| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Tokat,Taş,Kep,TÜSİAD ve Hakikatler![]() 27 Mart 2011, 22:38 TOKAT, TAŞ, KEP, TÜSİAD, VE HAKİKATLER…!!!!! Toplum olarak takip etmekte ve anlamakta zorlandığımız, hızlı bir şekilde ve ezber bozan olaylarla değişmekte olan gündemimiz, TÜSİAD tarafından hazırlatılan Anayasa taslağının açıklanması, gölge başkanları Cem BOYNER’in sözleri, Milletvekili Sebahat TUNCEL’in, Başkomser M. ÇETİNER’e attığı tokat, Milletvekili Özdal UÇAR tarafından polis S.K.’nın şapkasının (kep) çekip alınması ve Milletvekili Bengi YILDIZ’ın polise atmak için eline taş alması ve yanından geçmekte olan bir polis arabasını kameralar önünde, kin ve öfkeyle tekmelemesi, Diyarbakır Belediye Başkanının, bir polis panzerinin üzerine çıkarak eylem yapması ve oradan güçlükle indirilmesi, bölücüler tarafından, vatandaşlara “sivil itaatsizlik” eylemleri yapılması talimatı verilmesi olaylarıyla, daha da karmaşık, yaygın ve organize seviyeye ulaştı. Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından “ yaptığımız işlerin en büyüğü, temeli Türk Kültürü ve Türk Kahramanlığı’na dayanan, Türkiye Cumhuriyeti’dir” sözleri ile anlamını bulan Cumhuriyet, demokrasimiz ve anayasa başta olmak üzere hukukumuzun sağladığı hak ve özgürlüklerden faydalanarak, PKK üyesi olmaktan hapiste olduğu halde, milletvekili seçilip TBMM’ne girmesine, ömür boyu yüksek maaş ve sınırsız sosyal haklar elde etmesine imkan verilen Sebahat TUNCEL tarafından Türk Polisine alenen ve cebren tokat atılmış olması olayını, bu vekilin önceden izlediğimiz sözlerini ve eylemlerini de dikkate alarak değerlendirdiğimizde, bizi hiç şaşırtmadı. PKK üyesinden güvenlik güçlerine gül atmasını bekleyecek kadar saf değiliz, aksine, silah sıkmasının ihtimal dahilinde olduğunu düşünecek kadar bilgi ve hafıza sahibiyiz. Tokatçı PKK’lı bayan, gazetecilerin “ polise tokat attığınız için pişman oldunuz mu, özür dileyecek misiniz? “ sorusuna karşılık “ özrü devlet dilesin” cevabını vererek, eyleminin ne kadar bilinçli, planlı ve birilerine mesajlı olduğunu da göstermiştir. Polise tokat olayı, halk arasında ve medyada gündem oluşturdu çok tartışıldı. Emekli Polis Şefi (Parti Başkanı ve Bakan) Sayın Saadettin TANTAN tarafından, “polise atılan tokat, Türk Devletine ve Türk Milletine atılmıştır, bu olayla birlikte PKK özgürlüğünü ilan etmiştir” sözleriyle açıklandı. Samsun’da, Ahmet TÜRK’e bir vatandaş tarafından iki tokat atılmasının hemen arkasından, Samsun çevresindeki bir ilçede, 2 polisimizin PKK teröristleri tarafından şehit edilmesi olayında kurşunlar polislerin şahsına değil, resmi elbisesini taşıdığı ve hizmetinde olduğu Devletimize ve Milletimize atılmıştı. Bu onur kırıcı olay, karşımızdaki bölücü terörün, devlete karşı ne denli bağnaz, düşman ve acımasız bir saldırganlık içinde olduğu açık bir şekilde göstermesine rağmen, yeteri kadar değerlendirilmediği kanaatindeyiz. Hafızamızı biraz zorlarsak, bir zamanlar, ASALA militanları tarafından, dünyanım çeşitli ülkelerinde, 27 elçilik mensubumuz (büyükelçi, elçi, konsolos ve aile mensupları) ve Askeri Ataşemizin (Kur. Alb. Atilla ALTIKAT) katledilmesi sürecinde de silahların, bu masum görevlilerin şahsına değil, Türk Devleti ve Türk Milleti hedef seçilerek sıkıldığı gerçeğini de hatırlamış olmalıyız. Van ilinde, Nevruz (bahar şenlikleri) kutlamalarına katılan TBMM üyesi Özdal ÜÇER tarafından, kendisine sırtı dönük olarak duran bir polis memurunun şapkasını (kepini) saygısız ve sınır tanımazlık içinde ve kameralar önünde “çekip alması” olayı ve sürekli yayınlanan görüntüleri insanlarımızda yeteri kadar ilgi ve tepki görmedi. Diğer bir TBMM üyesi, Batman Milletvekili Bengi YILDIZ ise, çevredeki polislere ve polis araçlarına atmak için eline aldığı taşla görüntülendi. Yakınlarının “ o taşı polise atmak için eline almadı “ anlamına gelen açıklamaları karşısında, kameralar önüne geçerek “ o taşı atmak için aldım” diyerek, kin ve nefretini, düşmanı olarak gördüğü Türk Devleti ve Milletine yöneltmiş olmanın mutluluğunu yaşamış olmalıdır.. Türk Milletinin bir ferdi olan bizler ve Devletin görevlileri, bu bölücü ve onur kırıcı saldırıları “densiz” olaylar olarak nitelendirirsek, yakın gelecekte daha vahim olaylarla yüzleşmek zorunda kalacağımızı bilmeliyiz. Çünkü, “densiz” kelimesi, hoşa gitmeyen bir eylemi anlatmada veya “yapmasa iyi olurdu, fakat, düşüncesizlik yaparak yapmış, ne yapalım, katlanacağız” anlamına kullanılır. Devletimizin üst düzey görevlilerine, hükümete ve meclise galiz küfürler savuran, PKK teröristlerini kırmızı güller vererek merdüvenlerde karşılayan ve eyalet valisi rolü üstlenme gayretlerinde olan Baydemir de geri kalmadı. Bir polis panzerinin üzerine çıkarak heykelleşti ve aşağıya indirilemedi. Bu olayın da şaşılacak hiçbir yönü olmadığını düşünüyoruz. Çünkü, bu panzerler, yıllardan beri, bölücü yandaşları ve çocukların saldırılarına maruz kalan, molotoflarla alevler içinde bırakılan, taşlarla, sopalarla tahrip edilen ve olay yerinden hızla uzaklaşmak zorunda bırakıldığında da, saldırganlara sevinç ve zafer çığlıkları attıkları araçlardır. Bölücülerin yaptıkları bu eylemlerin şokunu yaşarken, 22 Mart 2011 günü yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısında, başkanları Bayan BOYNER, bir gurup hukukçuya hazırlattıkları yeni anayasa taslağını açıkladı. Bu taslak anayasada, özetle, “ Türk, Türk Milleti ve Atatürk kavramları ve milliyetçilik yeni anayasada yer almamalı, türban meclis dahil serbest olmalı, üniter devlet ilkesi (ulus-tek devlet) esnetilmeli, bölgeli devlet (eyalet sistemi) yapısı tartışılmalı, laiklik ilkesi anayasada yer almamalı, anadillerde (Kürtçe ile) eğitim yapılabilmeli, TSK atamaları sivil otorite tarafından yapılmalı, Genkur. Bşk.nı MSB.lığına bağlanmalı, anayasanın değiştirilemez olan maddeleri değiştirilebilmeli “ ve daha bir çok ezber bozan konular yer alıyordu. Sayın Emin ÇÖLAŞAN’ın yazısında belirttiği üzere, tuzu kuru para babalarının örgütü olan bu TÜSİAD, hazırlattığı bu taslak anayasayı dikkate alarak isminin başındaki TÜRK kelimesini hemen iptal etmeli ve Türkiyeli veya Anadolulu kelimelerinden birini veya kendilerinin seçeceği bir kelimeyi (Global gibi) eklemelidir. Bu zehir anayasa taslağını hazırlayan hukukçular arasında, Profesörler, Ergun ÖZBUDUN, İbrahim KABAOĞLU, Turgut TARHANLI, Nur VERGİN, Serap YAZICI, Salih YILDIRIM, İştar GÖZAYDIN ile Ümit FIRAT, Fikret TOKSÖZ, ve İvo MOLİNAS gibi isimlerin olduğu açıklandı. Bu isimleri ve geçmişte yaptıkları işleri hatırlayanlar için taslakta yer alan hususlar sürpriz olmamalıdır. TÜSİAD Başkanının taslak açıklamasını yaptığı salonda bulunan Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem BOYNER de söz alarak kürsüye çıktı ve bir konuşma yaptı. Konuşmasında “ insanımızın özgürlüğü, onuru, ve hakları, ülkenin bölünmesinden daha önemlidir, devletin kendisinden daha önemlidir, bunları söyleyebiliyorsak doğru yoldayız” cümlelerine yer vermiştir. Bu sözler ve taslaklar, hiç şüphesiz, akılları çelmek, fikirleri terse çevirmek, ilkeleri ve inançları sallamak ve sarsmak, bunları yapamasa bile, tutumları istenen yöne çevirmek ve zaman içinde değişimi sağlamak için ustaca ve bilimsel metotlar gözetilerek hazırlanmış metinler ve söylenmiş sözler, gelecekte yapılacak olan anayasa değişikliği için de alt yapı ve hazırlık taşları olmaktadır. Vatan, Millet ve bağımsızlık olmadan özgürlük, mutluluk, onur, hak ve hukuk olmayacağı kesin olan bir gerçeklik olduğu halde bu sözler niçin söylenmiştir? Yahudilerin vatanlarından sürüldükten sonra, devlet kurabilecekleri bir toprak parçasını elde etmek uğruna 2000 yıl çaba harcadıklarını bilmeyenler Kudüs Ey Kudüs isimli kitabı okusunlar. Bazı siyasilerimizin, ekranlarda ve mitinglerde söyledikleri gibi, istekler PKK ve sözde liderlerinin istekleriyle tam olarak örtüşmektedir. Hatta, daha fazlası olarak, Türk Devletinin önemli olmadığı, ortadan kaldırılabileceği sözleri PKK tarafından dile getirilmemiş hususlar olmaktadır. Vatanı olmayan halkımızın gidecek yerleri yoktur. Fakat, Milletimizin ve TSK’nın, Ulu Önder Atatürk liderliğinde ve diğer Kahraman silah arkadaşları ile verilen Kurtuluş Savaşı zaferi ve sonrasında kurulan Cumhuriyet idaresi nimetleri, güven ve özgürlük ortamı ve teşvikleriyle, bakkal dükkanından, pamuk hamallığından, işçilikten, seyyar satıcılıktan, terzilikten gelerek ülke ekonomisi ve sanayisinin en tepesine oturmuş olan ve sayıları 500-1000 dolayında olan ünlü holdinglerimizden bir ses çıkmamış olması da düşündürücüdür. TSK’nın 30 yıldır süren terör mücadelesinde verdiği 6000 dolayında şehit, 15 000 dolayında gazi ve 40 000 dolayında vatandaşın katli sürecinde bile sermayesini artıran, mağazalarını yaygınlaştıran, yurt dışı yatırımlarını çoğaltan bay BOYNER (Gölge TÜSİAD Başkanı) ve diğer holding patronlarının gidebilecekleri bir çok ülke olduğu, buralarda fabrikaları, paraları, evleri bulunduğu sır değildir. Son silah bırakma kararı öncesinde yaşanan yoğun PKK saldırıları sürecinde, TÜSİAD Başkanının “Silahlar Bırakılsın” şeklindeki açıklamasını yer verdiğimiz, Temmuz 2010 tarihli ve Bölücü Terör Örgütünün Öncelikli Hedefleri başlıklı seri yazımızı “ TÜSİAD Başkanı, genç bayanın, çatışma ortamında, karlarının düşeceği, Kuzey Irak ile devem eden iş ve ticaret ilişkilerinden akmakta olan dolarların azalacağı kaygısıyla “silahlar bırakılsın” şeklindeki açıklamasının başlattığı ve Sayın Başbakanımızın “kim silahları bırakacak, söylesin ?” sorusuyla devam eden bu tartışmalı süreçte, bu ve benzeri acı sözler ve olaylar, bölücü PKK teröründe gelinen son nokta, konusunda ip uçları vermektedir “ cümleleriyle tamamlamışız. Bölücülerin son tokat, taş, tekme, panzere çıkma ve sokaklarda oturma eylem ve sözleri ile bölücülerden ileri geçerek açıklanan zehir zemberek anayasa taslağı ve devletimizin gözden çıkarılabileceği konusundaki sınır tanımaz sözlerin, Türk Milleti için ne kadar hazin ve iç sızlatan bir durum olduğuna işaret etmeliyiz. Bu olaylar, ÇOK ACI HAKİKATLAR OLARAK, serin bir ilkbahar akşamında, madde ve hakikat kadar insafsız şekilde, yüzümüze çarpan soğuk bir rüzgar gibi bizleri salladı, fakat, derin ve narkozlu uykudan uyandırabildi mi? şüpheliyim. Avrupa seyahatine çıkan ünlü bir yazarımız, seyahatnamesinde, trenle Balkanları geçerken, penceresini açarak dışarıya baktığında hissettiklerini “ başımı trenin penceresinden dışarı çıkardığımda, yüzüme çarpan soğuk rüzgar, bana, “ bir zamanlar Atalarının ayakları altında inleyen ve onların kanlarıyla sulanmış olan bu topraklar, şimdi, yabancı açlara gıda hazırlıyorlar” der gibiydi “ şeklindeki satırlarla anlatmıştı. Türk Milleti, milyonlarca vatandaşının kanlarıyla sulanmış olan bu kutsal vatan toprakların, yabancı açlara gıda hazırlayan topraklar olmasına izin vermeyecektir. Bu satırlarımızın sonunda, bölücülerin başlattığı sivil itaatsizlik eylemlerinin artarak şiddet ve çatışmalara dönüşeceği, çatışmalar sırasında “ Türk Devleti Kürtleri katlediyor” yaygarası koparılacağı ve bilinen koalisyon güçlerin müdahalesinin istenebileceği hususlarına da işaret etmeliyiz. Bay BOYNER için de, adaşı diğer bir holdingin eski patronu gibi, Paris sokaklarında koşu, geceliği 2000 dolarlık otellerin kral dairelerinde konaklama ve lüks gece kulüplerinde çılgın danslara yönelmesi ve Türk Milletinin sahip olduğu, Vatan, Millet, Bayrak, Devlet, İstiklal Marşı, tarih, kültür, dil gibi değerlere saldırmaktan vazgeçmesini rica ediyoruz. Yazan – Derleyen : Av. Naci SÖZEN, 27 Mart 2011 / ANKARA Not. Yaşanan son olayları daha iyi anlayabilmek için, Haziran 2007 ayında yayınladığımız “ Ulus Devlet Tehlikede midir?” başlıklı derlememizi ve vatanından kaçmak zorunda kalan bir Türkün, Paris günleri ve Sen nehrinde son bulan hayatı için yazdığı “ Ne Bilecekler ? “ başlıklı şiiri, zamanı olan ve ilgi duyanların okuyabilmesi için eklerde sunuyorum..Selamlar N.S. Bu haber 2092 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |