| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Öğretmenim Sami Tunca (3)
Ikbal Ninenin Arabaşı Çorbasına Kaşık Sallayan Kazancılılar Kazancı İlkokulu ikinci sınıf öğretmenim Sami TUNCA ile yıllar sonra, görüşmek, direktiflerini almak için İstanbul ili Şişhane semtinde oturduğu 5 katlı binanın giriş kapsındaydım. Kendisi binanın 3. katında oturuyordu. Kapıda, beni, Hava Harp Okulu kıyafetiyle görünce, önce tanıyamadı, sonra gördüğüne inanamadı ve bir aferin sedasıyla beni kucaklayarak bağrına bastı. İlkokul 3. sınıfta, 1962 yılında, Kazancıda bıraktığı öğrencisi, 1970 yılında ve İstanbul’da karşısındaydı. Geçmiş yılları, hasretle ve özlemle gözden geçirdik. Konuşmamız tüm şiddetiyle devam ederken kapısı çaldı. Alt katta oturan komşularının kızları misafir olarak gelmişti. Kızlardan biri üniversitede, diğeri lisede okuyordu. Kısa bir tanışma ve selamlaşmadan sonra, kızların geliş nedenleri ortaya çıktı. Birer kahve yapacaklar ve Sami Hocam, onların içtiği kahvelerinin falına bakacaktı. ![]() Öğretmenim Sami TUNCA’nın hiç bilmediğim “ kahve falına bakma” yönünü de öğrenmiş oluyordum. Biraz isteksiz davranan hocama, misafir kızların yalvarışlarını hala hatırlıyorum. Belli ki, günlük yaşantıları ve gönül ilişkilerinde bazı olumsuzluk beklentileri vardı ve yarın neler olup biteceğini önceden öğrenmek istiyorlardı. Kahveler yapıldı, içildi ve fincanlar ters çevrilerek hocamızın önüne kondu. Misafir kızların babalarının da gelmesi ihtimali olduğundan, fala bakılmasında acele edilmesini istiyorlardı. Nihayet, fincanları alan hocam, kızların yaşadıklarını ve bir kaç gün sonra yaşayacaklarını sıralamaya başladı. Her söylediğini onaylıyorlar ve olacaklar konusunda da yeni taktikler belirliyorlardı. Bir müddet sonra kızların babaları da geldi. Memleket meseleleri, eğitim, birlik beraberlik, kalkınma, çağdaşlık ve kültür ağırlıklı konulardı. İstanbul günlerim ilerledikçe çevredeki Kazancılı ve Ermenekli hemşerilerimi tanımaya başlamıştım. Çemberlitaş semtindeki İstanbul Ermenekliler Derneği lokaline gittiğimde, Sayın Sami TUNCA’nın dernek yöneticileri arasında olduğunu gördüm. O yıllarda, İstanbul’da yaşayan Ermenekliler birlik ve dayanışma içindeydi. Zamanın ünlü Kazablanka gazinosunda Ermenekliler gecesi düzelenmiş ve Bülent ORAN gibi ünlü sanatçılar sahne almışlardı. Yaz mevsimi geldiğinde, Sami TUNCA’nın isteğiyle Kazancılı gençler, Sirkeci garında buluşarak Halkalı plajlarına gittik. Hatırladığım kadarıyla, ekibimiz, hocamızın liderliğinde, ben, Hasan Ali TUNCA, merhum Hasan ÇAĞLAYAN, Battal ARSLAN, Kemal ÇELEBİ, Abdurrahman SÖZEN ve bir kaç arkadaştan oluşuyordu. Gün boyunca, giyimden konuşmaya, tıraş olmaktan renk uyumuna, görgü kurallarından nezakete, yardımlaşmadan dostluğa, gurbet sorunlarında gelecek kaygılarına kadar her konuda dersler aldık. İstanbul günlerimde, 1970 kış mevsimine geldiğimde, sağ-sol çatışmasından kaynaklanan öğrenci olayları şiddetlenmeye başlamıştı. İstanbul sokakları sürekli çatışma ve gösterilere sahne oluyordu. Bu ortam yaşanırken Kazancılılar arasında haberleşme trafiğini hızlandıran bir buluşmanın hazırlıkları yapılıyordu. Müdür Sami TUNCA, okulunun yemek salonunda bir “arabaşı gecesi” düzenleyecek ve tüm Kazancılıları bir araya getirecekti. Bildirilen günün akşamında Evliya Çelebi İlkokulunu buldum. Toplantı salonunda bir hareketlilik vardı. Alt kattaki yemek salonu ve mutfağı ayrı bir hareketliliğe sahne oluyordu. Merhum Ikbal Nine (ARSLAN) ve birkaç yardımcısı bayan, kaynayan kazandaki çorba ile diğer tencerede ısınan hamurun kıvamını ayarlama telaşındaydılar. Gecenin ilerleyen saatlerinde Arabaşı çorbası neşe içinde ve afiyetle yenildi, espriler, şakalar ve kahkahalar havada uçuştu. İstanbul’da yaşayan ve geçici bir iş için bu şehirde bulunan Kazancılıların hepsi salonda toplanmışlardı. Günün hatırası için çekilen bu tarihi resme baktığımda, bir çok kişinin bu dünyadan göçüp gittiğini, orta yaşlıların ihtiyar, gençlerin orta yaşlı, çocukların kaynana ve dede olduklarını görür ve düşünürüm. Resimde bulunanlardan vefat etmiş olanların, Ikbal Nine, Nebi ERDEN, Hilmi ve Sami TUNCA kardeşler olduğunu biliyorum. Geçici olarak bu şehirde bulunanlar, öğrenci olarak ben, askerliğini yapmakta olan Mustafa KOÇAŞ, bir iş için gelmiş olan Hasan KÖKSOY ve Ahmet BULUT toplantıya katılmışlardı. Bu resmin çekildiği günlerdeki dostluk ve sevginin kıymetini anlamak için, son yıllarda, İstanbul Kazancılılar Derneğinin dağıtılması aşamasına gelinmiş olmasını, Konya’da kurulan kazancılılar Derneğinin dağıtılmış olduğunu, Ankara kazancılılar Derneğinin fonksiyonsuz olduğunu birlikte düşünmeliyiz. Merhum Sami TUNCA, Ermenekliler Derneğinde yöneticilik yaparken, Kazancılıları da birlik içinde tutma gayreti içindeydi. Bu yıllarda, bir çok Kazancılıya İstanbul’da iş bularak bu şehre getirmişti. Yaptığı iyilikleri anlatmaz, karşılık beklemeden iyilik yapılmasını tavsiye ederdi. Bu yılların izlerini taşıyan ve VASİYETİM dediği son şiiri şu dörtlükle başlar, Ölürsem üzülmeyin, Çektiklerim bilmeyin.. Ne isterseniz deyin, Koyun mezara gitsin… Bu satırlar, babasız ve eğitim yollarında geçen bir çocukluk, sonrasında bir ömür süren eğitimcilik, yazarlık, aydınlanma ve bilgilenme yolunda çabalar, sıla özlemi ve tüm hemşerileri için iyilik yapma uğraşı, çevresine ve sorunlara duyarlılık, bu arada, hayatın getirdiği sorunlar, hayal kırıklığı, hastalıklar ve üzüntüler ile geleceğe olan özlem ve umutlar, duygular ile değerli tavsiyelerle doludur. Vasiyetinin devamında ; İsmim sıkça anılsın, Ölmemiştir sanılsın.. Son namazım kılınsın, Koyun mezara gitsin… satırlarına da yer verirken, sanki, bu günlerde ödül töreniniyapacağımız, kendi adına bir şiir yarışması düzenleneceğini sezmiş gibidir. Merhum Sami TUNCA, uzun yıllar önce çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden emekli oldu. Fakat, eğitimcilik, yazı ve kültür alanındaki çalışmalarına hiç ara vermeden sürdürdü. Kısa bir süre ticaretle uğraştığını duymuştuk. Bir toplantı için 1979 yılında İstanbul’a gittiğimde, kendisini Fatih semtindeki evinde ziyaret etmiştim. Yeniden evlenmiş ve bir oğlu olmuştu. İlerleyen zaman içinde İstanbul’dan ayrılmış, önce Kazancı, sonrasında Antalya yaşadığı yerler olmuştu. Bu yıllarda, Kazancı hakkında yazdığı Kazancı Kasabası isimli kitabı, son şiirlerini topladığı Gönül Bahçesinden ve babasını anlattığı Gazi Hasan Ali isimli kitapları ellerde dolaşıyordu. Merhum Öğretmenim Sami TUNCA’nın Kazancıda yaşadığı son yıllarda, eğitime katkılarını sürdürmüş, okullarımıza bir kütüphane kurdurup kitaplar bağışlamıştır. Merhum Sami TUNCA’nın örnek alınacak yönlerinden biri de, vefalı bir insan olması ve ilk öğretmenlik yıllarından itibaren eğittiği öğrencileri ve öğretmen arkadaşlarını her fırsatta araması, bulması, dostlukları tazelemesi ve yaşatması konularındaki gayretleridir. Gelecek sayıda “ Antalya Radyolarında Kazancılı Bir Şair..) isimli bölüm yayınlanacaktır.
Bu haber 3558 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |