Bizim oralarda olmaz böyle şeyler. Bizim oralarda Hak’ka, halka, hukuka saygı vardır. Bizim oralarda halk özgürdür sevdiği bütün güzelliklere alkış tutar yaşanan olaylara ağıt yakar insanlara üçüncü bir isim lakap takar o isimle anar o isimle o insanı arar bulur o isimi de o insanın makamına konumuna önem vermez lakabın ona uyuşuna ve onunla yakışmasına bakar buna da kimseler itiraz edemez. Halk her zaman haklıdır halk her şeyi doğru görür, doğru okur ve doğru söyler. Halk hukuka her zaman saygı duyar saygısından dolayıdır ki hiçbir zaman hukukla karşı karşıya gelmez gelse bile hukuktan korkmaz hukuku dolandırmaz hukuktan gizlenmez. Halk belli yerlere, makamlara zaman, zaman birilerinin gelmesini sağlar buralara gelme hakkı verir beklentileri büyüktür. Yalnız bu beklentilere cevap alamazsa o hakkını iyi kullanamasa o kişiler için kendinde mevcut olan eleştirme hakkını kullanır iyi şeyler söyler söylemez onu o zamanki şartlar belirler iyi şeyler yapılmışsa iyi şeyler söylenir yapılmamışsa da söylenmez söyletemezsin de. O zaman hak insanlara birileri tarafından verilmez insanlar hakkı hak ederlerse alırlar hak etmeyene hak verilmez isimlerde öyledir. Güzel sözler güzel söylemler hak edene ve layık olana söylenir. Herkesin bir ismi birde soy isimi vardır bunun yanında insanlar zamanla kendilerine yakışan ve kendi yaşamı ile örtüşen bir yönü ve başarısı, ahlakı, terbiyesi, aklınıza ne gelirse bir yönüyle halk ona üçüncü bir isim bulur daha doğrusu lakap dediğimiz bir isim koyar bu lakap bir yerde onun bir kimliğidir iyidir ya da kötüdür. Bu lakabı halk koyduğu için karşı duramazsın bana bunu söylemeyin diyemezsin ya da birinin eline davul verip bu davulu çalarak benim için ağa desinler, paşa desinler, ak desinler, pak desinler akım, pakım, ağayım, paşayım, diye davullar çaldırsan da kabul ettiremesin güzel bir isimi, lakabı parayla pulla hele hele baskıyla zorbalıkla alamasın vermezler hak edeceksin ki halk yüksek sesle söylesin yoksa söylemezler adama birde gülerler. Mustafa Kemal Atatürk’ü buna örnek olarak verebiliriz. Atatürk’ün annesi ve babası çocuklarının adını Mustafa koymuşlar başarıları geldikçe kendine yakışan isimler sayılmayacak kadar çoğaldı halkı, milleti için o kadar güzel şeyler yaptı ki halk ona en güzel isimleri ve söylemleri yakıştırıp alkışladı ve hep andı ve de anacak çünkü o isimleri hak ettiği için o isimleri kendisine halk verdi. Neydi bu isimler matematik öğretmeni Kemal ismini koyduktan sonra devam eden başarılarından dolayı Atatürk, gazi, başkomutan, ulu önder, lider isimler kendisine yakışmış ve halk kendisine bu isimleri yakıştırmıştır. bu isimler tek, tek de söylenir tek seferde de söylenir nasıl söylersen söyle anlatımı dolu doludur gurur dolu sevgi doludur. Örnek Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK. Bizim oralarda da böyledir bu işler kimse kendisine takılan üçüncü ismine ya da lakabına ihtirazı olmaz halk nasıl söylerse öyle kalır gider o zaman ihtiraz edinceye kadar güzel isimlere ve güzel söylemlere layık olmaya çalışmak ve hak etmek gerekliymiş halk kimsenin hakkını kimseye vermez ve yedirmez. Bizim oralardan örnekler verelim Türbeseki sin de Mustafa Demirtaş kim diye sorulsa belki çok kişi tanımaz ama Karabıyık derseniz herkes tanır Karabıyık bu isimi benim için söyleyin hoşuma gider dememiş halk ona bu ismi uygun görmüş ve söylemiş öylede devam edip gider birileri ile kavgamı etmiş ihtiraz mı etmiş yok edepsizlik yapmayın bana Akbıyık deyin dememiş çünkü halkın söylemi üstüne söylem olmaz önceden ak değilse sonradan ak olmuyor bana Akbıyık diyeceksiniz diye zorla söyletemezsiniz. Halk akla karayı ayırt edecek kadar bilinçlidir Dedim ya halk bir üçüncü ismi lakabı koyar ve söyler o ismi alanda öyle ya da böyle bu ismi kendinle özleştirir bu ismi sever o lakabı artık onun en çok tanınan kimliğidir. Lakabı halk koyduğu için onunla kaynaşan bir lakap takılmıştır. Kazancıda bununla ilgili örnekleri saymakla bitiremeyiz. Bu isimler yalnız şahıslara değil ailelere ve değişik yerere de verilir ve söylenir yer isimleri de çoktur almalı oluk, alain, kırkkuyu gibi örnekler çoktur bu isimlerin buralara verilişinin ayrı ayrı bir nedeni ve dayanağı vardır halkın söylemi kanun gibidir değişmez. Bir örnek daha verirsek Türbeseki sin de yaşarı sorsanız kimse tanımaz ya deli yaşar deseydik bak hepiniz tanıdınız peki yaşar delimi yok kimseye zararı var mı? Yok ya da yaşar bundan rahatsız mı? Yok, kendi bile yabancı birine adres vermez kazancıya gel deli yaşar kim diye sor beni herkes tanır der kendisi bu lakabı ile bilinir tanınır kimselere itirazı da olmaz peki deli değil de neden deli yaşar lakabı takılmış hal hareket ve yaşam tarzı nedeni ile halk böyle demiş bir yerde halkın onu sevme şeklidir buda bunu bilmektedir. Müsaade edin burada deli yaşara kucak dolusu bir selam göndereyim. Bizim oralarda bazen de lakapları rahat söyleyemeyenler ayıp olur söyleme adı ile çağır derler söyleyende adını lakabını koyan koymuş kazan koyup adını lakabını mı? Değiştireceğim der ve söylemine devam eder. Bizim oralarda su içtiğimiz su kabakları vardır onlarda temiz ve ağız tadıyla su içebilmek için o kabağın içine su doldurulup her gün suyu değiştirilir bu da hemen hemen on on beş gün devam eder etmezse kabağın içi temizlenmez suyun tadı da olmaz kısaca su kabağının dışı gibi içinin de ak olduğuna inanacağız dışı ak nasıl olsa doldur suyu içelim dersek olmaz çünkü önce su kabağının içinde dışı gibi ak ve pak olduğuna inanmamız gerekir birileri ben ak bilirim temiz bilirim dese inanıp su dolu kabağı kafamıza dikip lıkır lıkır lıkır suyu içsek bile hemen farkına varır içmekten vaz geçeriz demek ki zorla inandırmakla, kandırmakla, dayatmakla olmuyormuş halk bildiğinden şaşmıyor yanlış karar vermiyor halk hakkını el açarak eğilgen olarak değil dik durarak ve de kazanarak alır söylemlerini, eylemlerini de gördükleri ve tanık oldukları olaylara dayanarak yaparlar ve söylerler. Sevgili hemşerilerim yukarıdaki bahsettiğim gibi siz hiç bir su kabağına öngesten, tozludan, almalı oluktan, körkuyudan, aybahamdan, kazan bunardan, dere kahveden, popastan, ya da buzluca da ki buz kuyusundan hangisinden olursa olsun su doldurup kabağı kafanıza dikip lıkır lıkır lıkır, içtiniz mi içenler bilirler içmeyenlere mutlaka içmelerini tavsiye ederim yalnız su doldururken ya da su kabağını taşırken kırmıyorsunuz birde suyu içerken üstünüze suyu dökmüyorsunuz kabağı kırmayın ama bırakın su dökülsün tadı tam suyu içerken suyun birazda üzerinize dökülmesindedir. Bizler rahmetli büyüklerimizin içmesi için su kabaklarına çeşmelerden ve pınarlardan çok su doldurup getirdik her suya gidişimizde sıkı sıkı tembih ederlerdi aman kabağı kırma çocuğum derlerdi onlar için o su kabaklarından su içmek bir ayrıcalı bir güzellikti. |