| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Yenicesuda Sadece Muşmalamı Olmalı![]() 25 Mayıs 2010, 21:24 Biyolog Ali Demiröz’ün görüşleri ile yazıma başlamak istedim. Demiröz’ün tespitlerine göre; rakım (yükseklik) arttıkça bitki türlerinin çeşitliliği artar. Rakımın en düşük olduğu kesimlerde maki dediğimiz sınırlı sayıda tür çeşidi; maki türü bitkiler, çok az sayıda çiçek türü. Rakım yükseldikçe tür sayısının artacağı. Bu görüşe göre çiçek türlerimizin yaylalarda yaygın olduğunu hepimiz görmüşüzdür. Otlak alanlarımızın yine yaylalar olduğu gibi. Yine Demiröz’e göre, yükseklik arttıkça güneş ışınlarından daha fazla yararlanıldığı. Eskiden yaylalarımızdan birinden birine göç etmeden önce ekinlerin ağarıp ağarmadığına bakmak için bir ön gezi yapılırdı. En yüksek yaylamız Kırkkuyu Yaylası’nda süt aşamasında olan buğdayın iki haftada, ütme aşamasında olan bir buğdayın bir haftada ağarması bu görüşü doğrular. Aynı değişiklik rakımı en düşük olan Bük, Balduvar, Gögostos gibi alanlarda daha uzun sürede gerçekleşmektedir. Yine Demiröz’e göre; Ultrovüyola ışınların rakımı düşük olan yerlerde daha çok süzüldüğü, yüksek olan yerlerde daha çok süzüldüğü. Buna bağlı olarak yükseklerde güneş ışınlarının daha yakıcı olduğu. Aşağı dediğimiz arazilerimizde aylarca kaldığımız halde yanmadığımız, yaylalarda iki üç gün gibi kısa sürede yanmamız bu görüşü doğrular. Başka bir tespit; Akdeniz’de oluşan buhar tabakasının gece hava soğuması ile dağların yüksek kesimlerine çarpıp nem, çiye dönüşüp toprağa düşmesi. Adına çiy dediğimiz olayın en yoğun olayın Kırkku’da gerçekleştiğini biliriz. Güneş doğmadan önce yağmur yağmış gibi toprağın ıslanmış olduğunu, açıkta yattığımız yorganımızın ıslandığını biliriz. Benzer olay kademeli olarak azalarak diğer yaylalarımızda gerçekleşir. Yerleşim kesimimizde ve sahil alanlarımızda hissedilmeyecek kadar az oranda gerçekleşir. Bu durum yaylalarda ürettiğimiz ürünlerin bir nevi su ihtiyacını karşılamaktadır. Yaylalarımızda bulunan toprak türünün barındırdığı mineraraller açısından en zengin toprak çeşidi olduğunu da biliyoruz. Bütün bu nedenlerden yola çıkarak yaylalarımızda gördüğümüz, bildiğimiz ürünlerin çok üstünde ürün üretilebileceğini söylemek mümkün. Örnekleri Anamur’un çevre yaylalarında yıldan yıla artarak yaygınlaşmakta. Yaylamızda en güzel örnek Yenicesu’da Mustafa Çalışkan’ın badem çiftliği diyorum, bahçe yerine. Çünkü buradaki bademlik Mersin’de portakal bahçelerini kıskandıracak güzellikte. O güzelliği bir Değermenalanı’nda, Göl çevresinde gerçekleştirmek mümkün olmayabilir de. Bu fırsatla Mustafa arkadaşımızı kutlar, iyi bir öncülük yaptığı için teşekkürler. Gerek sulak arazilerimizde, gerekse yaylalarımızda, sebze, meyve üretimine özellikle küçükbaş hayvancılık büyük engel teşkil etmiştir. Belki de ağırlıklı geçim kaynağımız hayvancılık için tarlalarımız, meyveden önce gelirdi. Bugün bu engel ve öncelik yoksa topraklarımızın bilinçli kullanımına özendirilmesi, yönlendirilmesi gerekir değil, şarttır. Şöyle ki topraktan başka bir gelir kaynağımız yok. Yöremiz insanı her türlü yeniliğe açık ve her türlü değişikliğe de ayak uydurabilecek pratik zekâya ve beceriye sahip tek şanssızlığı, bölgenin dışa kapalı oluşu. Parasal imkânın olmayışı. Bir meyve fidanı için başka bir il- ilçeye gidemez oluşu. Kasabamızın ana geçim kaynağı, toprağa bağlı üretimse; kasabamızda bir fidan çiftliği olmalı, Hasan Bey’in de belirttiği gibi pilot bölgeler olmalı. Seminerler olmalı. Kasabamız genelinde yer bağ üzüm yok denecek kadar az . Alan mı yok, ihtiyacımız mı yok? İnsanımız mı tembel? Tabi ki hiç biri temel sorun imkânsızlık. Yerbağın en son en güzel örnekleri Uluköy’de en verimsiz toprak bilinen Kısseki, Kumtepe topraklarında gerçekleştirmişlerdir. Hasan Bey’in yazısında belirttiği gibi Tarım Kredi Kooparatifi, gübre ve kredi temini hariç bu alanda bir girişim yapmamıştır. Sadece 60’lı yıllarda bir Antepfıstığı aşısı gerçekleştirmiş onun harici bir uygulama yapılmamıştır. Bu uygulama da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sebeplerini ‘’Pilattin’’ yazımda belirtmiştim. Bu alanda gerek yöneticiler, gerek halkımız talep götürebilir, kendi hallerine bırakmama adına bir baskı unsuru oluşturabilir. Tespit edilen eksiklerimiz fazla, yapabileceklerimiz sayamayacak kadar çok. Ben burada genel olarak genel bir çerçeve oluşturdum, detaylandırma durumunda sayfalar yetmez. Dileğimiz birilerini eleştirmek olmayıp bir ışık tutmak. Umarım yazdıklarımıza kulak veren olur. Yazdıklarımız bir amaca hizmet İbrahim ŞAHİN – İstanbul 2008 i.sahin42@mynet.com Bu haber 1947 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |