| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Tokyo Neden Kazandı ? İstanbul Neden Kaybetti ?![]() 17 Eylül 2013, 02:58 TOKYO NEDEN KAZANDI ? İSTANBUL NEDEN KAYBETTİ ? Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te yapılan oylama sonunda, 2020 Yaz Olimpiyatları’nı düzenlemeye hak kazanan şehir, 60 oy alan Tokyo oldu, İstanbul 36 oy aldı ve 5. denemesinde de ev sahibi olmayı başaramadı. Aslında, ilk tur oylamada da Tokyo’nun aldığı oy sayısı, İstanbul’un aldığı oy sayısının iki katına yakındı. Kazanan şehrin Tokyo olduğu açıklanınca Japon heyetinde coşku, Türkiye heyetinde ise şaşkınlık ve hüzün hakimdi. Televizyon kanalları bu sonucun nedenlerini tartışmak için bulabildikleri yorumcu, sporcu ve yazarları ekrana çıkarıp tozu dumana katmaya başladılar. Yandaş kanallardan birinde, yalaka sunucunun etrafına topladığı eyyamcı eski futbolcular, oy vermeyen ülkelere öfke kusuyorlar, kaybedenin Türkiye değil, Avrupa, hatta, dünya ülkeleri olduğunu söylüyorlardı. Altyapısı olmayan futbolcu olarak nitelenen eski gol kralımız, İstanbul’un kazanması gerektiğini anlatırken, bu şehir, sevgi, hoşgörü ve kardeşliğin merkezi, diyordu. Oylamanın yapılmakta olduğu gece, Ankara’da ünlü bir otelde düğün törenindeydik. İlk oylama sonunda finale kaldığımız sahnedeki sanatçı tarafında anons edildi. Bu anons, salonda sevinç yarattı. Son oylamada kazanma şansımızın olduğu, geçmişte olimpiyat organize etmemiş olmamızın ve demokrasiyle yönetilen İslam ülkesi olmamızın, bu şansımızı artıracağı, dile getirildi. Gecenin sonunda yaşadığımız hayal kırıklığı ve yenilginin şaşkınlığı sürerken, oylama salonundan canlı yayın yapan kanallar, spor yazarları, köşe yazarı ve gözlemcilerin görüşlerini anında yansıtmaya başladılar. Duayen spor yazarlarımızdan biri, soru üzerine, “Taksim Gezi Olaylarının karşımıza çıkmadığını, belimizi bükenin doping vakaları ve futbolda şike olayı olduğunu” söyledi. Bu sözleri dinleyince, 2013 yılının ilk yarısında 117 sporcumuzun (atletizm, halter, güreş başta olmak üzere ) dopingli çıktığı, Londra’da madalya kazanan atletimiz, ABD’de oynayan basketbolcumuz, Kırkpınar Başpehlivanımız ve nicelerinin ahlaki kuralları, uluslar arası mevzuat ile Milli yasa hükümlerini hiçe sayan davranışları tercih ettiklerini hatırladım. Japon sporcularda doping olayının sıfır olduğu da bir gerçeklikti. Nitekim, bir haber sitesi “Tokyo doping nedeniyle kazandı” başlığını atmıştı. Oylamanın sonuçları ve İstanbul’un kaybetmesi, yurt içinde olduğu kadar, yurt dışı basın ve televizyonlarda da geniş yankı buldu. Çeşitli ülkelerin yayın organları ve köşe yazarlarının yorumları incelendiğinde, en sağlıklı öz eleştirinin ““Türkiye'deki son doping skandallarına değinen İngiliz gazetesi, IOC'nin Tokyo'yu seçerek gelenek ve istikrar lehine karar verdiklerini bildirdi. Madrid ve Türkiye'nin doping sicilleri yüzünden sorgulandığını ve iki ülkenin de sorunu yeterince ciddiye almadıklarını belirten The Independent, Türkiye'de 30'dan fazla atletin bu yıl dopingli çıkmasının, Türkiye'nin olimpiyatlara beşinci kez aday olmasına rağmen bir doping kontrol merkezini bile ancak iki yıl önce kurmuş olmasının olumlu karşılanmadığını belirtti. Japon sporcularda doping sayısının sıfır olduğu biliniyordu.” şeklinde özetlenen değerlendirme olduğunu gördük. Taksim Gezi Parkı olaylarının bu oylamaya olumsuz etki yaptığı güçlü bir ihtimal. Fakat, göstericilerin eylemleri yerine, güvenlik güçlerinin göstericilere karşı sergilediği sert tutum, 5 gencin ölümü, 7000 insanın yaralanması ve insanların yerlerde sürüklenmesi bu olumsuz etkinin esas kaynağı olmuştur. Gösterilerin yapıldığı günlerde, Taksim Meydanı ve Ankara Kızılay Meydanı çevresine yerleştirilmiş olan ABD/CNN ve İngiliz BBC kameralarının canlı yayınlarla tüm olayları dünyaya yayınladığını unutuyoruz. Ayakta duran tek bir bayanı hedef alarak su sıkan araç, yerdeki bir kadına 7 polisin şiddet uygulama görüntüleri, bir polisin, kaçmaya çalışan bir bayanın ensesinden yakalayıp yere çarpması, Alman gazetecinin polislerce karakola götürülmesi sırasında “nerde demokrasi, nerde özgürlük” diye bağırması, unutulmamıştı. Trafik sorunu da kaybetme nedenleri arasında sayıldı. Bu oylama sonucunu ve İstanbul’un kaybetmesinin nedenlerini gerçekçi olarak açıklamaya çalışan yorumcu ve yazarların görüşlerini değerlendirirken, yıllar önce yaşadığım bir olayı hatırladım. Uluslararası Teknoloji Araştırma Organizasyonu (RTO) koordinasyon toplantılarına katılmak için 3 kişilik bir heyet olarak Kanada’nın Quebec kentine gitmiştik. Hava alanı çıkışında duraktaki taksiye işaret ettik. Taksi hemen yanımıza geldi ve bizim valizlerimizi bagaja koymamız ve araca binmemizi bekledi. Radisson Hotel deyince hemen hareket etti. Şoför geldiğimiz yeri sordu. Türkiye deyince “ ooo, çok uzak ülke “ dedi. Kendisinin Fransız asıllı olduğunu, anadili haricinde İngilizce, Almanca ve İspanyolca bildiğini, Çince öğrenmek için kurslara başladığını söyledi. Şehirde bir hafta kalacağımızı öğrenince, iyi vakit geçireceğimizden emin olduğunu, Quebec kentinin, insanların mutlu yaşayabileceği şehirlerin başında geldiğini, bunun nedenlerinin ise, kentin her yerinde ve günün her saatinde güvenlik içinde dolaşılabileceği, dünya mutfaklarının örneklerinin olduğu ve gıda kalitesinin garanti edildiği, kültür yönünden (gazete, kitap, sanat, sinema, tiyatro, opera, bale gibi) zengin olduğunu ve çevrenin korunmuş, havasının temiz olduğunu anlattı. Bu konuları dinlediğim anda İstanbul’u düşünmüştüm. Bu konuşmanın yaşandığı günlerde, İstanbul’un her köşesinde kap-kaç vakaları, tinerci dehşeti, soygunlar, cinsel tacizler, mafya çatışmaları, hırsızlık, soygunlar kol geziyor, sahte rakıdan ölenler, boyadan şeker, korumdan karabiber, paslı demirden zeytin üretiminde faydalanıldığı, gıda üretim yerleri ve fırınlardaki denetimlerin feci görüntülere sahne olduğu, turistleri kazıklamak için tur/rehber görevlilerinin dükkan sahipleriyle birlikte kurdukları tuzakların gizli çekimleri gösteriliyor, kapanan sinemalar ve tiyatrolar, basılmayan ve okunmayan kitaplar konuşuluyordu. Kısacası, Kanadalı şoförün yaşadığı kent için mutlu ve huzur içinde yaşanacak saydığı 4 nedenin hiç birisi İstanbul için mevcut değildi. Aslında, bu günler için değişen fazla bir şey yoktu. Oylama yapılmadan bir hafta önce, şehrin en güzel semtinde, arka arkaya 3 kuyumcu soyulmuş, birinde, baba oğul öldürülmüş, yüzleri maskeli ve elleri yakıcı malzemelerle sokakları ateşe veren gurupları gösteren resim altında “bu sahneler İstanbul’un göbeğinde yaşandı” yazılıydı. Başı taşla ezilerek öldürülen ABD’li bayan Sara’nın katilinin yargılanması başlamamıştı. Bir kaç yıl önce, İstanbul’da düzenlenen basketbol şampiyonası sırasında, ABD’li bir sporcunun “Türkler ölmüş eşek gibi kokuyorlar” dediği de unutulmamıştı. Bu arada, bazı muhalif yazar ve muhalefet parti liderleri, bölgesinde savaş çığırtkanlığı yapan bir ülkeye olimpiyat düzenleme görevi vermezler, diyordu. Tokyo neden kazandı, İstanbul neden kaybetti ? sorunun cevabını bulmaya çalışırken, oylama önceki beyanat veren yetkililerin ve yandaş basının, çok güzel bir sunum yapıldığı, en yüksek düzeyde katılım olduğu, kazanacağımız, yönündeki sözleri beklentiyi oldukça yükseltmişti. Oylamanın aleyhimize sonuçlanması karşısında yaşanan şaşkınlık ve üzüntü de çok ağır oldu. Aslında, kaybetmemizin şifresi, Japon Başbakanının oylama öncesi yaptığı konuşmasında söylediği ilk cümlede saklıydı. Yayınlardan izlediğimize göre, kürsüye çıkan Japonya Başbakanı, salonu bakışlarıyla tarıyor, konuşmasını bir kaç saniye geciktiriyor, herkes ne diyeceğini merak ederek dikkat kesiliyor, arkasından konuşmaya başlayan başbakan, ilk cümle olarak “size, Tokyo’nun güvenliğini garanti ediyorum” diyordu. Nitekim, bu sözlerin haklılığı, bir gün sonra, Japon turistlere saldırı, İngiliz kadının pompalı tüfekle öldürülmesi, kadın cinayetleri, katliam gibi kaza görüntüleri ve iki kız kardeşin annelerini bıçaklayarak öldürmeleri olaylarıyla adeta, kanıtlanıyordu. Neden kaybettiğimiz, hangi olayların sonucu olumsuz etkilediği, kimlerin bu sonuca sevindiği, kına kullanımında artış olduğu, belediye başkanının gayret göstermediği, şehrin plansız yapılaştığı, istediğimiz sonucu alamadığımızda hemen olumsuzluk ve kazanana saldırı kültürüne sahip olduğumuz, seyirci potansiyelimizin olmadığı, bazı spor dallarının ismini bile bilmediğimizi dillendiren yazarlar da vardı. Son olarak, oylamanın yapıldığı binanın önünde, İspanyolların, olimpiyatların ülkelerinde yapılmasını istemedikleri yönünde gösteri yaptıkları da medyada yer aldı. Bu aksi gösterinin nedenlerini ele alan uzmanlar, olimpiyatlara hazırlanmak için yapılacak harcamaların, oyunların getirisiyle karşılanmadığı ve ev sahipliği yapan ülkelerin, oyunlardan sonra, ekonomik bunalıma sürüklendikleri, hususlarının paylaşılan bir görüş olduğunu söylediler. Nice spor organizasyonlarına ve kardeşliği pekiştirecek şenliklere diyoruz.. Derleyen/Yazan : Av. Naci SÖZEN Bu haber 2286 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |