| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Ermenek Ermenek Diye Diye![]() 31 Mayıs 2010, 01:22 İnsanların, kalplerindeki sevgiye paralel olarak, akıllarında yer eden ve hayatları boyunca süren en önemli sorumluluk duygularından biri de, doğdukları (sıla) topraklara ve o yerlerde yaşayan insanlara hizmet etme isteğidir. Bu istek, bazı insan için bir borç veya mecburiyet gibi de algılanabilir. Bu duygunun, görev yaptığım bir çok ülke insanında da benzer şekilde yer aldığına tanık oldum. Doğaldır ki, insan için ilk öncelik, doğum yeri ve bu yerlerin insanına hizmet etmek isteği ise, ikinci öncelik de, ait olunan topluma, yani, Milletine, hizmet etmek isteği olacaktır. Zamanla ve değişik şartlarda, insanların bu iki istek arasındaki tercihlerinin değişebileceği de düşünülebilir.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, yurt çapında başlatılan, ekonomik gelişim, kalkınma çabaları ve eğitim, aydınlanma, imar, ulaşım, tarih ve dil-kültür konularındaki atılımlara paralel olarak, Ermenek ilçesinde de günün şartlarını bile aşabilen sayısız hamleler olduğunu öğreniyoruz. Bu kalkınma ve çağdaşlaşma sürecini başlatan, sürükleyen, planlayan ve uygulayan insanları, hayatları boyunca, kalpleri “ Ermenek, Ermenek “ diye çarpmış insanlar olarak nitelendirebiliriz. Cumhuriyet kurulduğunda, Ermenek ve çevresi (Taşeli yöresi), kuş uçmaz, kervan geçmez bir bölgeydi. Bu durumu anlatan kitabın adı “ Tekerleğin Değmediği Yer “ olarak konmuştu. Kaymakamlar başta olmak üzere, tüm yöre insanının, yıllarca ve canla-başla çalışmaları sonunda, tekerlekli araçların gelebilmesi için gereken yollar yapılmış, zaman içinde, gelen araçların aynı yoldan geri dönmek zorunda oluşlarına son verecek diğer yol bağlantıları da gerçekleştirilmiştir. Bu konuda, Sayın Halit BARDAKÇI tarafından yazılan “ Bütün Yönleriyle Ermenek “ isimli kitap, Yazar-Şair Sayın Mustafa ERTAŞ, Sayın Prof. İbrahim ÇEYLAN ve diğer bir çok büyüğümüzün yazıları, anlatımları ve yaşantılarından öğrendiğimize göre, birinci kuşak hizmet öncülerinin başında Merhum Emin Hami KOÇAŞ yer almaktadır. Hayatını Ermenek ve Ermeneklilere adayan bu örnek kişi, kendisine, Ankara’da teklif edilen yüksek makamları, hatta, bakanlık görevini nazikçe reddederken “ doğduğum toprakların ve orada yaşayan insanların bana ihtiyacı var” diyerek, Ermenek ilçesine dönmüştür. Kendisi, zamanın şartlarında ve kendi branşında, üniversiteli sayısı ona ulaşmayan aydın insandan biridir.
