| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
ŞEHİTLER GÜNÜ ANISINA![]() 17 Mart 2014, 15:56 ŞEHİTLER GÜNÜ ANISINA… Türk Milleti olarak, sahip olduğumuz, Millet, Vatan, Devlet, Bayrak, Bağımsızlık ve Cumhuriyet gibi Milli varlıklarımızı ve manevi değerlerimizi bize bırakmış olan aziz şehitlerimizi “ 18 Mart Şehitler Günü” vesilesiyle, bir kez daha, sonsuz rahmetler, saygılar ve minnetlerle bir kez daha anıyoruz. Geçmiş yıllarda “Çanakkale Zaferi” adıyla andığımız 18 Mart günü, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı İmparatorluğuna son vermek isteyen İngiliz komutansındaki Fransa başta olmak üzere müttefik donanmalara ait savaş gemilerinin, boğazın derin sularına gömüldüğü gün olup, Çanakkale Deniz Savaşı olarak da anılır. Denizden geçemeyeceğini anlayan düşman birliklerinin, Çanakkale’yi, karadan geçmek için başlattığı çıkarma (Avrupa ülkeleri, Avusturalya, Yenizelenda, Anzaklar, Gurkalar) harekatı sonrasında, Atatürk Komutasındaki Türk Askerinin, destan yazdığı ve “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü, insanlığın hafızasına kazıdığı Çanakkale Zaferi olarak kutlanmakta olan bu günün, Şehitler Günü olarak kutlanmaya başlanması da ayrı bir anlam taşımaktadır. Çanakkale Savaşları, Türk Askeri’ne “ savaşmanın değil, ölmenin emredildiği “ bir mücadele olup, sadece, bu özelliği ile bile, dünyada başka bir örneğine rastlanılamayacak bir savaştır. Bu savaş sırasında, çatışma alanlarına metre kareye 5000 mermi düşmüş, Türk Askeri, kayda geçen rakamlara göre 87 000 şehit, seferberlik ilanı ile başlayan, hastalıklar ve savaş sonrası, gazilerin evlerine dönüş yolunda verdikleri kayıpları da kapsayacak şekilde hesaplama yapıldığında, bu savaş sürecindeki insan kaybımızın yaklaşık 240 000 kişi olduğunu söyleyen bilim adamları da vardır. Geçmiş yıllarda yayınladığımız yazılarımızda da yer verdiğimiz üzere, binlerce şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşı konusunda yaşanmış olan bir olayı bu yazımızda da özetleyelim. Ulu Önder Atatürk liderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da bir balo tertiplenmiştir. Yabancı misyon temsilcileri de balodadırlar. İngiltere askeri ateşesi olan bir yüzbaşı, baştan itibaren sinirli bir yüz ifadesiyle, sürekli Atatürk’ü izlemektedir. Bir ara, bu bakışlarının nedeni sorulduğunda “ benim dedem Çanakkale’de öldü, o savaşın komutanı da Atatürk idi “ dermiştir. Bu sözü duyan Atatürk “ o yüzbaşıya sorun bakalım, dedesinin Çanakkale’de işi neymiş? “ diye cevap vermiştir. Çanakkale siperlerinde ön saflardaki tüm askerler, Atatürk (o zamanlar Mustafa Kemal)’den aldıkları “ size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum “ şeklindeki emri uygulamışlar ve topluca şehit olmuşlardır. Edremit’in Çamlık köyünden Seyit Onbaşı ise, bir orman köyünde ormancılığı bırakarak cepheye koşmuş bir asker olarak, top taşıma vinçlerinin isabet alması nedeniyle, 170-240 kilogram ağırlığındaki top mermilerini tek başına sırtında taşıması ve namluya yerleştirmesiyle tanınmıştır. Bu mermilerden biri düşmanın armada sayılan Ocean zıhlısını vurdu. Bu dev gibi askerin şöhretini duyan ve kendisini gören bir üst komutan “ bu dev asker yarım ekmekle doyamaz, ona, öğünlerde bir ekmek verilsin “ direktifini vermiştir. Bu emir üzerine, masasına bir ekmek konmuş olan Seyit Onbaşı, yemekten kalkınca, ekmeğinin yarısını yediği, diğer yarısını bıraktığı görülmüştür. Sebebi sorulduğunda “ elbette karnım duymadı, fakat, yarım ekmek yemek zorunda olan arkadaşlarımın bakışları altında, ben bir ekmek yiyemezdim “ diyerek onurlu bir davranış sergilemiştir. Günümüzde, devlet ve millet imkanlarını hoyratça yağma ederken bir birini ezenlere ithaf olunur. Çanakkale Savaşları sırasında fotoğrafı çekilen iki askerimizin sırtındaki giysileri ve postallarını gösteren ve altında “ 1915 yılı Çanakkale 57. Tayyare Alayı “ yazılı resim her yerde yayınlanmaktadır. Peki, tamamı şehit olmuş olan bazı birliklerin yemeklerinde neler vardı? Arşivlerden derlenerek listelenen zamanın er yemek tabelasını bir kez daha hatırlayalım.
Yemek Listesi tarihi : Çanakkale, 43. Piyade Alayı Yemek Listesi :
- 15 Haziran 1917 günü . Sabah : üzüm hoşafı . Öğlen : yok . Akşam : yağlı buğday çorbası ve yarım ekmek. - 18 Haziran 1917 günü . Sabah : yok . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek. - 26 Haziran 1917 günü . Sabah : yok . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek - 08 Ağustos 1917 günü . Sabah : yarım ekmek . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek… Kurtuluş Savaşı sırasında, TBMM görüşmelerinde, seferi stokların azalması üzerine, cephedeki erlere, sabah kahvaltısında verilecek olan siyah zeytin sayısının 3 veya 5 adet olması konusunda şiddetli tartışmalar yapıldığı da bilinen bir vakıadır. Bu konuya değinen bir tarihçi, mücadelenin tam olarak anlaşılabilmesi için, o zamanların meclis tutanaklarının incelenerek yayınlanması gerektiğini söylemektedir. Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü anılırken, her yıl tekrarladığımız bilinenleri yeniden yazmak yerine, biraz da o günlerle ilgili ayrıntılı bilgilere yer verelim. Karamanlı Ünlü Tarihçi Prof. Cemalettin TAŞKIRAN’ın araştırmalarından yaptığımız alıntılarla özetleyelim. Birinci Dünya Savaşında, İngilizler ve onlara katılan Fransızlar, Çanakkale’de bir cephe açtılar. 1914 yılı Aralık ayından itibaren, o gün için dünyanın en büyük ve hiç başarısız olmamış İngiliz donanması ve yine dünyanın ikinci büyük donanması olarak değerlendirilen Fransız donanması birlikte Limni ve Bozcaada’da toplandı. Bu durum o güne kadar dünya harp tarihinde en fazla deniz, hava ve kara savaş araçlarının bir araya getirildiği tek savaş ve tek çıkarma harekatı olacaktı. İngilizler, Fransızlar, hatta bütün dünya, Çanakkale Boğazının bu büyük armada tarafından kolayca geçileceğini düşünüyordu. İngiltere Deniz Bakanı Churchill, Aralık 1914 ayında, bu cephenin açılması görüşmelerinde: “…donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazını geçecektir. Donanmamızın Topkapı önlerinde görünmesi, bu “Hasta Adamın” ellerini kaldırıp teslim olmasını sağlayacaktır…” diyordu. Nihayet, 1915 Yılı Mart ayında, 18 zırhlı ve arkasındaki 40 gemiyle Çanakkale boğazına giren “Yenilmez Armada” sabah saat 08.30’dan akşam saat 18.00’e kadar menzilleri 14-15 km.yi bulan toplarla inanılmayacak kadar çok mermi harcayarak, Çanakkale Boğazının iki tarafındaki savunma tabyalarımızı ve topçularımızı susturmaya çalıştılar. Nusrat mayın gemisinin denize döktüğü mayınlar düşman gemilerini denizin dibine yolluyordu. Türkler için, Çanakkale Boğazı, İstanbul’un, hatta, Anadolu’nun kilidiydi ve bu kilit açılmayacaktı. Çanakkale’yi savunmak, İstanbul’u ve Anadolu’yu, bu topraklarda var oluşumuzu savunmaktı. Bunun şuurunda olan subaylarımızdan Anadolu Hamidiye Tabyası Komutanı Hilmi Bey, askerlerine şöyle emir veriyordu: “…kimse, ölü ve yaralılarla uğraşmayacak. Savaşacaksınız. Yanınızdaki şehit olursa üzerinden atlayıp geçin. Yaralanırsa ilgilenmeyin. Bu kişi ben de olsam aynı şeyi yapın. Zira ben de size aynısını yapacağım. Savaşın…Küffarı geçirmeyin…” Zor günün akşamında, saat 18.00’de, emperyalizmin donanmasının gururu kırılmıştı. Arkasına bile bakmadan, boğaza girdikleri gemilerin 3’de 1’ini kaybetmiş olarak tekrar Limni ve Bozcaada’ya çekildi. Bir daha sadece denizden geçmeye cesaret edemediler. Bir ay sonra, 25 Nisan’da hem karadan hem denizden ortak bir amfibi harekata giriştiler. Anadolu tarafında Kumkale’ye, diğer yanda Seddülbahir’e ve Kabatepe - Arıburnu bölgesine asker çıkardılar. Kahraman atalarımız canları pahasına stratejik tepeleri düşman askerlerine kaptırmadılar. Öldüler, öldürdüler, ama gerilemediler. Çanakkale geçilmez, dedirten o kahramanlardır. Seddülbahir’de, Ertuğrul koyunda, Ezine’li Yahya Çavuş ve 67 arkadaşı ile yaklaşık 9.000 düşman askerinin sahile çıkmasına engel oldular. Bu kahramanlar, 12 saatten fazla düşmanı karaya çıkarmadı. Ama, düşman bu kahraman Çavuş ve 67 arkadaşı üzerine 4650 mermi atınca o “ şahane erler” şehit oldular. 1915 yılı, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında, Seddülbahir’de, Arıburnu’nda ve daha sonra açtıkları Suvla koyunda çok kanlı savaşlar yaşandı. Sonuçta, karadan da geçemediler. İngiliz ve Fransızlar daha fazla kalmanın anlamsız olacağını düşündüler ve 19 Aralık 1915’de Arıburnu’ndan, 9 Ocak 1916’da da Seddülbahir’den çekildiler. Arkalarında 252.000. insan hayatı bırakarak, Çanakkale böyle “GEÇİLMEZ” oldu. Çanakkale’yi geçilmez yapan Mehmetçiğin imanıdır, fedakarlığıdır, kahramanlığıdır. Çanakkale zaferini yazdıran Mehmetçiğin vatan sevgisi ve vatanını savunma azmidir. Buna, biz, zaman zaman “Çanakkale Ruhu” zaman zaman da “Milli Mücadele Ruhu” diyoruz. Bu ruhu, bize en iyi Çanakkale Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal anlatıyor: “…biz kahramanlık peşinde değiliz. Yalnız size, Bombasırtı Vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz 8 metre… Yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, kurtulamamacasına kamilen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat, ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler, ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale savaşını kazandıran bu yüksek ruhtur…” Seddülbahir’de Kirte savaşlarında, Yüzbaşı erlere sesleniyor: “Yavrularım… Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Hakkın huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim… Haydi!.. Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…” Hep birlikte teyemmüm ediliyor… Ama hala bekleme devam ediyor. Biraz sonra Yüzbaşı tekrar sesleniyor: “Çocuklarım! Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz. Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendimiz için cenaze namazımızı kendimiz kılalım…Kabe Karşımızda…” Arkadan Of’lu Ali çavuş bağırır… “Er kişi niyetine ! O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan bu yiğit askerlerden çok azı sağ kalabilmiştir. Anadolu topraklarını VATAN yapmak için Malazgirt Savaşında şehit düşen Alpaslan ve kahraman askerlerinden başlayarak, Sarıkamış Harekatı, Filistin Cephesi, Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs harekatı, Bölücü Terör mücadelesi başta olmak üzere, tarihimizde yer alan tüm savaşlarda şehit olan kahramanlar ve Milletimizi hedef alarak işlenen Ermeni/PKK terörü cinayetlerine kurban giden görev şehitlerimiz için ne kadar şükran duyguları beslesek de az kalacaktır. Millet olarak kutlamakta olduğumuz “18 Mart Şehitler Günü “ münasebetiyle, Milli değerlerimiz uğruna, en kutsal varlıkları olan canlarını, bedenlerini feda eden tüm aziz şehitlerimizi, bir kez daha sonsuz rahmet ve şükran duygularımızla anıyoruz. Yazan (Derleyen ) : Av. Naci SÖZEN, 17 Mart 2014 / ANKARA Bu haber 1517 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |