| ||||||||||
| ||||||||||
SON YORUMLANANLAREN ÇOK OKUNANLAR |
![]() İLKLERİN ADAMI İBRAHİM TAŞTEKİN’İN İLHAM VEREN HAYAT ÖYKÜSÜ
Allah’a duamız Taştekin gibilere kapılar açanları, Taştekinleri çoğaltsın. Onlara çok ama çok ihtiyacımız var. İLKLERİN ADAMI İBRAHİM TAŞTEKİN’İN İLHAM VEREN HAYAT ÖYKÜSÜ
İbrahim Taştekin 1928 yılınca Kazancı’da doğar. Ka zancı İlkokulu’nu bitirir. O da milyonda bir şanslı öğrenci olmak için Köy Enstitüleri ile ülke çapında başlatılan ‘’Aydınlanma’’ hareketinden nasibini almak ister. Büyüklerin arkasında, bir koyunun peşinden giden kuzusu gibi arkadaş gurubuyla yola koyulur. Yol dediysek bu yol savaş yolundan biraz iyice, savaştan kaçış yolundan biraz kötüce. Kurt çakal dolu… Eşkıya dolu. Korku tehlike dolu. Açlık yorgunluk cabası... Evet, İbrahim Taştekin 1944 yılında çocuk yaşta – şimdiki çocukların bakkala gidemediği yaşta- ayaklarında çarık yola koyulur. Beş gün süren macera dolu yolculuk sonucu sağ salim İvriz’e ulaşır. Dayanır Köy Enstitüsünün kapısına. Kapı suratına kapanı, r gerekçe ‘’ Kayıt süresi dün doldu. Kayıt için geç kaldınız.’’ Kapıyı kapatanlar gelinen yolu bilmez, çocukların yüreğinde yanan ateşi bilmez, kapattıkları kapıları bilmez sözüm ona vicdanları kat kat rahattır. Yasa koyucuların koyduğu yasaları, uygulayıcıların uygulama biçimleri, soruları, üşenmez boncuk gibi ipe dizer de dizer… Sayabilen, sırrını çözebilen filozof olur, çözemeyen ruh hastası. Elbette yasalar olmalı. Yasalar bir toplumun olmazsa olmazıdır. Yasalarda ilke ‘’Toplum Yararı’’ olmalıdır. Zaman şeridinde bir süreölçer olmamalıdır. Burada yasa çocukların ‘’Aydınlanma’’ hakkından yararlanmalarını sağlamaktır. Kapanan kapının gerekçesi kontenjan sorunu olsa, başarı kriteri olsa tartışma su götürür. İbrahim Taştekin 1945 yılında yine yollara düşer, çalar Sarayönü Ziraat Okulu’nun kapısını. Kapı yine suratına kapanır. Geçtiği derelerin suyunda, selinde boğulmayan İbrahim Taştekin bu defa gözyaşı selinde boğulur. Gözyaşı seline dayanamayan büyüğü Mustafa GÜRBÜZ kendini tuttuğu gibi çıkartır müdürün huzuruna. Müdüre, İbrahim okula kaydedilmezse onunla birlikte bu okulda yatıp kalkacağız bizi besleyeceksiniz diye söyler. Müdür çocuğun kayıt olmama gerekçesini öğrenir. Çocuğun yaş sınırı bir yaş fazla. Müdür kaydı yapan görevliye tarihe geçecek bir söz söyler. ’’Bu çocuğun yüreğindeki yanan okuma aşkı ateşini, gözlerindeki ışığı görmüyor musunuz? Biz bu çocuğu kaydetsek kim bize hesap sorar.’’ Sonrası İbrahim Taştekin okulu bitiren 400 öğrenci içerisinde İstanbul, Sarıyer fidanlık merkezine gönderilen tek öğrenci olur. Bu merkezde özek kurslara katılır. İtalyan öğretmenlerden özel aşı tekniklerini öğrenir. İbrahim Taştekin Davdas (Üzümlü) köyünde görev yaptığı yıllar boyunca çevredeki tüm köylerin yaşantısını değiştirir. Bu gelişmeler yöredeki faizcilerin hoşuna gitmez be aleyhinde söylemler geliştirirler. İbrahim Taştekin Ermenek Ziraat Odası’na müdür olarak atanır. Kendi ifadesi le ‘’ 2 memurum vardı, onlar odadan çıkmaz ben bıçağımı alır Ermenek’in bağ aralarında önüme gelen ağaçları aşılardım. Önüme gelene aşı yapmayı öğretirdim.’’ İbrahim Taştekin’i ( Müdürü) arayan Ermenek’in bağ aralarında ya bir ceviz ağacı başında ya dibinde bulur. Kooperatifi denetlemek için gelen Ziraat mühendisi Kuşadası Mustafa ERDEM isimli kişi ve eşini uzun süre misafir eder. Kuzu etinden başka et yemeyiz diyen hanım için çok üzülür. Ermenek’te kuzu kesilmemektedir. Kasapla görüşür ve taze oğlak eti kesilerek 25 gün kuzu eti diye müfettişin misafirhanesine götürür. Bu gerçeği yıllar sonra İzmir’de onlara söyler. Müfettiş ve eşi Vildan hanımla o kadar samimi olurlar ki doğan kızının simini Vildan koyar. Emekliliğinde bile Kaymakamlık ve İlçe Ziraat ile koordine ederek Kazancı başta olmak üzere tüm arazilerde nice aşı kampanyaları başlatır, nice yeni meyveler yetiştirir. Bu konudaki mucizesi evinin önünde çeşitli özel uygulamalar ve püskürtmeli tohumlamayla kivi yetiştirmiş olmasıdır. Bu kivileri resimleyen Naci Sözen’in arşivinden aldığımız resmi yayınlıyoruz. ‘’Nice insanlar gördüm üstünde elbiseleri yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok’’ sözünü söyleyen Mevlana yaşasaydı bugün ‘’ Nice makamları gördüm sahipleri yok, nice makam sahipleri gördüm makamları yok.’’ der miydi? Kim bilir belki de derdi. Ne yazık ki koltuklarından kalksa folu soğuyacak tavuk gibi koltuklarından kalkmayanlar gözlerdeki ışığı ya da sönmesine sebep oldukları ışıkları göremiyor. Bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Okulunun çatısı akan müdürün ‘’ Ben okulun müdürüyüm, tamircisi değil’’ diyen okul müdürüne İsmail Hakkı Tonguç’un çatıyı tamir ederek ‘’ Siz bundan sonra çatıda bir sorun olduğunda beni arayın’’ diyerek kartını vermesini. Adını dünyaya ‘’Yeşil Ermenek’’ diye yazdıran Ermenek’te İbrahim Taştekin’e kapılar açan müdürler, İbrahim Taştekin ve bağları kendilerine makam kılanlar Taştekin gibiler övgüyü ne kadar hak etseler azdır. Allah’a duamız Taştekin gibilere kapılar açanları, Taştekinleri çoğaltsın. Onlara çok ama çok ihtiyacımız var.
İbrahim ŞAHİN Bu haber 56 defa okunmuştur.
|
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |