| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Bük Balıkları ve Ardıç Çırrıkları![]() 28 Mayıs 2010, 11:05 Toroslar'ın tepelerinde nefis bir hava eser hepimiz orman hışırtıları arasında yolculuk etmişizdir. hani Anamur’dan kazancıya gelirken abanoz tepelerinde gördüğümüz sedir ağaçları vardır ya, kalem gibi işte onlardan bizim kasabamızda da var artık. Garinin yakada bir hayli boy atmışlar. İnsan gördükçe seviniyor. Ormanlarımız ülkemiz ve insanlık açısından şüphesiz çok önemli bir gelir kaynağıdır. Her şeyden önce temiz hava ve bol oksijen deposudur hayattır.
Kasabamızda da artık tozludan tutunda popastan, çömlekci düzünden kara kovanlığın araları ve eğri ağaçtan, İlabadının düze kadar fidanlınmış durumda, çok yakın bir zamanda kocaman ormanlarımız olacak oralar. Daha sonra Akkuyu, Körkuyu yaylalarına doğru, hatta Burçakalanı ve Gümbürdek’ten Kızıltaş’ın başından Dinege doğru yeni yeni ormanlarımız olabilir. Son tapulaştırma çalışmaları kapsamında tarlalarımızın çoğu orman arazisi kapsamana alınmış durumunda.
Koskoca kırkkuyuyu bile orman arazisi diye az kalsın elimizden gidiyordu. Arazilerimize dikilen ağaçlar sedir fidanları çünkü keresteye en uygun agaç bu. Yöre has bitki formasyonuna göre ormancılık yapılmıyor her nedense Garinin yakasındaki ardıç tomaklarını yakıp yerlerine inatla sedir yetiştirmeye çalıştığımız gibi.
Meralarımızda büyümekte olan sedir tohumları inanılmaz bir başarı değil mi neredeyse hepsi boy vermiş. Bu sedirlerin 20 yıl sonraki halini düşünüyorum da. Yaylalarımızda sedir yetiştirdik diye hep birlikte sevinip bayram edeceğiz. Hatta ekonomik gelir bile sağlayacağız orman köylüsü olarak, acaba… bu sedir deryasının içine girebilecek misiniz bakalım bir çırpı koparın bakalım o zaman ne olacak… Bizde Orman köylüsünün geliri diye bir anlayış maalesef yok. biz köylülere orman sevgisinden başka bir katkı sağladığını da sanmıyorum. Koçaş ormanından koçaş köylüleri ne fayda sağlıyorlar acaba
Bu tür ormanları oluştururken yani tohumlamadan önce mevcut maki ve bodur ağaçlarımızı keserek yada yakarak tohumun filiz tutması için yer açıyorlar. Bu esnada yok olan endemik bitkiler, ardıç tomakları, maki çalılıkları, kınalı keklikler, karatavuklar, Çırrıklar (Ardıç kuşu), Tavşan göçenleri ve ekosistem içinde hareket eden börtü böcekler için yaşamsal alanlar yok oluyor maalesef, yurt yuvaları yerle bir oluyor bazı canlı türleri yok olma tehlikesine bile giriyor.
Ardıç bizim memleketin doğal bitki örtüsüdür. Ardıç çabuk yetişir ve özel bir dikim uygulamasına da gerek yoktur. Mersin Orman Bölge Müdürlüğü, ardıç kuşları için özel havuzlar yaparak, ardıçların tohumlanmasının döllenmesini sağlamaktadır. Hani kışın sepet kurup yakaladığımız çıkrıklardan bahsediyorum. Ormancılar sadece ağaçlarla ilgilenmiyorlar. Ağaçların verimliliği için hayvanlarının rolü olduğunu unutmamak lazım zaten doğanın her parçası, pazılın bir parçası gibidir. Mesela yetkililer ormanlarda kızıl karınca yuvası oluşturuyorlar, Bunlar hızla çoğalarak doğal koruma sağlanıyor. Çam kese böceğini de bu maksatla düşünebilirsiniz. Kasabamızda özel bir yere sahip olan ardıç ağaçlarımızı da unutmamak lazım. Yani çırrıkların var olmasına sebebidir bu ardıçlar. Çırrıklar ardıç gilikleriyle beslenir ardıç tohumları midede asidik deformasyon sonucu Formik asit salgılayarak verimli bir dışkıya dönüşerek toprağa karışması sonucunda bitkilere doğal bir gübre olur. Bu gübreler özellikle andız fidanların yetişmesi açısından çok önemlidir, eskiden kasabalı andızdan pekmezi yaparmış, sağlık açısından çok faydalı olduğunu biliyoruz.
Yukarıda ardıç kuşundan bahsetmemin sebebi budur. Kasabamızda Çırrıkların birkaç türü vardır bozlak dediğimiz türü en iyi türlerdendir. Kasabamızda halk arasında çeşit olarak bilinen çırrık çeşidi bozlak ve kara cırıkk en yaygın olanıdır. Kasabamızda çırrık avcıları Yukarı mahalleden bankacı Mustafa Amca, türbe sekiden topal kerim en çok ava gidenlerdendi kasabamızda halen ara sırada olsa çırık avına gidenler var. Biz çocukken çırrık sepetleri kurarak yakalardık kuşları. İçine konan solcan ve iğdeyle kandırıp sepetin içine girmesini sağlardık. Eskiden Türbeseki Mahallesinden Apıl Durmuş bir günde 250 cırrık kesermiş, kazanlarda kavurup küplere basarmış nede olsa bir günde yenir mi ? ![]()
Bunun yanında sadece yok olan bu canlılar ve ardıçlar değil tabi. Hemşerilerimizin yaşam biçimi, tarım ve hayvancılıktaki yeni uğraşmalar var tabi… Mesela ormana en büyük zararı veren keçidir diye çobanlarımızı dağdan indirdik köye hapsettik, karakeçilerini de kesip meze yapıp yedik ve keçi yetiştiriciliğini sedir fidanlarına kurban verdik. “sorun keçide değil aslında insanda” keçide yaşayacak insanda. Ancak doğa korunacak tabi…
Kasabamızın eskiden temel ekonomik kaynağı davarcılık dediğimiz küçükbaş hayvancılığıdır. Yaylalarımızda çobanların yurtları vardı. Günümüze kadar maalesef bir çok oba yurtları yok olmuş en son olarakta otlak meraları ormanlaştırdıktan sonra tamamen yok olmuş durumdadır bu arada yaklaşık Elliye yakın Çoban Yurtlarını isimleriyle tespit ettik, bunlardan bazıları; Yavşanın İn yurdu, Garin Yurdu, Alain Yurdu, Otlu KoyakYurdu, Katır İni Yurdu, Sayyurt, kabalak,Kızılörü,keben yurdu gibi yurt yerlerimiz vardır. Bu konuda detaylı bir araştırma yapan Naci SÖZEN’in“ Kazancı Yaylalarının Obaları Ve Obacılık Kültürü” konulu araştırma yazısını okuyabilirsiniz.
Kasabamızdaki mevcut mera ve otlak arazilerimiz artık ormanlaştırmaya karar verdik Cemil Ayşa, Kelçoban, Tavukçunun Ahmet ve Bekir emmide bakıyor, ama fidanları değil, kaybolan anılarına, çan seslerine, sürü izlerini yaşadığı yurt yerlerine, keçilerini oğlaklarını özlüyor belki, ah geçirip efkârlanıyorlardır belki… Kasabamız coğrafyasına özgü tükenmeye yüz tutmuş bitki ve hayvan türlerimize sahip çıkabiliyor muyuz? Kazancıda iki bin aşan hemşerimiz yaşıyor ve hayatlarını sürdürebilmek için, orada geçinmek zorunda. Yaşam için zaruri ihtiyaçlarımız, belli gereksinimiz var. O topraklarda yaşarken taşından toprağına, kurdundan, kuşuna kadar sorumluluğumuz var. Yaşarken varlığımızı korurken bunları unutmamak gerekiyor. Bunları anlatmamın sebebi kasabamızın her yıl bir değişim sürecine girmesi son zamanlarda değişen alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımızla gelen olumsuzlukları bir düşünün, Biz şehirlerde yaşayanlar, aşağıdan yukarı bakınca detaylara takılıyoruz ve resmin tamamını görmüyoruz. Gelin size kasabamızdaki tablonun daha büyük parçasını göstereyim. Eskiler kasabamızda bük mevkisindeki tarlaları sulayıp, suları dereye bırakınca arıkların tarlaların balıklarla doluştuğunu söylerler çaydan bük deresine balıklar gelirmiş. Ermenege çifte giden köylülerimiz köye dönüşlerinde ceviz başaklamadan bir at yükü ceviz ile dönerlermiş, şimdi ağaçların tamamından bir at yükü odun bile çıkmaz.
Bir düşün son yıllarda kanserden kaybettiğimiz hemşerilerimizi, beslenme alışkanlıklarımızdaki değişimleri, yaşam tarzlarımız, Nerde o aşağı yukarı tarla bağ bahçe işlerimiz. Tabiî eski insanlar gibi günümüz gelişmelerine sırt çevirelim demiyorum. Günümüzde hızla gelişen insanların işlerini kolaylık sağlayan teknolojik gelişmeleri de görmezlikten gelemeyiz. İster istemez alışıyoruz her şeyin kolayından bir şeyler elde etmek emeksiz ekmek bulmak, daha tatlı geliyor bizlere galiba..
Büyükşehirlerde market reyonlarında doğal organik gıdalar her geçen gün artmaktadır fiyatları bir hayli pahalı üstelik annelerimizin yaptığı reçelleri, konserveleri, salçaları, kakları paketleyip marketlerde satıyorlar. İşte köyde yaşayanların daha sağlıklı ve uzun yaşamalarının sırı budur bence. İki yıl önce 106 yaşında kaybettiğimiz annemim anneannesi Şasan Ayşası ebem bunlara en güzel örneklerinden biridir, hayatı boyunca hiç doktor yüzü görmemiştir. Aslında bizlerde çok şanslıyız o topraklarda doğup büyüdüğümüz için.
Kasabamıza kurulan semt pazardan Süt yoğurt peynir, domates salatalık alır hale geldik, ineklerimizi keçilerimizi, at ve eşeklerimizi satıp pat pat motorlar aldık, kazalar kaçınılmaz hale geldi. Her şey bir sebep ama tedbiri de elden bırakmamak lazım. Tabir rica ise bizim oranın deyimiyle “Hazır yiyiciyiz” Halkımızın tarım işlerindeki uygulamaları, hayvanları beslenme yöntemleri ve yaşam tarzımız bu olumsuzluklara başlıca etken olarak gösterebiliriz.
Ziraat salatalığı, fasulyesi diye acayip boyutlarda ürünleri görür olduk, hiçbir meyve sebze yok ki artık ilaç kullanılmadan yetişebilsin. Hani nerde asmalara atılan küllü su, doğal ortamlarda uygulanan koca karı ilaçları yok artık çünkü kullanılan ilaçlardan bile yeni zararlı böcekler için ortam sağlayabilir. Topraklarımıza atılan yabancı tohumlar toprak deformasyonuna uğruyor farkında olmadan ileride oluşabilecek problemlerin tohumları şimdiden atılmış oluyoruz. Konun uzmanı değilim ama benim anlatmak istediklerimi sanırım sizler anladınız..
Mevcut meralarımızın kullanılmaması özellikle Kırkkuyu yaylası gibi doğal beslenme alanlarımızı terk ederek hazır alınan hayvan yemleri ve içerdiği besin maddelerin hayvansal ürünleri ciddi bir şekilde etkilediği bilinen bir gerçek. Beslenme ve yaşam tarzımın değişime uğraması günlük hayatta uğraşlarımız değişmesi sonucunda akabinde tembel ve üretmeden tüketen bir toplum haline geldik maalesef.
Tarım arazileri üzerinde yerleşke ve sanayi tesisi açılması engellenmeli. İnsanların bulundukları yerde mutlu olacak önlemler alınmalı. Başta insanın eğitimi önemli bir görev olarak kabul edilmelidir. Bütün sivil tolum kuruluşları bu tür anlayışlara destek vermeli. Ayrıca ekolojik bakış açısı ile başta üniversiteliler olarak coğrafyamızdaki bütün gen kaynaklarını korumak ve geliştirmek zorundayız. Aksi takdirde dün yabancı ırk sığırlarda başımıza gelen yarın yabancı ırk keçilerde de gelebilir. Şimdiden gen kaynaklarımıza sahip çıkalım. Kaybolmuş Bük’te hoplaşan balıklar Hatta Göğüstos’taki pamuk tarlalar Yok artık sepetime giren çırrıklar Gitmiyor dereye sulanmak için hayvanlar Satılmış eşekler atlar, alınmış pat patlar Köyüme yayılmış bilmediğim Hastalıklar Babadan önce kaybedilir olmuş evlatlar Üretmeden tüketir olmuşlar kasabalılar Göçmüşler çobanlar, talan olmuş obalar Ormanlaşmış ovalar, meralar, yaylar Pazardan alınırmış domates salatalıklar “Hazır yiyiyici” olmuş bizim kazancılılar Bu haber 1252 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |