ÇANAKKALE ZAFERİ VE 18 MART ŞEHİTLER GÜNÜ ANISINA
Çanakkale Zaferi ve 18 Mart Şehitler Günü’nü, bu zorlu savaşın 101. yılında bir kez daha gururla kutluyoruz. Denizden geçemeyeceğini anlayan düşman birliklerinin, Çanakkale’yi, karadan geçmek için başlattığı çıkarma (Avrupa ülkeleri, Avusturalya, Yenizelenda, Anzaklar, Gurkalar) harekatı sonrasında, Atatürk Komutasındaki Türk Askerinin, destan yazdığı ve “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü, insanlığın hafızasına kazıdığı Çanakkale Zaferi olarak kutlanmakta olan bu günün, Şehitler Günü olarak kutlanmaya başlanması da ayrı bir anlam taşımaktadır.
Türk Milleti olarak, bu gün için sahip olduğumuz, Millet, Vatan, Devlet, Bayrak, Bağımsızlık ve Cumhuriyet gibi Milli varlıklarımızı (değerlerimizi) ve manevi değerlerimizi bize bırakmış olan aziz şehitlerimizi “ 18 Mart Şehitler Günü” vesilesiyle, bir kez daha, sonsuz rahmetler, saygı ve minnetlerle anıyoruz. Geçmiş yıllarda “Çanakkale Zaferi” adıyla andığımız 18 Mart günü, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı İmparatorluğuna son vermek isteyen İngiliz komutansındaki müttefik donamasına ait gemilerin, boğazın derin sularına gömüldüğü gündür. Çanakkale Savaşları, Türk Askeri’ne “ savaşmanın değil, ölmenin emredildiği “ bir mücadele olup, sadece, bu özelliği ile bile, dünyada başka bir örneğine rastlanılamayacak bir savaştır. Bu savaş sırasında, çatışma alanlarına metre kareye 5000 mermi düşmüş, Türk Askeri, kayda geçen rakamlara göre 87 000 şehit, seferberlik ilanı ile başlayan, hastalıklar ve savaş sonrası, gazilerin evlerine dönüş yolunda verdikleri kayıpları da kapsayacak şekilde hesaplama yapıldığında, bu savaş sürecindeki insan kaybımızın yaklaşık 240 000 kişi olduğunu söyleyen bilim adamları da vardır.
Çanakkale siperlerinde ön saflarda olan Yahya Çavuş ve emrindeki tüm askerleri, Atatürk (o zamanlar Mustafa Kemal)’den aldıkları “ size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum “ şeklindeki emri uygulamışlar ve topluca şehit olmuşlardır. Ünlü Seyit Onbaşı ise, bir orman köyünde ormancılığı bırakarak cepheye koşmuş bir asker olarak, top vinçlerinin isabet alması nedeniyle, 170-240 kilogram ağırlığındaki top mermilerini tek başına namluya yerleştirmesiyle tanınmıştır. Bu dev gibi askerin şöhretini duyan ve kendisini gören bir üst komutan “ bu dev asker yarım ekmekle doyamaz, ona, öğünlerde bir ekmek verilsin “ direktifini vermiştir. Bu emir üzerine, masasına bir ekmek konmuş olan Seyit Onbaşı, yemekten kalkınca, ekmeğinin yarısını yediği, diğer yarısını bıraktığı görülmüştür. Sebebi sorulduğunda “ elbette karnım duymadı, fakat, yarım ekmek yemek zorunda olan arkadaşlarımın bakışları altında, ben bir ekmek yiyemezdim “ diyerek onurlu bir davranış sergilemiştir. Günümüzde, devlet ve millet imkanlarını hoyratça yağma ederken bir birini ezenlere ithaf olunur.
Millet olarak, sürekli tekrarladığımız “Şehitler Ölmez” sözü elbette bir anlam taşımaktadır. Şehitler ölmez, fakat , unutmayalım ki, “ şehitler, ancak unutulurlarsa ölürler” sözü de anlamı olan ve bizlere sorumluluklar yükleyen bir başka deyiştir. Anadolu topraklarını VATAN yapmak için Malazgirt Savaşında şehit düşen Alpaslan ve kahraman askerlerinden başlayarak, Sarıkamış Harekatı, Filistin Cephesi, Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs harekatı, Bölücü Terör mücadelesi başta olmak üzere, tarihimizde yer alan tüm savaşlarda şehit olan kahramanlar ve Milletimizi hedef alarak işlenen terör cinayetlerine kurban giden ve tüm görev şehitlerimiz için ne kadar şükran duyguları beslesek de az kalacaktır.
Geçmiş yıllarda yayınladığımız yazılarımızda da yer verdiğimiz üzere, yüz binlerce şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşı konusunda yaşanmış olan bir olayı bu yazımızda da özetleyelim. Ulu Önder Atatürk liderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da bir balo tertiplenmiştir. Yabancı misyon temsilcileri de balodadırlar. İngiltere askeri ateşesi olan bir yüzbaşı, baştan itibaren sinirli bir yüz ifadesiyle, sürekli Atatürk’ü izlemektedir. Bir ara, bu bakışlarının nedeni sorulduğunda “ benim dedem Çanakkale’de öldü, o savaşın komutanı da Atatürk idi “ dermiştir. Bu sözü duyan Atatürk “ o yüzbaşıya sorun bakalım, dedesinin Çanakkale’de işi neymiş? “ diye cevap vermiştir
Çanakkale Savaşını kazanan erlerimizin kıyafetlerini resimlerden izleyebiliyoruz. Peki, tamamı şehit olmuş olan bazı birliklerin yemeklerinde neler vardı? Arşivlerden derlenerek listelenen zamanın er yemek tabelasını bir kez daha hatırlayalım.
Yemek Listesi tarihi : Çanakkale, 43. Piyade Alayı Yemek Listesi :
- 15 Haziran 1917 günü . Sabah : üzüm hoşafı
. Öğlen : yok
. Akşam : yağlı buğday çorbası ve yarım ekmek.
- 18 Haziran 1917 günü . Sabah : yok
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek.
- 26 Haziran 1917 günü . Sabah : yok
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek
- 08 Ağustos 1917 günü . Sabah : yarım ekmek
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek…
Kurtuluş Savaşı sırasında, TBMM görüşmelerinde, seferi stokların azalması üzerine, cephedeki erlere, sabah kahvaltısında verilecek olan siyah zeytin sayısının 3 veya 5 adet olması konusunda şiddetli tartışmalar yapıldığı da bilinen bir vakıadır. Bu konuya değinen bir tarihçi, mücadelenin tam olarak anlaşılabilmesi için, o zamanların meclis tutanaklarının incelenerek yayınlanması gerektiğini söylemektedir.
Millet olarak kutlamakta olduğumuz “18 Mart Şehitler Günü “ münasebetiyle, Milletimiz, Vatanımız, Bağımsızlığımız, Bayrağımız ve Cumhuriyetimiz uğruna en değerli ve kutsal varlıkları olan canlarını, bedenlerini feda eden aziz şehitlerimizi sonsuz rahmet ve şükran duygularımızla anıyoruz.
Yazan (Derleyen ) : Av. Naci SÖZEN, / ANKARA
Bu haber 1581 defa okunmuştur.