Hizmet öncüsü Merhum Emin Hami KOÇAŞ, sılaya dönmüş ve 1927-1944 yılları arasında, yani, ölümüne kadar olmak üzere, tam 17 yıl, Ermenek Belediye Başkanı olarak görev yapmış, bu zaman süresinde, 4 dönem de İl Genel Meclisi Üyesi görevinde bulunmuştur. Döneminde, Bakanlar Kurulunun özel kararnamesi ile Avrupa’dan ithal edilen elektrik motorları (jeneratör), Akdeniz kıyısından, kağnılarla ve insan gücüyle, dağları aşarak ilçeye taşınmış ve Maraspoli mağarasının suyu ıslah edilerek, Akarsulu Elektrik Üretimi gerçekleştirilmiş, ilçe, Türkiye’de elektriğe kavuşan ilk 5 ilçe arasına girecek şekilde, 1934 yılında, medeniyetin eseri olan elektrik ışığına kavuşturulmuştur. Bu olay “ Emin Hami KOÇAŞ’ın mucize eseri” olarak anılmaya devam etmektedir. Bu dönem içinde, Ermenek ilçesi, bandosu, müzik faaliyeti, mezbahası, lokantası, suyu, elektriği olan bir şehir havasına girmiş, fakirler için Harikzedegan Derneği, krediler için Ermenek Ahali Bankası kurulmuştur. Sayın Halit BARDAKÇI’nın kitabından okuyoruz ki, (sayfa 372) 1939-1942 yıllarında İl Genel Meclisi Üyeleri olarak, Emin Hami KOÇAŞ ve Hasan Erdem (Kazancılı Hacı Muhtar) seçilmişlerdir. Tekerlekli aracın olmadığı, Orta Toroslarıın günlerce yürüyerek aşılıp, önce Karaman’a, oradan, trenle Konya’ya ulaşacak olan üyeler, yörenin ve ilin yönetimine katkı sağlayacaklar, kararların alınmasında öncülük edecekler ve dönüş yolunu, aynı zorluklarla geçip sılaya döneceklerdir. Bu zorlu yolculuklar ve görevler, ancak, kalplerde sönmeyen “Sılaya Hizmet Aşkı”’ ateşiyle gerçekleşebilirdi. Bu ilk dönemlerde, Ermenek ilçesinin, Ankara’da ve Hükümet katında çok iyi tanınmasında, Birinci Devre Milletvekili olarak görev yapan Merhum Hulusi GÖKSU Beyin katkılarını da unutmamalıyız.
Kalbi, bir ömür “ Ermenek, Ermenek, Diye .. Diye.. “ çarpmış olan bu ilk kuşak hizmet öncüsü Ermeneklilerin, bize göre, son temsilcisi, Merhum Dr. Mehmet Bey (SÖNMEZ) olmuştur. Bu arada, yakın geçmişte bir sohbetinde bulunduğum, Hizmet Öncülerinden 11. Dönem Milletvekili Merhum Sami SOYLU, konuşmasında “ 1958 yılında, zamanın Devlet Su İşleri Genel Müdürü Süleyman DEMİREL ile Göksu çayının Delallar bölgesinde bir sulama barajı ve köprü yapılmasını görüştüğünü, teklifinin kabul edildiğini, kısa bir süre sonra, 27 Mayıs 1960 darbesi olunca projenin gerçekleşmediğini” anlatmıştı. Ermenek 9. ve 10. dönem Milletvekili Abdi ÇİLİNGİR ve Dr. Mehmet Beyin de dahil olduğu, isimlerini sayamadığımız bir çok hizmet öncüsü dahil olmak üzere, ilk kuşak Ermeneklilerin ne kadar geniş ufuklu olduklarını bu baraj olayından da anlayabiliyoruz. Dr. Mehmet Bey için “ karnına ellemediği Ermenekli çocuk yoktur “ denirdi. Kendisini, birkaç yıl önce, Selçuklu Otelde düzenlenen “ Atatürk, Tarih, Türkçe ve Karamanoğlu Mehmet Bey “ konulu bilimsel panelde, son kez görmüştüm. Yıllar önce, Ankara’da sohbet ettiğim dev görünümlü Dr. Mehmet Bey gitmiş, yerine başka bir kişi gelmişti. Fakat, bu yaşına ve rahatsızlığına rağmen, elinde kağıt- kalem, dinliyor, not alıyor, konuşuyor ve tartışıyordu. Takip eden günlerde, sıla sorunlarını ve çözüm tekliflerini kapsayan yazılarını Ermenek Gazetesinde okuyorduk. Nihayet, bir gün geldi, Ankara Maltepe camisinde, Dr. Mehmet Beyin cenaze merasiminde buluştuk. Katılanların ortak görüşü “ ilk kuşak Hizmet öncüsü olan son Ermeneklinin kaybedildiği “ yönündeydi.
Kalbi, sılaya ve insanına hizmet aşkıyla yanan, yöre insanının eğitimi, kültürü, kalkınması ve beraberliğini koruması yönünde bir ömür harcayan, eğitim öncülerimizden biri de, Kazancılı Eğitimci (Şair-Yazar) Sami TUNCA idi. Babasını bebekliğinde kaybetmiş bir çocuk olarak, İlkokulu bitirdiği 1941 yılında, öğretmeni merhum Sami ÖZTAŞ’ın yardımıyla, İvriz Öğretme Okuluna ulaşmak, kendi deyimiyle “ okuyup, adam olmak “ için çıktığı zorlu yolculuğu, başarmayı öğrenmesi, öğretmesi, yazması ve çok yönlü hayat mücadelesi hiç durmamış, son yıllarını geçirdiği Antalya’da bile hem sılası, hem de çevresi için yazmış, söylemiştir. İlk şiir kitabını olan Okulum‘u 1958 yılında yayınlamıştır.Kazancı nahiyesinde, öğretmenlik, ihtilal muhtarlığı, emeklilik sonrası ücretsiz eğitim verme ve kütüphane bağışı, İstanbul’da Ermenekliler Derneği yöneticiliği, Kazancı Ortaokulu yapımına destekleri, hemşerilerine gurbette iş ve aş sağlama, ilk Kazancı kitabı ve şiiri yazarlığı dahil bir çok ilklerin adamı olarak yaşamış ve hayata gözlerini yummuştur.
Gönülleri “ Ermenek , Ermenek “ diye çarmış olan ikinci kuşak hemşerilerimizin yöreye hizmetlerini de saygı ile anmalıyız. Bizim, okul çağlarımızın geçtiği 1960’lı yıllar “bilge insanların yaşadığı” Ermenek şehri, bu günün şehrinden çok farklı bir havadaydı. Zaman içinde, sermayesini tutanların bu şehirde kazandıklarını da yanlarına alarak, başka şehirlere göç ettiklerini duyar olmuştuk. Bu göç olayı öyle bir devamlılık kazanmıştı ki, ilerde şehri terk edeceği düşüncesiyle, yatırımlarını dışarıya yapmak moda haline gelmişti. Bu arada, Ermenek dışında ve içinde yaşayan ve ilçeye, otel, bakım merkezi, okul, yurt ve cami gibi tesisleri yaptıran bazı muhterem işadamlarımızın haklarını teslim ermek zorundayız. Ermenek’ten göçlerin yoğunlaştığı günlerde, şehir çıkışındaki bir tabelada “ dağılıp tükenmemek için el ele..” yazısı okunuyordu. Ermenek’te yaşayan veya ziyaret eden arkadaşlarla her konuştuğumuzda “ Ermenek bitti, ekonomi öldü, insan kalmadı” gibi acı sözler sıkça söyleniyordu. Bu kritik dönemde, insanları sılada buluşturmak, kültürümüzü yaşatmak, yöremizi tanıtmak ve ekonomik canlılık yaratmak amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında “ Ermenek Sıla Festivali “ tesis edildi. Bilim adamlarımız, dernekler ve vakıf yöneticileri ve iş adamlarımız bu festivalin uygulamaya geçirilmesi ve yaşatılmasına önemli katkılar yaptılar. Festivalden beklenen fayda sağlanabildi mi? Bu soruya olumlu yanıt vermek kolay olmayacaktır. Çünkü, tertip edilen festivallere, yöre insanının (Ermenek merkez ve çevre köy ve kasabaların) iştiraki tam olarak sağlanamamıştır. Tahsisli alanda, birkaç kasaba dışında kalan köy ve kasabalara ait çadır veya gösteri uygulaması yapılmamış, satışa sunulan ürünler ve eğlenceli çadırların, Kamışlı yaylasına çıkan Mut göçerleri (Yörükleri) ve çevre ilçelere ait ürün ve ekipler olduğu gözlenmiştir. Festival yürüyüşüne, şehir esnafı ve halkın katılımı, tüm ilan ve ikazlara, ricalara rağmen sağlanamamaktadır. Yürüyüşler, protokol mensupları, bazı bürokrat ve siyasiler ile onların yanında görünme gayreti içinde olan bazı taraftarın katılımı ile yapılmakta, katılanlar bile kendi içlerinde guruplara ayrılarak birlik görüntüsü vermemektedirler. Festival töreni, katılımcılara hediye, plaket ve şilt verme yarışına dönüşmekte, dışarıdan gelenler bu tören ve yürüyüşe katılma yerine, ana cadde üzerine kurulu çadırlardaki tatlı ve börekleri kovalarken, esnaf, dükkanları önündeki sandalyesine tersten oturarak, bir tiyatro oyunu seyreder gibi etrafı temaşa etmekle yetinmektedir. Bu yıl düzenlenen festivale, ilk düzenleyicilerden olan Halit Bey ve arkadaşlarının da katılmadığını tespit etmiştim. Nedenini sorduğumda, yukarıda özetlenenlere benzer nedenlerden dolayı katılmadıkların öğrendim.
Ermenek (Sıla) sevdalısı olan ikinci kuşak insanımızın bir kısmı, bu çalışmaları sürdürmekte olup, festivaller, dil bayramı, bilimsel toplantılar ve tanıtım gezileri münasebetiyle heyetçe yollara düşerek destek veriyorlar. Yöre insanının eğitimi, yiyecek ve giyim ihtiyaçları, bir çok öğrenciye burs sağlanması gibi olumlu faaliyetler gelecek için umut vericidir. Gelecek kuşakların, bu olumlu faaliyetleri daha da ileri seviyelerde sürdürmeleri dileğimizdir. Fakat, genel kanı ve endişe, sılaya özlem ve hizmet sevdası ile çaba gösterecek insan sayısının gittikçe azalacağı yönündedir.
Göksu üzerinde yapılan HES barajının su tutmaya başlamasıyla birlikte, yolları, köprüleri, tarihi eserleri, köyleri ve verimli arazileri suların yutması sonunda, Ermenek ve çevresi insanı büyük bir şok dalgasının içine girmiş durumdadır. Bu barajın temelinin atıldığı Mayıs 2002 ayını tabip eden zaman içinde, Ankara’da yapılan bir toplantıda konuşan Sayın Prof. Tahsin KESİCİ “ bu gibi barajların yapıldığı bölgelerde, hayat, zaman içinde bitmektedir, dikkatli olunmalı” diyerek herkesi uyarmıştı. Zamanın belediye başkanı ve Vakıf-Dernek Başkanları, Bilim Adamları ve diğer temsilcilerin katılımıyla başlatılan çalışmalar, Ermenek esnafı, meslek örgütleri ve parti teşkilatları tarafından desteklenmedi. Aksine, karşı gelinerek, belediye başkanı aleyhine şikayetler yapıldı. Aradan geçen yedi yılın sonunda, hiçbir konuda iyileştirme olmadan, köprü, yerleşim, yol, ulaşım ve arazi sorunlarıyla baş başa kalındı. Halbuki, hukukun ve yasaların içinde kalarak, demokratik tepki ve talepleri dile getiren faaliyetler yürütülebilirdi. Sözün kısası, yöre insanımız, geçmişte gösterdiği birlik ve beraberlik duygularını ve enerjisini yitirmiş, organize olamayan, bir araya gelemeyen, sorunlarını konuşamayan ve çareler üretemeyen bir toplum görüntüsü vermiştir. Kısa bir zaman önce başlatılan, Munzur Çayı ve Rize çayı HES barajları inşaatlarının, yöre halkının tepkileri ve eylemleri sonucu durdurulduğunu görünce, insanımızın çevresine ve hayata ilgisizliğini daha açık görebilmekteyiz. İnsanımızın, birlik, beraberlik ve dayanışma yönünden eksikliklerinin nedenleri neler olabilir ? Bu sorunun cevapları olarak şunları sıralayabiliriz. Toplumumuzu kamplaşmaya götüren ve geçmişi 1970’li yıllara kadar uzanan, siyasi söylemler, insanımızı parasız, işsiz, güçsüz ve özgüvenden yoksun bırakan ekonomik sorunlar, tarikatların etkisiyle Cumhuriyetin bir vatandaşı olma yerine, tarikat reislerinin müridi olmayı tercih edenlerin çoğalması ve kültürel değerlerdeki erime diyebiliriz.
Ermenek ve çevresini, kuşun uçmadığı, kervanın geçmediği, tekerleğin değmediği günlerden alarak, emekleriyle, fikirleriyle, kalemleriyle, şiirleriyle ve yazılarıyla, bu günlere taşıyan, yöneticileri, siyaset adamlarını, öğretmenleri, yazar ve şairleri, iş adamlarını, bürokratları ve çalışmalara destek veren tüm insanları saygı, rahmet ve hürmetle anıyoruz. Günümüz gençleri ile gelecek kuşakların da, bu öncü insanların hayatlarını, eserlerini ve “ Ermenek.. Ermenek..” diye..diye, ömürleri boyu çarpmış olan kalplerini tanıyarak, doğdukları yerlere (sıla) ve bu yerlerde yaşayan insanlara hizmet için hazırlanmalarını temenni ediyoruz. Yazan: Naci SÖZEN, 29 Aralık 2009 / Ankara Bu haber 2576 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |