GAZİLER GÜNÜ, KUTLANDI, HİKAYESİ HATIRLANMADI..!!!!
Bilindiği üzere, “Gaziler Günü” 19 Eylül 2012 günü, yöremizde ve tüm yurtta törenlerle kutlandı. Fakat, bu günün hikayesi hatırlanmadı, beklide, hatırlandı da, hatırlanmamış, gibi yapıldı.. Bu günün anlamını ve hikayesini kısaca özetleyelim.
Kurtuluş Savaşımızın en önemli zaferlerinden biri olan Sakarya Savaşı, 22 gündüz, 22 gece sürmüş, savaşlar tarihinin en çetin çatışmalara sahne olmuş bir anıttır. Bu savaş sırasında Başkomutan Mustafa Kemal’dir. Nice savaşlardan geçmiş, yorgun, aç ve teçhizatsız olan askerimizin ayakları geri gitmektedir. Bu anda da, dehasını konuşturan Mustafa Kemal, askerlerin düşman üzerine saldırmasını sağlamak için genç subaylardan bir bölük kurulması ve bu bölüğün en önde düşmana saldırması emrini verir. Subay Bölüğü teşkil edilir ve ön saflara yerleştirilir. Komutanlarını ön saflarda gören asker, gücünü toplayarak düşman üstüne çullanır. Bu savaş, subay şehit oranı yönünden de dünyada bir örnektir.
Savaşın zaferimizle sonuçlanması ve Yunan kuvvetlerinin geri çekilmek zorunda kalması sonrasında, cephe komutanları olan Fevzi ÇAKMAK ve İsmet İNÖNÜ, 14 Eylül günü, TBMM’ye çektikleri bir telgrafla “ zaferde büyük payı olan Mustafa Kemal’e mareşal ve gazilik unvanı verilmesini “ teklif etmişlerdir. TBMM’nin ileri gelen 68 vekilinin teklifi üzerine, 19 Eylül günü yapılan toplantıda, 353 numaralı yasa onaylanarak, Mustafa Kemal’e “ Mareşal ve Gazi” unvanları verilmiştir. İşte, kutladığımız Gaziler Günü, bu tarihin 91. yıldönümüdür. Fakat, hiçbir törende, bu hikayeden ve ATATÜRK’den söz edilmemiştir.
TBMM’nin, Başkomutan Mustafa Kemal’e bir ödül ve taltif olarak verdiği Mareşal ve Gazi unvanları üzerine, bir teşekkür konuşması yapan Atatürk “ kazanılan başarı, yüce kurulunuzun iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun kahramanlığı ve cesareti sayesinde, düşman ordusunun direncinin kırılmasıyla elde edilmiştir. Bu nedenle, ödüllendirmenizin gerçek muhatabı yine Ordumuzdur” demiştir. Kazanılan zaferleri Türk Ordusu’nun eseri sayan ATATÜRK’den bir anıyı merhum Sadi IRMAK’tan aktaralım.
**************************************************************************
“ Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
- İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.
Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
- Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.
Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine mal eden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.
Ord. Prof. Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord. Prof. - Atatürk'ten Anılar, 1978 “ “
*************************************************
Günümüzde, içinde Atatürk isminin geçmediği, 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajları yayınlanırken, Atatürk izlerini, sözlerini, ismini görüldüğü her yerden silmek, hizmetlerini unutturmak, ilkelerini küçümsemek şeklindeki gelişmeleri üzüntüyle izliyoruz. Fakat, tüm dünya liderleri tarafından, “çağını aşan lider” olarak kabul edilen Ulu Önder Gazi /Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk Milleti’nin kalbinden atılamayacaktır. Tüm şahitlerimizi ve gazilerimizi sonsuz şükran ve minnetle anıyoruz…
Derleyen : Av. Naci SÖZEN, Eylül 2012
Bu haber 2186 defa okunmuştur.