listeye giren haklar genellikle ekenomik, sosyal ve kültürel nitelikli haklardır. 20 nci Yüzyılda yasalara, anayasalara ve uluslararası belgelere giren bu haklar, çalışma, adil ücret, sosyal güvenlik, sendika, grev, sağlık ve eğitim haklarıdır. Devletin niteliği de “sosyal devlet “ olarak değişiyordu. c) Üçüncü Kuşak İnsan Hakları 20 nci Yüzyılın ikinci yarısından itibaren benimsen yeni insan hakları, genellikle Üçüncü Dünya ülkelerinin taleplerini yansıtan haklardır. Bu haklar, ekonomik gelişme, kalkınma, doğal kaynaklardan faydalanma, barış, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama gibi kollektif nitelikli haklardır.Dayanışma Hakları olarak da isimlendirilen bu haklar ulusal hukuk belgelerinden daha çok, uluslararası hukuk belgelerine konu olmuştur. 4. İNSAN HAKLARININ HUKUK DÜZENLERİNCE TANINMASI a) Ulusal Düzeyde Tanınma İnsan Hakları ulusal hukuk düzenlerinde, hak bildirileri, anayasa metinleri ve başlangıç bölümleri biçiminde tanındı. İngiliz ve ABD Hak Bildirileri,1789 Fransız Yurtaş Hakları Bildirisi,1787 ABD Anayasası,klasik hakları tanıyan ilk önemli belgelerdir. Sosyal haklar ise, 1946 Fransız ve 1948 İtalyan anayasalarında yeraldı. b) Uluslararası Düzeyde Tanınma İnsan haklarının uluslararası düzeyde tanınması ve güvencelere bağlanması, 20 nci Yüzyılda, özellikle 2 nci Dünya Savaşı sonrasında hızlanmıştır. Başlıca düzenlemeler şunlardır ; 1919 yılında kurulan Milletler Cemiyeti bu konuda etkili bir rol üstlenemedi.İnsancıl bir savaş hukukunun temellerini atmaya yöneldi.Sömürgeler,çalışma koşulları, kadın ve çocukların korunması alanlarında bazı ilkeler belirlendi.Uluslararası Çalışma Örgütü ( İLO ) bu konularda görevler üstlendi. 2 nci Dünya Savaşı sonrası faşizmin yenilmesi ve demokrasi cephesinin zaferi, insan hakları konusunda yeni yaklaşım ve açılımları da birlikte getirdi.Nurenberg Mahkemeleri , Nazi savaş suçlularını barışa karşı işlenen suçlar yanında, insanlığa karşı işlenen suçlardan da yargılamıştır. Savaş sonrası, insan hakları alanında en kapsamlı ve evrensel boyutlu çalışma, 1945 yılında Birleşmiş Milletler’in ( BM ) kurulması ile başlamıştır. Kuruluş anlaşması Temel Hak ve Özgürlükler ile Eşitlik ilkelerine özel bir önem vermiştir. Birleşmiş Milletler teşkilatı içinde bu görevleri üstlenen organ İnsan Hakları Komisyonu’dur. Komisyon ülkelere temsilci ve araştırmacılar göndererek şikayetleri inceler, raporlar hazırlar ve kamuoyuna yayınlar. BM Genel Kurulu’nda 10 Aralık 1948 tarihinde, temel sayılan bir belge olan ünlü İnsan Hakları Evrensel Bildirisi kabul edildi.Bildirinin hukuksal bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen, ulusal ve uluslararası hukuk metinlerine hukuksal, psikolojik ve felsefi yönden etkileri oldu. Bu bildiride klasik haklar yanında sosyal ve kültürel haklar da ayrıntılı şekilde sayılmıştır. BM İnsan Hakları Komisyonu tarafında hazırlanarak, 16 Aralık 1966 tarihinde kabul edilen Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Anlaşması ile klasik ve siyasal haklar genişletilmiştir.Raporları inceleyecek olan İnsan Hakları Komitesi kurulmuş ve tartışmalı konularda “ dostca çözüm “ metodunun seçilmesi benimsenmiştir BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Anlaşması genellikle sosyal hakları kapsıyordu. Bu metinde sendikal örgütlenme, ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve inançlara dayalı ayırımlar yapılmaması konuları önemle vurgulanıyordu. 5. İNSAN HAKLARI KONUSUNDA BÖLGESEL DÜZENLEMELER a) Avrupa’da Düzenlemeler Avrupa Konseyi insan hakları alanında geniş kapsamlı çalışmalar yapan en önemli bölgesel organdır.Konsey tarafından hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 4 Kasım 1950 tarihinde kabul edilmiş ve ek protokollerle birlikte 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir.1966 yılında ise daha çok sosyal haklara ağırlık veren Avrupa Sosyal Şartı ( Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi ) yayınlanmıştır Avrupa Konseyi bünyesinde insan haklarını güvence altına alma sorumluluğu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Divanı)’ne verilmiştir. Bu mahkemenin yapısı ve çalışması ayrıca incelenecektir. b) Amerika Kıtası’ndaki Düzenlemeler Amerika Kıtasında da 1948 yılından itibaren uluslararası örgütler benzeri düzenlemeler oldu. Amerika Devletler Örgütü kuruldu. Amerika İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi yayınlandı. Ayrıca, Amerika Kıtası İnsan Hakları Mahkemesi kuruldu. c) Özel Örgütler İnsan haklarının uluslararası alanda korunması için kurulan ve devletlerle bağlantısı olmayan gönüllü özel örgütler de önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Uluslararası Af Örgütü (Londra), Uluslararası Hukuk Komisyonu (Cenevre), PEN ( şairler, denemeciler, romancılar – poets, essayists, novelists ) Kulüpleri, Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Örgütleri(Cenevre) sayılabilir. Bunların en ünlüsü, 1961 yılında Londra’da kurulmuş olan Uluslararası Af Örgütü ( Amnesty International )’dür. Bu örgüt, şiddet uygulamamış ve şiddeti övmemiş oldukları halde, sadece düşünceleri ve inançları yüzünden hapse girmiş insanları, dini, dili, etnik kökeni, renk ve milliyetine bakılmaksızın, serbest bıraktırmak için çaba göstermektedir. Örgütün bugüne kadar binlerce tutuklunun serbest bırakılmasını sağladığı bilinmektedir. Ölüm cezasının kaldırılması ve işkencenin önlenmesi için çalışmaktadır.İnsan hakları ihlalleri konusunda raporlar yayınlayan örgüte, bu çalışmalarından dolayı 1977 yılında Nobel Barış Ödülü verilmiştir. d) İnsan Hakları Alanında Düzenlenen Sözleşmelerin Ortak Hükümleri Evrensel (uluslarüstü) belgelerden , Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde 7 hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde 4 hak ve Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi’nde 12 hak “ mutlak - dokunulmaz hak “ olarak nitelendirilmektedir. Bu sözleşmelerde ortak olan 4 mutlak hakkın özüne hiçbir koşul ve gerekce ile dokunulamaz. Bunlar, yaşama hakkı, işkence yasağı, kölelik yasağı, suç ve cezada geriye yürüme yasağıdır. Bu gelişmeler, insanlığın ulusalüstü dokunulmaz haklar kategorisini oluşturmaya başladığını, bu hakların genişleyerek ulusal devletleri bağlayıcı bir güce ulaşacağını göstermektedir. Bu sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak için uluslararası mahkemeler kurulmuştur. Bunlara Uluslararası La Haye Adalet Divanı, Avrupa Birliği Adalet Divanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Amerika İnsan Hakları Mahkemesi örnektirler.
Bu haber 840 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |