Kazancı Haber (.Bir haberden daha fazlası.)
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORUM

EN ÇOK OKUNANLAR

ANKET

Alanya İl olursa Kazancı bağlansın mı




Tüm Anketler

GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN

Naci Sözen

20 Mayıs 2014, 20:58

Naci Sözen

19 MAYIS   ATATÜRK’Ü  ANMA, GENÇLİK  VE  SPOR  BAYRAMINI

                                            KUTLU OLSUN…

 


           Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, her yılın 19 Mayıs günü, milletçe kutladığımız Milli bir bayramımızdır.  
19 Mayıs 1919 günü,  Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmış ve bu gün itilaf devletlerinin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilmiştir. Atatürk, bu bayramı Türk Gençliğine armağan etmiştir. TBBM tarafından kabul edilen 20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu ulusal bayram, 12 Eylül darbesinden sonra “Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır. Bu yılki kutlamalar, Soma maden ocağı faciası  nedeniyle iptal edildiğinden, mesaj ve yazılarla kutlamaya çalışacağız. Bir zamanlar, İstanbul Dolmabahçe  Stadyumunda kutlanan bu bayramda nice coşkular yaşandığını, Kuleli  Askeri Lisesi başta olmak üzere, öğrenci gençlerin hayranlıkla seyredilen hareketlerini izlemiş bir kişi olarak, günümüzde  kutlamaya çalıştığımız (aslında kutlayamadığımız)  milli bayramımızın gelecekte nice coşkularla kutlanmasını diliyoruz. 

 

            Bilindiği üzere, Osmanlı Devleti, Kurtuluş Savaşı öncesi, ekonomik, siyasi ve askeri yönden tam bağımsız değildi. Bir çok cephede yenilgiyle sonuçlanan harplerin sonunda Avrupa ülkelerine borçlanmış, borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince de iflas ettiğini resmen bu ülkelere bildirmişti. Alacaklı devletler, aralarında anlaşarak Osmanlı ülkesinde bir borç ödeme sistemi kurdular ve ismine Duyun-u Umumiye dediler. Yabancıların idaresinde olan bu teşkilat Osmanlı ülkesinde üretilen tütün, buğday, incir, üzüm, maden ve pamuk gibi gelir getiren tüm ürünler bu teşkilat tarafından işletilir, toplanır, satılır ve parası dağıtılırdı. Bu teşkilat Osmanlı Devletinin gelir kaynaklarını ele geçirmişti. Devletin, üretilen ürün ve madenler üzerinde hiçbir tasarruf yetkisi yoktu.  Tüm ürünler bu teşkilatın gözetiminde satılır, toplanan para alacaklı devlerlere dağıtılır, az bir kısmı da devlete verilirdi. Bu ekonomik ambargo, siyasi bağımlılığı da beraberinde getirmiştir.

 

            Devrim Tarihi Uzmanı,  Eğitimci Sayın Cemalettin TAŞKIRAN hocamızın eserlerinden öğrendiğimize göre,  Osmanlı devleti askeri yönden de bağımsız değildi. Almanlarla yapılan anlaşmalar gereği, ordunun başına Alman subaylar atanmış, eğitim ve komuta bu yabancılara bırakılmıştı. Alman general Liman Von Sanders bir üst rütbeye yükseltilerek İstanbul Osmanlı Kuvvetleri Komutanı yapılmış, tüm eğitim kurumları ona bağlanmıştı. Alman Albay Back Vonerlich, Harbiye Komutanı olmuştu. Osmanlı Devleti,  ordusunu ıslah etmek için Almanlara başvurarak yardım istemiş ve Alman subayların görevlendirilmesini talep etmişti. İstanbul’da görevli Alman Büyükelçi Vangenheim, aldığı bu teklifi İmparator 2. Wilhelm’e bildirmiş, alınan olumlu cevabı da Osmanlı devletine “ İmparatorun bu isteği lütfen kabul etmek tenezzülünde bulunduğu.. “ şeklinde bildirmişti. Bu aşağılayıcı ifadeye rağmen, Osmanlı Hükümeti Başbakanının cevabı  bu  aşağılanmayı kabul eden bir üslupla, 24 temmuz 1913 tarihli resmi yazışmada  yüksek teveccüh belirtisinde bulunmaya tenezzül ettiğinden dolayı, derin şükranlarını majeste imparatorun  tahtının ayaklarına  arz etmeyi  sayın ekselanslarından rica eder” şeklinde bir cevap veriyordu.  Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bu onur kırıcı olaylara tanık olduklalarından, Kurtuluş Savaşı, tam bağımsızlık parolası ile başlatılmıştır.

 

             Osmanlı İmparatorluğu ile müttefikleri, 2. Dünya Savaşında yenilince, savaşın galibi olan devletler aralarında Anadolu’yu paylaşmış ve işgale başlamışlardı. Mustafa Kemal bu işgal ortamında, 19 Mayıs 1919 günü bir kaç arkadaşı ile birlikte Samsun’a çıktı. Kafasında yeni Türkiye Devleti’nin kurulması fikri vardı. Bu devlet dört bir cephede verilecek olan Kurtuluş Savaşı, iç isyanların bastırılması ve siyasi mücadeleler sonunda gerçekleşecektir. Kurtuluş Savaşının özü, Amasya Genelgesinde yer alan “ Milletin Bağımsızlığını yine Milletin azim ve kararı kurtaracaktır. “maddesinde ifadesini bulur. Kurtuluş Savaşı ve Atatürk devrimlerinin iki hareket noktası (dinamiği) vardır. Bunlar; “ tam bağımsızlık“ ve “kayıtsız şartsız millet egemenliği “ dir. Kurtuluş Savaşı (Milli Mücadele) gerçeği, Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ve  bu savaşı kazanan   şehitler, gaziler ve tüm vatandaşlar için, bir zaferden öteye, bir VAR OLMA  veya YOK OLMAMA  mücadelesi niteliği taşımaktaydı.


            Mondros Mütarekesi ve Sevr Andlaşması ile paylaşılan ülkemiz, Atatürk önderliğinde, Milletimizin azim ve kararı ile verdiğimiz mücadelenin sonunda kurtarılmış ve işgalciler geldikleri gibi gitmişler, Türkiye için diplomatik bir zafer olan Lozan Barış Andlaşması ile Milli sınırlarımız çizilmiş, Türk İstiklal ve Hakimiyeti  tüm dünya tarafından resmen tanınmıştır.

 

             Daha yolun başında hazırlanan 20 Ocak 1921 tarihli Anayasamızda “ egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu “ ilan edilmişti. Bu doğrultuda, 01 Kasım 1922 tarihinde Saltanat kaldırılmış, 03 Mart 1924 tarihinde de Hilafet kaldırılmıştır. Nihayet, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyaya ilan edilmiş oluyordu. İç isyanlar, siyasi mücadeleler, suikast ve Menemen olayı gibi sayısız güçlüğe rağmen, sonuca  Atatürk liderliğinde kararlılıkla ulaşılmıştır. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 günü ilan edilmiştir. Başlangıçta, “ Ya istiklal, Ya ölüm “ parolası ile başlamış olan mücadele, “ Ne mutlu Türküm diyene “ ilkesi ile MİLLET  olma yolunda başarıya ulaşmıştır. Atatürk, “Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca, hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz,  Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir” demiştir.

 

 

             Atatürk, daha 01 Mart 1922 günü, TBMM yasama yılı açış konuşmasındaher devletin içinde bulunduğu sosyal yaşantısı ve uygarlık derecesine uygun bir hukuki mevzuatı vardır. Bizin milletimizin adalet düşüncesi ve anlayışı hiç bir uygar ulusun seviyesinden aşağı değildir. Bu nedenle, hukuki mevzuatımızın tüm uygar devletlerin kanunlarından eksik olması düşünülemez“ diyerek konunun önemini vurgulamıştı. Çalışmalara hemen başlanarak, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu İsviçre, Ceza Kanunu İtalya, HUMK. İsviçre, CMUK. Almanya, İcra İflas Kanunu İsviçre, Ticaret Kanunu muhtelif ülkelerin kanunları, İdare Hukuk ise Fransa kanunları iktibas edilerek yürürlüğe konmuştur.

 

             Çağımızın devletleri, başarılarını ve güçlerini milli eğitimlerinde bulurlar.  01 Kasım 1928 ‘de Latin esasından alınan harfler Türk dilinin özelliklerine göre değiştirilerek yeni Türk Alfabesine geçilmiş ve Arap harflerine son verilmiştir. Böylece, okuyup yazmak kolaylaşmış, kısa sürede tüm yurtta seferberlik başlatılmıştır. Atatürk bu okuma – yazmaseferberliğinde “ BAŞÖĞRETMEN “ görevini üstlenmiştir. Bu devrim, Türkiye’yi batı dünyasına yakınlaştırmış olup, önemi günümüzde çok iyi anlaşılmaktadır. Atatürk “ tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir “ diyerek, tarihi zenginliğimizi ve doğruları ortaya çıkarmak için Türk Tarih Kurumunu kurmuştur. Dil ise, MİLLİ varlığı destekleyen en büyük dayanaktır, etkendir, ortak bağdır. Türk dilinin kendi milli benliğine kavuşması ve zenginleştirilmesi için Türk Dil Kurumu kurulmuştur.

 

             Atatürk, daha, 1923 İzmir İktisat Kongresinde “Milli Egemenlik ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir “ diyerek konunun önemini nede güzel ve isabetli olarak ortaya koymuştur. Devlet, ekonomik hayatı düzenleyecek ve geliştirecektir. Hammaddesi yurt içinde yetişen dallara öncelik verilecektir. Kalkınmak için sanayileşmenin zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Planlı kalkınma modeli seçilmiş, MTA, EİE, Etibank, Şeker, Kağıt, demir-çelik ve tekstil alanlarına öncelik verilmiştir. Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı 1934 yılında başlatılmış, ulaştırmaya önem verilmiş, özellikle demiryolu ağının genişletilmesi üzerinde durulmuştur.


             

                Ulu Önder Atatürk, “ yurtta sulh, cihanda sulh “ derken, bir taraftan, yurt içinde huzur ve sükunu, güven içinde yaşamayı amaçlamış, diğer taraftan da, milletlerarası barış ve güvenliğin önemini işaret etmiştir. Devlet, öncelikle, milletin birliği ve güvenliği, vatandaşların huzurunu ve sevgi ortamında temel hak ve özgürlüklerden faydalanarak yaşamalarını temine çalışır. Bu barış ortamı siyasi ve hukuki düzenlemelerle sağlanmıştır. Dünyada barış ise, milletler arası uyuşmazlıkların barışçı yollarla, kuvvete başvurmadan çözüme kovuşturulmasını öngörür.  Türkiye, dünyada, Avrupa’da ve bölgesinde ortaya çıkan oluşumların, ya kurucuları arasında yer almış, ya da ilk üyelerinden olmuştur.

 

              Türk Devleti ve Milleti, Atatürk İlke ve Devrimleri doğrultusunda, başlangıçtan itibaren yönünü Batıya çevirmiştir. Nitekim, Büyük Atatürk, "Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir. Ve bir milletin terakkisi için de bu yegane medeniyete iştirak etmesi lazımdır" diyerek Batı medeniyetini işaret etmişti. Yine, O, "Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de asri binaenaleyh garplı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmeyi arzu edip de garba teveccüh etmemiş millet hangisidir ?” diyerek, bir sorgulama yapmış, yeni Türkiye'nin hedefine yön vermiştir.


            1938 yılında yazılan bir eserde, Türk Devriminin, sadece, Türkiye'yi canlandırmakla kalmadığı, aynı zamanda, bütün dünyaya yol gösteren bir devrim hareketi olduğu, uyuyan bütün Doğu milletlerinin (Üçüncü Dünya) uyanıp silkinmelerine neden olacak bir hareket olduğu, vurgulanıyordu. Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ile Birinci Dünya Savaşının galip devletlerinin emperyalist baskılarına karşı duran, onlara karşı başarı kazanan ilk devlet olduğu için diğer devletlere de örnek olmuştur. Bu yönüyle, Türkiye'nin, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde,  9 Mayıs 1919 günü başlayan kurtuluş mücadelesi, Batı dünyasında takdirle karşılanmıştır.  Emperyalizme ve istilacılara karşı istiklal mücadelesi yapacak olan Doğu dünyası, gönlünde bir milli kahraman, idealinde bir kurtarıcı, yani, Mustafa Kemal arıyordu. O'nun evrensel yönü hakkında söylenenlere kısaca göz atmak gerekirse; şu örnekleri vermek mümkündür ;

 

-      Çinli lider Çan Kay Şek, "Atatürk'ün hayatı ve eseri sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün hür milletleri için ilham kaynağı olmakta devam edecektir" der.

-      Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han ise, "Atatürk, yalnız bu asrın en büyük adamlarından biri değildir. Biz, Pakistan'da O'nu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz...0 İslam dünyasında yeniden siyasi uyanış istikametinde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi" şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

-       Hindistan'ın kurucusu Nehru ise, Atatürk'ün bağımsızlık yolundaki başarısına hayran olduğunu ifade etmekten kendini alamadığı gibi, "biz, o tarihlerde O'nun bağımsızlık hareketiyle son derece meşguldük" demiştir.

-      Atatürkçülüğün evrensel değeri özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra daha da anlaşılmıştır. Ekonomik ve sosyal bakımdan geri kalmış bir çok millet, Batıya yönelirken, Batı demokrasisine geçerken Atatürkcülük’den yararlanmanın yolunu aramıştır.

-      Prof. Maurice Duverger  Batıya doğru yönelmeyi arzulayan bu yarı gelişmiş ülkelerin, kısa zamanda batı standartlarına yükselmeleri, ancak, Türkiye Cumhuriyeti  tecrübesi ile mümkün olabilecektir  demiştir.

-       Tunus Başkanı Burgiba, Atatürk için "O, asırlarda bir gelebilecek devlet adamlarından biriydi" demiştir.

-       Sonuç olarak; Atatürk, fikirleri, görüşleri ve "Türk Devrimleri " adı verilen eseriyle, tüm dünyada yankılar uyandırmış bir liderdir. Bu yankılar sebebiyledir ki, Atatürk için bir niteleme aranırsa "çağını aşan lider" sıfatından daha uygun bir ifade olamaz. İşte, Atatürk'ü evrensel yapan yönü de budur. Kurtuluş Savaşı’nın Baş Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü bu anma gününde, hasret, rahmet, minnet ve saygı ile anıyoruz ve Türk Gençliği’nin bayramını candan kutluyoruz.

 

 

Derleyen : Av. Naci SÖZEN, 19 Mayıs 2014, ANKARA

 

 

 

Bu haber 1608 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Demokrasi Kazansın01 Nisan 2024

HABER ARA


Gelişmiş Arama

© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez.

RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi