| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Barajı Sıkı Kurun Kimse Geçmesin![]() 26 Mayıs 2010, 17:46 Durakta neredeyse iki saattir bekliyordum. öğlen saat 2’de indiğim Ermenek otogarında. Burada zamanın önemi yok gibiydi. İnsanların yüzlerinde yılgınlık ve yorgunluk vardı. Omuzları aşağı doğru çömüştü çoğunun, şehrin üzerindeki taş dağlar sanki üzerime üzerime geliyordu. Bu şehirde oturanların böyle olması normal diye geçirdim içimden. İnsan tepelerde oturmalı ki yalçın ladinler gibi yalçın olsun, omuzları yukarda olsun, mutlu olsun.
Ermenek’i severim aslında ama coğrafyası hep bende sıkıntı yaratmıştır. Ben düşünceli bir halde taş dağlarının içindeki mağaralarda kimler yaşardı bir zamanlar diye söylenirken muavinin araba kalkıyor sözüyle irkildim ve hemen arabaya bindim. Yolculardan kimini hatırlıyordum eskilerden, az gidip gelmemiştim nede olsa.
Araba Ermenek’i geride bırakıp kazancıya doğru yol almaya başlamıştı. Tam yol çatını geçerken “keklik Anıtını” gördüm. Yolun alt tarafına yapılan keklik anıtı orta büyüklükte bir anıt. Lakin kekliğin tekniği ve biçimsizliği dikkatimi çekti. Ermeneklinin yorgunluğu kekliğe de sirayet etmişti onunda omuzları aşağı doğru çökmüştü. Yakıştıramadım kekliğe bu yılgınlığı nede olsa oda yalçın dağların düz ovaların kuşuydu. Aman Ergün dedim sende her şeyden şikayetçisin bugün, biraz olumlu ol, ama olmuyor işte az ilerde de ala köprünün sular altında kalışına şahit olunca olumsuzluk lar ark araka dizelenip gidiyor.
Beklide son kez geçmiştim Alaköprünün asfalt yolundan, belediyeye ait otobüs usul usul kıvranırken kıvrımlı yolarda son bir kere daha dönüp gözümün kenarıyla baktım ve içimden bu köprüye yazık olacak kim bilir bunu yapan ustanın ne göz ağrısı olmuştur zamanında diye geçirdim. Ve sular altında kalmasının ne kadar trajik bir son olacağını düşündüm. Ve sonra kim bilir beklide bu barajın faydaları daha fazla olur diye bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.
Mehmet Goca Dedem Alaköprü ve Dinek’in aynı zamanlarda yapıldığını anlatırdı. Her ne kadar Kazancıya biraz mesafeli olsa da Alaköprü bizim kasabamızın köprüsüydü. Köprü geçenindir, Köprüden geçen bilir köprünün derdini. Ama bu sefer biz köprünün derdini pek bilemedik galiba. Gerçi Kazancılı ne yapabilir ki köprü için, O’nu amblem ve logo yapan koskoca Ermenek bir şey yapamamışsa! Kazancı ne yapsın, çünkü Ermenekli geçmezdi köprüden, onun için teras izlencesiydi Alaköprü de Dinek de. Biz kazancılılar yine barajın temeli atıldığından buyana sitede köşe yazarlarımız bu konuda feryadı figan ediyorlar.
Zeyve ırmağının göksuya bağlandığı köprünün altından akan sular içimdeki bu olumsuz düşünceleri alıp götürürken bu seferde çavuş köyünün sular altında kalması ve köylülerin taşınmak zorunda olmalarını aklımdan geçirdim, sonra kendime gelmek istercesine “yahu niye buldukları her yere baraj yaparlar ki, hayret bir şey diyerek” yüzümü çevirdim.
Mezarlar bile suların altında kalacaktı. Diriye sahip çıkmayan ölüyü ne yapsındı ki. Nede olsa modern yüzyılın temel felsefesiydi bu. İnsanoğlu doğaya egemen olmaya çalışıyordu. Onunla kurduğu ilişki ast üst ilişkisiydi. Gerektiğinde nehirleri boğacaktı, dağları delecekti, fabrika yapacaktı, çevreyi kirletecekti, ozon tabakası delinmiş falan dinlemezdi O ve doğanın boğazını sıkıp onu itaat eden bir hayvana çevirecekti. “Benim sadık yarim kara toprak” diyen Usta Veysel’in hissiyatından çok uzaktı bu zamanın insanı. Dünyanın masalı bitmez dedim kendi kendime.
Otobüsün önü virajı kavramaya çalışırken arkası savruluyor, birinden çıkıp birine giriyordu, şoför büyük bir gayretle direksiyonu çeviriyor, otobüse yön vermeye çalışıyordu. Ben yukarılara çıktıkça kulağımdaki basıncın etkisini atmanın rahatlığıyla çam ormanlarını, son ekinleri ve dağların çepeçevre çevrelediği manzarayı izlemeye koyuldum.
Tarlalarda ekinler biçilmiş anızlar halı misali toprağı kaplarken yer yer ormanlar sarı ve yeşilin tonlarıyla renklenmişti. Birden aklıma Tarhancı’nın, Memleket isterim şiiri geldi. Şöyle diyordu şair:
“Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun... “ Evet, tıpkı şairin dizelerindeki gibi gök’ün mavi, dalın yeşil ve tarlanın sarı olduğu yerlerden biriydi memleketim. Pladan burnunu dönerken bir köylünün çeşmede eşeğini suladığını gördüm, yaklaşan arabanın sesine yüzüne çeviren köylü merakla otobüsün içine baktı, birilerini arar bir edayla uzaklaşan otobüsün arkasında bakakalmıştı. Evet, çoktan köy görünmüş mavi, sarı ve yeşil renge çoktan evlerin çatısını süsleyen kırmızıda katılmıştı. Eski resimlerde evlerin damları beyaza çalan bir toprak rengiyken şimdi hemen hemen tüm damlar Kiremitlerle kaplanmıştı. Yıllar yılı insanlar toprak damların sıkıntılarıyla boğuşup durmuşlardı, yağmurda yuğmak, karını kürümek gibi yorucu işler nice kuşakları ihtiyarlatmıştı.
Otobüs neredeyse Karşıyaka'ya yaklaşmak üzereydi bağlar bahçeler saklı cennet misali evlerin aralarına doğru uzanıyordu. Bahçelerin etrafında doğal bir çit oluşturan kavak ağaçları, onlara tutunmaya çalışan asmalar, meyve ağaçları, bahçeleri kaplayan yonca, toprak setlerinin arasındaki domates, biber ve patlıcan fideleri uzaktan seçilebiliyordu. Çoktan karşıya kaya girmişti ki otobüs, “kaptan müsait bir yerde indirir misin “dedim. Ve indim. Uzun uzadıya salınan vadiye dönüp baktım. Alaköprü yine gözüme ilişti ve köprünün hüznüne dalmış bir şekilde. Olsun be boğsunlar, öldürsünler Alaköprü’yü, gün gelir, iyi atlara binmiş iyi insanlar koparlar Asya’nın bağrından koptukları gibi yine harcını sevgiyle karıp güzel köprüler yaparlar diye geçirdim içimden ve şu dizeler döküldü şairden:
Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun… İstanbul - 28.09.2009 Bu haber 2315 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |