| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
İSVİÇRE UÇAĞINA KAZANCILI BİR YOLCU VAR
bana imam Mehmet derler, Kazancılıyım İsviçre uçağına bindirilecek olan Kazancılı yolcuyu İstanbul garajda karşılayan, akşam misafir eden ve sabah erkenden Yeşilköy (Atatürk) hava alanına götürmekle görevli olanlar sabah erkenden, bir telaş içinde alanın ana giriş kapısına dayandılar. Görevli, yolcuların kimliklerini kontrol ederken, ekipten biri, görevliye “İsviçre uçağına bir yolcumuz var” diye seslendi. Görevli bu söze karşılık “biz giriş kontrolü yaparız, kimin hangi uçağa bineceğini bilmeyiz, o iş içerde halledilir” diye cevap verdi. Ekibimiz ve yolcumuz ilk kontrolden geçerek alanın ana binası bekleme salonuna girmiş oluyordu. İlk karşılaşılan görevliye konu tekrar anlatıldı. Görevli etrafta oturanları göstererek, bunlar gibi oturmalarını, kulaklarının seste olmasını, gidecekleri kapının sesli olarak duyurulacağını söyledi. Kazancılı yolcu ve yanındaki ekibimiz bir müddet oturduktan sonra İsviçre uçağı yolcularının sıraya gireceği kapı (Gate-4) anons edildi. Bir telaşla bu geçiş noktasına varan ekibin öndeki yolcumuz bilet ve belgeleri (pasaport) uzattı, çantasını kontrol sehpasına koydu. Gereken kontrollerden sonra yolcu kapıdan geçince yolcu edenler kapıya adım attılar. Görevle onları durdurarak, refakatin sona erdiğini, artık yolcunun uçağa yalnız gideceğini söyledi. Beklenmeyen bir durumla karşılaşan ekibimiz “vah” çekmeye başlamıştı. Yolcumuzla vedalaşmamıza izin verilmed, diyorlardı. Yolcumuz diğer yolcularla birlikte ilerleyerek gözden kayboldu, ekibe evlerine dönmek kaldı. Yolcumuz diğer yolcularla birlikte uçak başına vardı. Valizleri teslim alan bayan karşısında duran uzun boyu, foter (fötr) şapkalı, siyah giyimli ve ciddi duruşlu Kazancılıyı görünce etkilenmiş olacak ki “amca ismin nedir, nerelisin?” diye sordu. Yolcumuz “bana imam Mehmet derler, Kazancılıyım” diye cevap verdi. Yolcusunu gözüyle tekrar süzen görevli oldukça etkilenmişti. İsviçre yolcumuz, Kazancı Yukarı mahalleden komşumuz İmam Mehmet (Eren) amcamızdan başkası değildi. İsviçre’de çalışan oğlu Hasan Eren biletini ve harçlığını göndermiş, yardımcı olacakları belirlemiş ve Zürih hava alanında kendisini karşılayacaklarını bildirmişti. Bu yolculuk sürecini kendisinden bizzat dinlemiş olduğum için hikayeyi yazmaya karar verdim. Yolcumuz diğer yolcuları takip ederek merdiveni tırmandı ve uçağın içine girdi. Etrafa bakarken, yerdeki görevli koşarak yetişti ve “imam amca ver biletini” diyerek koltuğuna kadar götürdü. Ne de olsa karşısında bir imam vardı. Gerçekte İmam Mehmet amcamız imam değildi. Sülale ve lakap olarak İmamlar mensubuydu. Uçak kalkacak, kemerler bağlanıyor, bizim yolcu bu kemer bağlamaya neden ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor. Bir müddet sonra bir anons daha yapılıyor. Yolcularda bir kıpırdamalar oluyor. Bu sırda görevli imam amcasının yanına gelerek koltuğunu ve sehpasını düzeltip, ikram yapacaklarını söylüyor. Bizim yolcu ikram için kaç lira ödeyeceğini düşünür, cebinde para olduğuna göre ne derlerse ödemeye hazır hissediyor. İkramlar sonrası para ödeyen olmadığını görüyor, kendisinden de para istenmiyor, bu durumdan çok memnun oluyor. Bu aralar kendisinden etkilenen hostes birkaç kez yanına gelerek bir ihtiyacının olup olmadığını soruyor. Aslında, çok ciddi bir görünüşü olan İmam Mehmet amcamız esprili, kurnaz ve insanları işletmeyi seven bir kişilikti. Hostesi işletmeye karar vererek süzülmüş, bayılmış, uçak tutmuş gibi bir görüntü verir. Durumu fark eden hostesimiz hemen yanına gelerek isteğini sorar. Yolcumuz çok ciddi bir tavırla ihtiyacı olmadığını söyler. Hostes ayrılacağı sırada “yalnız kenarda bir yerde biraz durun, bir hava alalım” der. Hostes üzüntü içinde yüzüne bakar, gülümser, yolcuyu rahatlatmak için “tamam imam amca, pilota diyeyim kenarda biraz dursun” diyerek ayrılır. Mehmet amcamız, bu durumu anlatırken, ben hostesi işletmek için “biraz duralım” dedim, hostes beni ciddi sandı ve sakinleştirmek için olacak “pilota söyleyim ” diyerek beni işlettiğini sandı, demişti. Kim kimi işletmiş oluyor karar vermek zordu. Havada yolculuk bu şekilde devam ederek inişe yaklaştıklarında kemerler tekrar bağlanıyor. Tekerler yere değince duyulan “vızzz” sesi herkesi rahatlatıyor. Yolcular uçaktan inerek toplu halde çıkış kontrol noktasına ilerliyor. Mehmet amcamız kendisini karşılayacak olanlarla nasıl buluşacağını düşünüyor. Pasaport kontrol noktası ve valizlerin alınmasını takiben son çıkışa gelinmiştir. Önündeki yolcuları takip eden yolcumuz sol taraftaki geniş boşluğa bakınca uzaktaki balkonda kalabalık içinden kendisine el sallayan oğlu, gelini ve torunlarını görür. Yolcuların bu topluluğa doğru gitmesi gerekirken, neden sağdan sıra halinde başka yöne gidiyorlar? Mehmet amcamız bu gariplik karşısında kendisine el sallayan çocuklarına kavuşmak için tek başına sağa doğru sapar ve yürümeye başlar. Birkaç adım attıktan sonra çocuklarına baktığında, onların telaş içinde ellerini “gelme, geri git, dur” anlamına gelen hareketler yaptığını görür. Hemen durur, akasına bakar, hiç gelen yok, yolcular sağdan çıkıp gidiyor. Aklına yatmayan bir durum ama işarete uymak zorunda kalarak geri döner ve yolcuların gittiği yola devam eder. Çıkıştan sonra devam eden yol yolcuları karşılamaya gelen topluluğa götürmektedir. Nihayet çocuklarıyla kucaklaşır ve hasret giderilir. Bu arada, kafasını kurcalayan soruyu ”neden beni geri çevirdiniz?” diye sorar. Oğlu Hasan bey “baba ne yaptın, neden tek başına sağa saptın, işaretimizi anlamasan ve yürüsen salonun ayıran kocaman cama çarpacaktın, büyük bir felaket olacaktı” der. Meseleyi anlamış, ana salon görünmeyen tek parça camla ikiye ayrılmış olduğundan yolcular işaretlenmiş yolu takip ediyorlarmış. Misafirimiz İmam Mehmet İsviçre hatıralarını böyle olaylarla süsleyerek anlatırdı. Oğlu Hasan Eren, Konya Sanat Okulunda demircilik, kaynak, motor eğitimi alan öncülerimizdendir. İsviçre’de aracının içinde kalp krizinden vefat ettiği bilinmektedir. Komşumuz Mehmet amca son zamanlarında, oğlu Hasan’ın okulda ders eğitim uygulamalarında yapmış olduğu bir çekiç ve bir kerpeteni bana hediye etmişti. Yukarı mahallede ilk radyosu olan kişiydi. Damdan dama uzanan antenler, sulu pili sabit radyo ve TRT uzun dalda radyo yayını, haberler penceresinin dibine toplanan kişilerce dinlenirdi. Özellikle, 27 Mayıs 1960 ihtilali ve sonrası yargılama haberleri mahalleli tarafından “dibeğin önü” dediğimiz meydanda, öncü Kazancılı İmam Mehmet amcamızın penceresinden yayın yapan radyosundan dinlenirdi. Kedisine sonsuz rahmetler diliyoruz Yazan - Derleyen : Av. Naci SÖZEN Kazancı / ERMENEK
Bu haber 311 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |