1912 Balkan Savaşı'nın 100. yılı hüzün ve acı içinde hatırlanırken, düşman orduları ve isyan eden gözü dönmüş yerli halklar tarafından şehit edilen yüzbinlerce Türk Askeri ve dünyanın en büyük soykırımına maruz kalarak katledilen milyonlarca Türk İnsanının hatırası önünde saygı ile eğiliyoruz..Balkan Savaşı neden unutuldu veya unutturuldu diye yola çıkıp araştıran ve gerçekleri yazan kişileri de kutluyorum..
Balkan bozgunu öyle bir bozgun ki, Osmanlı Ordusu dağılmış, canını kurtarabilenler sivil Türklerle birlikte kaçış yoluna düşmüştür. Kolordu Komutanlarından birini, savaşı izlemek için cephede bulunan Avrupalı gazeteciler bulmuş, aç ve susuz, yaralı ve perişan durumda olan bu komutanı yanlarına alan yabancı muhabirler, ona yanlarındaki peksimetlerden vermişler. İstanbul işgalini hedefleyerek Edirne kapılarına dayanan Rus ordularını durdurmakla görevli olan Müşir Şükrü Paşa'nın öyküsü ve vasiyeti konusunda yayınlamış olduğumuz bir yazıyı da yeniden okumaya davet ediyoruz. Edirne hattını aşan Rus ordularını Çatalcı hattında durdurmaya çalışan kuvvetlerimizin hikayesi de yayınlanacaktır...
Şükrü Paşa'nın vasiyeti üzerine Edirne'de dikilen heykeli önünde saygı ile eğiliyoruz.. N.S.
MÜŞİR ( MAREŞAL ) ŞÜKRÜ PAŞA’NIN VASİYETİ
Balkan Harbi sırasında Edirne Müdafi’I ( Savunma Kuvvetleri Komutanı ) olan Müşir Şükrü Paşa’nın savaş başlamadan önce çevresindekilere vasiyeti aşağıdadır.
“ Düşman savunduğumuz hatları geçdikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın, etimi kuşlar ve itler çeke çeke yesinler. Fakat, savunma hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu yere gömeceksiniz ve gelecek nesiller üzerime bir abide dikecekler. “ Müşir Şükrü Paşa .
Bu vasiyet Mareşal Şükrü Paşa tarafından bizzat yazılmış olup, halen Edirne 3 ncü Mekanize Tümen Karargahı Şeref salonunda Şükrü Paşa’ya ait köşede, bazı özel eşyalarıyla birlikte bulunmaktadır.
Bu aziz vatanı bizlere bırakan Atalarımızın ne şartlarda görev yapdıkları ve nice kahramanlıklar gösterdikleri bu günün gençlerine ve gelecek nesillere mutlaka aktarılmalıdır. Geçmişi ile bağlarını koparan milletler varlıklarını sürdüremezler.
Şükrü Paşa, emrindeki kuvvetlerle savunma görevi aldığı hatlarda düşmanı durduramıyacağını tahmin ediyordu. Çünki, düşman kuvvetleri çok üstündü ve ittifak halinde İstanbul’u ele geçirmeye koşuyorlardı. Bu durumda, savunma kuvvetlerine kanlarının son damlasına kadar çarpışmak kalıyordu. Aynı sahneler Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda da yaşanmış, Mustafa Kemal Atatürk askerlerine “ ÖLMEYİ “ emretmişti.
Vatan, Millet ve Bağımsızlık aşkıyla yanmakta olan Şükrü Paşa, canını vermeden düşmanın savunma hattını geçmesini kabul edemiyordu. Bu nedenle, böyle bir şey olursa görevini yapmamış sayıyor ve kendisini şehit kabul etmiyordu. Şehit sayılması için, kanının son damlasına kadar savaşacak, ölmeden düşmanın hattı geçmesine izin vermeyecek, böylece görevini yapmış olacaktı. Nitekim, bu savaşlarda düşman orduları İstanbul yakınlarına kadar ilerlemişler ve istekleri kabul edilerek anlaşma yapılabilmiştir.
“ TÜRKİYE’NİN BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUYANLAR KAHRAMAN , VATANIN BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI OLANLAR HAİNDİRLER “ özdeyişinibb tekrar ederek , vatan savunması ve kalkınmasında görev yapmış olan atalarımızı rahmetle anıyoruz.
NOT : Bu vasiyeti okurken gözleri yaşaran da, yaşarmayan da insandır ve de bizdendir..("ölen teröriste ağalamayanlar insan değildir" diyenlerden olamayız...)
Naci SÖZEN
Avukat
(E) Hv. Mu. Kd. Alb.