| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Öğretmenim Sami TUNCA-(2)
Kazancı İlkokulu ikinci sınıf öğretmenim Sami TUNCA ÖĞRETMENİM SAMİ TUNCA – (2) (OKULUM) Kazancı İlkokulu ikinci sınıf öğretmenim Sami TUNCA’nın sesi, üçüncü sınıflarında bulunduğu, geniş ve uzun sınıfta herkesin kulağını delercesine yankılanmaya başlamıştı. Derslerin işlenmesi sanki bir hayat dersi şeklinde geçiyordu. Her olay ve düşünce, gerçek hayattan örneklerle destekleniyor, çalışmak, adam olmak, bilgili ve görgülü insan olmak, topluma ve devlete yararlı işler yapmak, konuları sürekli tekrarlanıyordu. Birinci yarıyılın sonlarında, karneler dağıtılacağı zaman, sınıfların çalışkan öğrencilerine taktir belgeleri düzenlendi ve ailelerine davetiyeler dağıtılarak okulda bir toplantılı, tanışma ve konuşma ortamı yaratıldı. Böyle bir uygulama ilk defa yapılıyordu. Evlerimizden yiyecekler getirdik. Öğrencilerin babaları gelmişti. Sadece, zamanın Nahiye Müdürü ve okul arkadaşımız Vecdi’nin babası Süleyman Bey, eşi ile birlikte katılmıştı. Tanışma ve taktir belgelerinin dağıtılmasından sonra, ikramlar yapıldı ve hazırlanan basit hediyelerden oluşan bir piyango çekilişi ile toplantı son buldu. Şimdilerde, bu toplantı fazla önemsenmeye bilir, fakat, 1960 yılı Şubat ayında ve bir nahiyede bu toplantının yapılmış olduğu düşünülürse, bunları düzenleyen merhum Sami TUNCA’nın ileri görüşlü kişiliği hakkında bir fikir sahibi olunabilir. İlk bahar gelmiş, eğitim yılının sonlarına yaklaşılıyordu. Yıl sonunda, bir piyes oynanacak, türküler ve diğer oyunlarla süslenmiş bir eğlence gecesi tertip edilecekti. Piyes ve oyunlarda rol alacak, türküleri söyleyecek öğrenciler belirlendi. Piyesin temel karakteri, Osmanlı döneminde yaşamış, dalgacı, hileci, cimri ve dolandırıcı bir kişiydi. Sayfalar halindeki rollerimizin bir kısmı dağıtılmış ve ezberlememiz istenmişti. Bir kaç gün sonra, öğretmenim, evine gelmemi ve diğer rol sayfalarını vereceğini söyledi. Başrolü ben oynayacaktım. Hafta sonu, rol kağıtlarını almak için öğretmenimin evine gittiğimde, kendisini, bir daktilonun başında yazı yazarken gördüm. Anladım ki, piyesi kendisi tasarlamış ve daktilosunda yazıyor ve tamamlanan sayfaları bizlere dağıtıyordu. Rol sayfalarını verdikten sonra, çekmeceden küçük bir kitap çıkararak bana uzattı ve “al, bu şiir kitabı, benim kitabım, okursun“ dedi. İşte, öğretmenimin bana verdiği ve kendisine ait şiirlerin yer aldığı bu kitap “ OKULUM “ ismini taşıyordu. Bu kitap, benim, ders kitapları haricinde olmak üzere, sahip olduğum ilk kitap olma özelliğini taşıyordu. Aslında, hediye olarak almış olduğum ilk kitap da oluyordu. Öğretmenim Sami TUNCA’nın Okulum isimli şiir kitabını defalarca okumuştum. Kazancı ve Kazancılılar için yazılmış olan ve ismi “ Kazancılı “ olan ilk şiir de bu kitapta bulunuyordu. Bu Kazancılı şiiri, hocamızın sonraki kitaplarında da yer almış olup, günümüze kadar gelmiştir. Kazancılı şiirinde ilk dörtlük şöyledir ; Bağın güzel, dağın güzel, Sen huylusun Kazancılı.. Hava, suya, sen de uy, gel, Durgun ol, gül, Kazancılı… Hediye olarak almış olduğum Okulum kitabında bir çok güzel şiir olmasına rağmen, en güzel olanı ve ünleneni “ TÜRKÜZ” isimli şiirdir. Bu şiir, Milli Bayram ve törenlerde, toplantıda seslendirilmiş, TRT programlarında ünlü kişiler tarafından okunmuştur. Bu şiir, Dağlar zincir olsa bağlasa bizi, Bir an durmaz yine yürür gideriz… satırlarıyla başlar.. Ders yılının sonuna yaklaşırken, birkaç kır gezisi düzenlendi. Bu gezilerden sonra, okul olarak İrnebol (İkizçınar) köyüne gittik. Bizlerden, ikişer öğrenciyi bir İrnebollu öğrencinin evine dağıttılar. Ben, merhum Nadir BAYSAL’a ve dolayısıyla onların evine dağıtılmış oluyordum. Bu değerli arkadaşı da Kazancı gezilerinde ben misafir ettim ve dostluğumuz hiç kesilmeden devam etti. Bu köyde piyesimizi ve müzik gösterimizi sergiledik. Yukarı İrnebol (Çatalbadem) köyü okulunu da ziyaret ederek köyümüze döndük. Günübirlik Akmanastır ilkokulu gezisi de düzenlendi. Bu konulara, okul müdürümüz merhum Sami TUNCA’nın aktif kişiliği ve çevresiyle iletişim kurmadaki maharetlerini anlatmak için girdim. Müdürümüz, büyük şehirlere yaptığı bir geziden dönüşte, küçük bir el radyosunu bizlere göstererek çalışmasını anlattı. Radyodan ses duyamadık ve sadece bir hışırtı sesi geldi. Daha sonra, arkadaşlardan bazıları bu radyoyu inceleyerek düğmelerini karıştırdı. Bizler, radyo bozuldu, diye korkarken, hocamız “üzülmeyin, bu alet çabuk bozulmaz, düğmelerinin yeri değişmiş” diyerek bizi cesaretlendiriyordu. Günlerden bir gün, öğlen tatiliydi ve bizler bahçede oynarken, Sami ve Mehmet (SOYDEMİR) hocalar, okul balkonunda oturuyorlardı. Bahçe duvarının önüne yaklaşan bir veli, Mehmet Hoca’ya hitap ederek “ hoca, benim oğlanı dövmüşsün, bunun hesabını sana sorarım, seni nasıl sürdüreceğimi görürsün” diye tehditler savurmaya başladı. Bu hocamız karşılık vermeden Sami Hoca söze girerek “ … efendi yavaş ol, biz tehditlerden, sürülmekten korkmayız, vatanın neresinde olursa olsun hizmet etmeye yemin ettik “ diyerek oradan uzaklaşmasını sağladı. Belli ki, okulun bir öğretmenine saldırılmasını kabul edememiş ve süratle duruma müdahale ederek, arkadaşını korumuştu. Bu olayların, gerçekliğini, önemini ve olumsuz etkilerini, Ermenek Ortaokulu sırasında, benzer şikayetlerle 4 defa, Ermenek dışına sürgün tayinine gönderilen, her sürgünden sonra da geri tayin edilen, Türkçe Hocamız Sayın Naci AYDINLI’nın anılarını dinleyince anlayabilmiştim. Öğretmenler, bin bir zorluk ve mahrumiyetler içinde, görev yaptıkları köy veya kentlerde, halkın çocuğunu okutmak, adam etmek, medeniyete açılmasını ve faydalı yurttaş olmasını sağlamak için çaba gösterirken, birileri, bilinmez nedenlerle, bu kişileri cezalandırmak, sürdürmek, mağdur etmek için gayret harcarmış. Ders aralarında ve tatillerde, hocamız Sami Bey, elindeki küçük bir sözlükten kelimeler okur, arkasından, mırıldanır gibi birkaç kez tekrar ederdi. Bu işlemle ne yaptığını hiç anlayamamıştık. Yıllar sonra, İstanbul Saraçhane’de ziyaret ettiğimde, çevredeki okullara İngilizce derslerine girdiğini duyunca sözlükten kelime çalışmanın nedenini anlayabildim. Daha sonra, Kazancı okulları ve başka okullarda da yabancı dil dersine girdiğini de öğrenmiştim. Kendi azmi, çabası ve zekasıyla yabancı dil öğrenmiş ve ders verme seviyesine ulaşmıştı. Kendisinin, çok azimli ve hedefe ulaşmada kararlı bir insan olduğunu, Konya’da tanıştığım Mustafa Kemal İlkokulu Müdürü ve İvriz Öğretmen Okulundan sınıf arkadaşı Ahmet KAYABAŞ da anlatmıştı. Hocamızın, her zaman kendisini yenileyen, hedefleri olan ve mücadeleci kişiliğine hayran olduğu da eklemişti. Kazancı ilkokulu ikinci ve üçüncü sınıf öğretmenimizin başka bir yere tayin olup gittiğini, yeni dönem başladığında öğrendik. Konya civarlarında bir kasabaya gittikleri duyuldu. Geçen yıllar içinde Kazancıda görüşmelerimiz oldu. Bunların en önemlisi, 1968 yılı Şubat ayında, Kazancı ilkokulunda yapılan toplantıya katılması ve kasabamızda bir ortaokul yapılması konusunun halk ile konuşulması, konulu toplantıdır. Bizler, lise eğitimi yarıyıl tatili için gelmiştik. Hocamız da bu tatilden yararlanarak birkaç günlüğüne köye gelmişti. Ortaokul yapılması konusunda aramızda yaptığımız konuşmaları hocamıza anlatarak, kasaba çapında bir toplantı yapılması ve konunun halka anlatılmasına destek vermesini istedik. Teklife çok sevindi ve hemen okulda toplantı yapılarak konun görüşülmesini sağladı. İlk baharla birlikte, şimdiki ortaokul (Lise) temeli atılmış oluyordu. Hocamızdan ayrılışımızın üzerinde 8 yıl geçtikten sonra benim yolum, Haziran 1969 ayında İstanbul (Yeşilyurt) Hava Harp Okuluna düştü. Merhum Sami TUNCA ise Saraçhane İlkokulu müdürüydü. Adresini araştırarak evini buldum ve ziyaretine gittim. Gelecek sayıda “ Ikbal Nine’nin Arapaşı Çorbasına Kaşık Sallayan Kazancılılar” isimlibölüm yayınlanacaktır. Derleyen : Av. Naci SÖZEN / Mayıs 2010 /ANKARA Bu haber 2608 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |