Kazancı Haber (.Bir haberden daha fazlası.)
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORUM

EN ÇOK OKUNANLAR

ANKET

Alanya İl olursa Kazancı bağlansın mı




Tüm Anketler

TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Naci Sözen

03 Mayıs 2014, 17:30

Naci Sözen

 

TÜRKÇÜLÜK  GÜNÜ  KUTLU   OLSUN..

 

 

Her yıl olduğu gibi  “ 03 Mayıs Türkçülük Günü”  az sayıda törenle, fakat, tüm gönüllerde coşkuyla kutlanmaktadır. Dünya üzerindeki  Türklerin, 03 Mayıs Türkçülük Gününü gönülden kutluyoruz ve geleceğin dünyasının Türklerin Dünyası olmasını diliyoruz. Türkçülük kavramı ve akımı, Osmanlı devrinde, insanların teba, kul, ümmet gibi sıfatlarla anılması, Türk kültürü, dili ve tarihinin dışlanması karşısında, Türkleri, milli duygular ve değerler etrafında birleştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Milleti ayakta tutabilecek tek güç olarak Türkçülük kabul edilmiş olup, bu kavram, Türklerin özgürlüğünü ve  birliğini ifade eden,  bilimsel, kültürel, felsefi ve siyasi  bir görüş olarak benimsenmiştir. Ziya GÖKALP’e göre, Türkçülük, Türk Milletini yükseltmek, demektir.

 

 Türklerin yer yüzündeki varlığı, insanlığın var oluşu kadar eskidir. Devlet geleneği ise  iki bin yıllık bir tarihe uzanır. Göktürk devletinden Türkiye Cumhuriyeti Devletine uzanan bu süreçte  dil, tarih, ülkü birliği, özgürlük aşkı, cesaret, kahramanlık, merhamet, hoşgörü, dürüstlük, yükselmek hep ön planda tutulmuştur. Çünkü, bir millet, yükselme iradesini taşımazsa, kendine güveni olmazsa, başkalarını taklitten  vazgeçmezse, geçmişiyle övünemezse, varlık ve devamlılığı için ölümü göze alamazsa, savaştan korkarsa, o millet içinden çürümüş demektir. Orhun yazıtlarında “ Türkler köle olamazlar” derken, Ulu Önder ATATÜRK, “ bağımsızlık benim karakterimdir” demiştir. Yine, Atatürk, 29 Ekim 1923 günü, Cumhuriyet Bayramı töreninde Onuncu Yıl Nutkunu okumuş ve sözlerini “ Türk Milleti, sonsuzluğa akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, huzur ve refah   içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene” diyerek bitirmiştir. Bu ünlü söylevini kendisinin kaleme aldığı, el yazısının sonunda “ bu söylediklerim  hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur. Beni hatırlayınız.” cümlelerini de yazmış olduğu, bunların üzerini çizdiği ve konuşmasında bunlara yer vermediği görülmüştür. Biz, Ulu Önderimizi her zaman hatırlıyoruz ve hatırlamaya devam edeceğiz. Atatürk ilke ve devrimlerini, sözlerini, söylevlerini, ırkçılık ve faşistlik kavramlarıyla açıklamaya çalışanların hedefinde Türk Milleti gerçeğini yok etmek yatmaktadır. Halbuki,  Atatürk Milliyetçiliğinin felsefesine göre, Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir. Hiçbir vatandaşımızın etnik, din, dil, kültür, mezhep kimliği O’nun Türkiye Cumhuriyetinin birinci sınıf vatandaşı olmasına engel değildir. Çünkü söz konusu olan, birlik dirlik, beraberlik ve siyasal bir bağdır. Türkiye Cumhuriyetini kurmak ve yaşatmak için bir irade ortaya koyan halk Türk Milletidir. Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan her vatandaş kendini bağlı saydığı dil, mezhep, ırk kavim, ne olursa olsun Türkiye’nin maddi ve manevi birinci sınıf vatandaşıdır. Türkiye’de etnik ayrımcılık yapmanın siyasi ve hukuki hiçbir dayanağı yoktur.

Türk Milleti Kimdir? diye bir soru sorulduğundan verebileceğimiz çok cevap vardır. Türk Milleti, ilk çağlardan beri Orta Asya’daki Anayurdundan türlü yönlere  ve çeşitli zamanlarda dalga dalga yayılarak göç eden, büyük devletler, imparatorluklar, beylikler kuran, beş kıtaya yayılan, dünyanın her yerine yerleşmiş olan bir kavmindir. Türk, ilk insanlığın yaradılışından beri var olan kimsedir. Kültürü, gönül zenginliği, yiğitliği, yurt severliği, yönetme ve devlet kurma yeteneği olan, adil ve hoşgörü sahibi, zalimlerin karşısında, mazlumların yanında yer alan insandır. İngiltere de yaşayan bir arkadaşımızın bildirdiğine göre, Oxford  sözlüğünde, Turk kelimesinin anlamı olarak “ kontrol edilemeyen insan/uncontrollable man” ifadesi yer alıyormuş. Batılı ünlü bir bilim adamına Türk öğrencileri “ hocam Avrupalı, biz Türkleri neden hiç sevemedi?” diye sormuşlar. Prof. kayıt dışı olarak “Avrupalı sizi bir çok nedenlerle sevemez, bunların başında, Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu ellerinden aldınız, hatta, Avrupa’nın ortasına kadar geldiniz, Avrupalının emri altına hiç girmediniz, sömürgesi, kölesi, mandası olmayı hiç kabul etmediniz” dedikten sonra birkaç madde daha sıralamıştır.

Bazı kaynaklardan alıntı yaparak özet bilgileri aktaralım.Büyük dil bilginimiz  Kaşgarlı Mahmud’un meşhur eseriDivan-ü Lügat-it Türk”’de  şu ifadeler yer almaktadır. “Türk” Tanrı yarlığayası Nuh Peygamberin oğlu Yafes’in Türk adlı torunu , Nuh oğlu  Yafes’in Türk oğullarına verdiği bir addır.

Ahmet Cevdet Paşa “Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa” ismindeki iki ciltlik eserinin 1. cildinde, (s. 19) şöyle yazar: Arap ve Furs (İran) Rum’un babası “Sam” ve Sudan halkının babası “Ham” ve Kabail-i Türk’ün (Türk kabileleri) babası Yafes’tir.  

Kaşgarlı Mahmud’un “ Divan-ü Lügat-it Türk”te kaydettiği O’nunda Kaşgarlı Halefoğlu imam Şeyh Hüseyin’den O’nun Eş-Şeyh Ebu Bekr El Müfid-ül Cerverai’nin ahir zaman üzerine yazmış olduğu hitabından aldığı Hadis-İ Kudsi’yi ifade edelim. Yüce Tanrı! “Benim bir ordum vardır. O’na Türk adı verdim. O’nları doğuda yerleştirdim. Bir Ulusa kızarsam Türkleri O’nların üzerine musallat kılarım” der.

            Kaşgarlı Mahmut, Türk adının Allah tarafından verildiğini ve bu kelimenin “Gençlik, olgunluk, kuvvet, kudret çağı anlamına geldiğini yazar. Ayrıca, Kaşgarlı Mahmut İranlıların Afrasiyap adı ile andığı hükümdar Türklerin efsanevi atası Alp Er Tunga’dır, der. A. Venbery Türk kelimesinin “Türe” fiilinden “k” eki ile türemiş olduğunu söyler. L. Bazın Varlecoğ, W.T. Homsen G. Yula Nemeth bu görüşe aynen katılır. Aynı zamanda kelimenin güç, kuvvet, kudret, gelişip olgunlaşma anlamını taşıdığını yazarak diğer dilcileri de destekler. Tarihte ilk defa Türk adı ile ortaya çıkan Göktürk Devleti ve Yazıtları Orhon Anıtlarında da Türk ismi yazılıdır. Hayat Ansiklopedisi, Cild 3, S.1380-1381.

Türkler, coğrafi bölgeler, Tarihi gelişim, lehçe ve şive özellikleri bakımından farklı bölgelere ayrılırlar. Kaşgarlı Mahmut 10. yy.’daki Türk kavimlerinden söz ederken Oğuz, Kıpçak, Uygur, Karluk, Kırgız, Yarma, Çiğil, Bulgar, Başkurt ve daha niceleri hakkında bilgiler verir. Bu boylardan en büyük olanı Oğuzlar ve Kıpçaklardır. 11.yy.’ın ikinci yarısından sonra Oğuzlar Sir-i Derya boylarından Ön Asya ve Anadolu’ya; Kıpçaklar ise İrtiş havzasından Hazar Denizi ile Karadenizin Kuzeyindeki ovalara kitleler halinde göçtüler. Bulgarların bir kolu da 6. yy. da bugünkü Bulgaristan’a göçlerle gelen Türklerdir. (sonradan 9.yy.da Ortadoks mezhebini kabul edip Hıristiyan oldular.)

Hunlar, Sakalar, Sienpiler, Topkaşlar, bu Türk devletleri hükümdarlarına ‘Yabgu’ diyorlardı. Avar Türkleri de Hunlar Hanı anlamına gelen “KAĞAN” veya “HAKAN” ünvanını kullanırlardı. Eti Türkleri, Sümer Türkleri, Akhun Türkleri, Göktürkler (tarihte ilk Türk adıyla ortaya çıkan Göktürk devleti oluştur.) Uygurlar, Karluklar Kırgızlar, Bismiller, Türkeşleri, Karahanlılar, Batı Hunlar, (Avrupa Hunları) Hazarlar, Kırım Hanlığı Altınordu Hanlığı, Macar Krallığı, (Attila soyundan Almışoğlu Arpad kurdu. Bizans kaynaklarında Macarlar’a Türk denir. 10. yy. sonunda Macarlar da Hristiyan oldular. Bugün Avrupada Macarlara Hungarın derler. Aslı Türk’tür.) Peçenekler, Kıpçak Hanlığı  gibi daha nice Türk kavimleri vardır.

 

İslamlıktan sonra Türk devletleri ve Türk Beyliklerinden Örnekler,

Tolunoğulları, Sucaoğulları (Azerbaycanda), Karahanlılar (ilk Müslüma Türk devleti), Gazneliler, Büyük Selçuklular, Delhiş Türk Sultanlığı (Kuzey Hindistanda) Tuğluk Devleti, Anadolu Selçukklu Devleti, Daniştment, Mengüç, Harpuıtoğulları, Kazakistan Devleti, Musul Atabek oğulları, Harzemşah Devleti, Eyyubi Devleti, Mısır Türk Memluk Sultanlığı, Ak ve Karakoyunlular Devleti, Altınordu Hanlığı, Tacikistan Devleti, Türkmenistan Devleti, Özbekistan Devleti, Tataristan, Anadolu Beylilkleri, karamaoğulları Beyliği, Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi..

Karaman/Ermenek’te  düzenlenen “ Karamanoğlu Mehmet Bey, Tarih, Türkçe ve Atatürk “ konulu bilimsel bir panele, Türk Dil Kurumu Başkanı ve üyeleri başta olmak üzere, Türki Cumhuriyetler ve çeşitli kurumlardan  12 bilim insanı profesör konuşmacı olarak katılmıştı. Katılımcılardan Dağıstanlı bayan profesör, konuşmasında, Türklerin tarihi kökenleri, medeniyetleri ve kültürleri ile dilleri üzerine çok duygusal bir konuşma yaptı.  Türklerin 2000 yıllık bir tarihi geçmişi olduğunu, Avrupalının, bu tarihin bin yılını, yani, Orta Asya dönemini inkar etmeye çalıştığını, Türk kimliğiyle yaşayan tüm insanların devletler arasındaki siyasi birleşmeyi beklemeden ruhlarda birleşmesi gerektiği, çok dokunaklı ve vurgulu cümlelerle anlattı.  Konuşma sırası, Türkmenistanlı Türkoloğ  Doçent Berdi SARIYEV’e geldi. Halen A.Ü. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinde misafir öğretim üyesi olarak Çağdaş Türk Lehçeleri (ÇTL) dersi veren Berdi Bey, kürsüye gelerek katılımcıları selamladıktan sonra, söze “ bizim Türkmenistan’da, 800 yıldan beri, turnalar buralardan uçup gittiler, acep nerelere kondular, diyerek  ah çekip ağıtlar yakardık, buralara geldim ve turnaların nerelere konduklarını gördüm”  diyerek  başladı. Rus esaretinde yaşadıkları yıllar boyunca, başka yerlerde yaşayan Türklerle irtibat kuramadıklarını, bu konuları yazmanın ve konuşmanın dahi yasak olduğunu, atalarından kalan bir sözün, bir yere giden kişinin geç gelmesi üzerine” nerde kaldın, İstanbul’a mı gittin? “ dendiğini hatırladıklarını söyledi. Konuşmasını duygu dolu cümlelerle sürdüren Doç. Berdi Bey, Türkler arasında asırlardan beri kullanılmakta olan “ Türküm, Türkün Türkümdür, Türküm Benim Görkümdür “ şeklindeki tekerlemeyi de anlattı. Görküm, Görkem’den gelmekte, deyişin anlamı, kısaca, “ Türklük, benim, övüncümdür, gururumdur,  güzelliğimdir “ anlamına gelmektedir. Günümüzde, milletin vekili olmuş insanların “ Türküm, fakat Türklüğümden hayır görmedin” diyebilen, gafil ve inkarcıların varlığı karşısında şaşırmamak elde değildir.

 

Türk Tarih dergisinin bir sayısında, Türklerin tarihsel ve kültürel süreç içerisinde kutsal saydıkları, değer verdikleri ve canları pahasına korudukları varlıkları incelenmişti. Türklerin her devirde kutsal saydıkları değerleri, Millet (toplum/insan), vatan, devlet, özgürlük, bayrak, kahramanlık, doğruluk, namus, merhamet, dini inançlar, bilim adamları, sanatçılar, aile, gençlik, çocuklar, adalet ve daha niceleri inceleniyordu. Millete ve insana verilen önem, “ insanı yaşat ki, devlet yaşasın, …  sarı inek sağ oldukca sağılır, .. bir Türk dünyaya bedeldir” gibi cümlelerle ifade edilmiştir. Türkoloğ Berdi Bey tarafından bizim için hazırlanan  “Türklerin Aile Yapısına Temel Semboller Açısından Bir Bakış “ başlıklı inceleme yazısında, ailenin, millet ve devlet için temel sayılan en önemli kurum olduğu vurgulanmıştır. Türk aile yapısı ile içinde yaşadıkları çadır (keregü/gerege) arasında büyük bir benzerlik vardır. Türkmenistan’da, Nisan 2008 ayında düzenlenen Uluslararası Yayla Festivalinde, tüm Türk-Türkmen kardeş ülkeler tarihi yaşam kültürlerinin değerli eşyalarından biri olan kerekülerini (çadırlarını) yan yana kurmuşlar. Tarihi Türk çadırı 3 ana bölümden oluşur. Alt kısmı (Tarim), çadırın yere irtibatlandığı ana ve güçlü gövdedir. Bu tarim sembolü aile yapısında erkeği temsil eder. Çadırın kubbe kısmı olan Tüynük, ailede kadını temsil eder. Bu iki ana bölüm arasındaki bağlantı elemanları ise UK ismiyle karı koca ilişkilerini temsil eder. Türk kültüründe önemli bir yer tutan kavram, ailenin kurulma aşaması olan evlenmek (öylenmek) olayı da geniş yer tutar. Türk kültüründe, oğluna kız bakmaya gidecek olan aile, amacı gizlemek için “ ev görmek” için gidiyoruz derlermiş. Kız evi gelen misafirlerin asıl amacını hemen anlar ve “ bizim evimizi beğendiniz mi” diye sorarmış. Oğlan anası “ evet eviniz çok güzelmiş, fakat bir kururu var, evinizin ÇAĞIRIĞI biraz eğriymiş “ diyerek, evin kızının gözünün biraz şaşı olduğunu ima edermiş. Bu durumu fark eden evin kızı, sofrayı toplamak bahanesiyle odaya dalar, eline bir şeyler alarak dışarı çıkarken, misafirlerin duyacağı şekilde “ çağarığı eğri (gözleri şaşı) ise de dumanı doğru çıkandandır” diyerek eğitim, ahlak ve terbiye değerlerinin yüksek olduğunu ima edermiş. Berdi Beyin verdiği bilgilere göre, Türk lehçelerinin hepsinde EV ve bu kelimeden türetilen EVLENMEK fiili aynı anlamda yer almaktadır. Türk ailesinin sağlam temelinde, eski Türklerin evinin (çadır/keregü) yattığı bir gerçektir. Türk kültürünün temelinde yer alan bu kavram, Azerbaycan Türkçesi, ev-lanmak, Başkurt Türkçesi, öy-laniv, Kazak Türkçesi, üy-lenüv,  Kırgız Türkçesi, üy-lönüü, Özbek Türkçesi, üy-lanmaq, Tatar Türlçesi, öy-lanü, Türkiye Türkçesi, ev-lenmek, Türkmen Türkçesi, öy-lenmek, Uygur Türkçesi, öy-lanmak, Hakas Türkçesi, ib-lenerge, (Hakas Türklerinde,  ib çadır anlamında kullanılır) şeklinde ifade edilmektedir.

Türkçülük kavramı,  Türk Milletini yüceltmek, yükseltmek amacında olduğu dikkate alındığında, Ulu Önder ATATÜRK’ün, çağdaş medeniyetlerin üzerine çıkılmasını, hedef olarak göstermesinin önem ve anlamı daha iyi anlaşılmaktadır. Atatürk, hayatta en hakiki mürşit (öğretici, eğitici) bilimdir/ilimdir, demiştir. Günümüzde, TÜRK ve Türk MİLLETİ temel kavramlarının kullanılmasının hoş karşılanmadığı, bazı gazetelerin,  Anadolu’da Kaç Türk Var, şeklinde manşetten haber yaptıkları, Türk dili ve kültürünün aşağılandığı dikkate alındığında, Türkçülük Günü ayrı bir anlam ve önem kazanacaktır. Özellikle, dil ve kültürün,  bir milletin temel taşı, mayası ve çimentosu olduğunu unutmamalıyız. Ünlü Bilim adamımız Prof. Oktay SİNANOĞLU, eserlerinde ve konuşmalarında bu iki konuyu vurgular ve “ dil giderse kültür gider, kültür giderse Millet gider” der. Batı dünyasının, Anadolu’da yabancı dilde eğitim yapan okullar açmasının temelinde, Türk dili ve kültürünü öldürmek, sonuçta, Türk Milletini yok etmek, hedefinin  yattığını belirtir.

Yakın bir geçmişte,  Gazete sayfaları ve televizyon  bültenlerinde yer alan “ Almanya’da İnsanlık Ayıbı “ başlıklı haberin ayrıntılarında, özetle, “ Almanya’nın Badenhausen kentinde, bir okulda okuyan 16 yaşındaki Türk öğrenci, dersin başında tuvalete gitmek için izin istedi. Ancak, öğretmen Dirk H., öğrencisine, Türk olduğunu ve burada tuvalete gitmek hakkı bulunmadığını, söyledi. Olayı doğrulayan okul müdürü Friedrich R., öğretmenin öğrenciden özür dilediğini ve öğretmen hakkında inceleme başlatıldığını, bildirdi  şeklindeki bilgiler yer almıştı. Bir zamanlar, Avrupalı, Hristiyanlar ve bazı mezhep/etnik guruplar (Museviler gibi) huzur ve kurtuluş için Osmanlı idaresini seçmişken, şimdilerde böyle bir davranışa maruz kalmak, Türkçülük adına gerçekten kahredicidir.

Türkçülük Günü, tüm dünya üzerinde yaşayan TÜRKLER ve kendisini Türk olarak kabul eden herkes için kutlu ve hayırlı olsun…

Derleyen : Av. Naci SÖZEN, 03 Mayıs 2014/ ANKARA

Bu haber 1797 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Demokrasi Kazansın01 Nisan 2024

HABER ARA


Gelişmiş Arama

© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez.

RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi