| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Çanakkale Savaşı ve Zata Mahsus Sarıvadili
ÇANAKKALE ZAFERİ VE 18 MART ŞEHİTLER GÜNÜ ANISINA ÇANAKKALE ZAFERİ VE 18 MART ŞEHİTLER GÜNÜ ANISINA Türk tarihinin şanlı sayfalarından biri olan Çanakkale Savaşı’nın 102. yılında, bu Yüce Zaferi büyük bir gurur ve coşku ile kutlarken, 18 Mart Şehitler Günü anısına, Türk Milleti’nin, tarihin her döneminde kutsal saydığı “ VATAN, BAYRAK, MİLLET, DEVLET VE BAĞIMSIZLIK “ gibi değerleri uğrunda canların vermiş olan tüm şehitlerimiz ve gazilerimizi, sonsuz bir rahmetle, saygı ve minnetle anıyoruz. Çanakkale Savaşları, Türk Askeri’ne “ savaşmanın değil, ölmenin emredildiği “ bir mücadele olup, sadece, bu özelliği ile bile, dünyada başka bir örneğine rastlanılamayacak bir savaş olmaktadır. Bu savaş sırasında, çatışma alanlarına metre kareye 5000 mermi düşmüş, şehitlerin kanları toprağı ıslatmış, Türk Askeri, kayda geçen rakamlara göre 87 000 şehit vermiştir. Seferberlik ilanı ile başlayan ve savaş sonrası gazilerin evlerine dönüş yolunda verdikleri kayıpları da kapsayacak şekilde hesaplama yapıldığında, bu savaş sürecindeki insan kaybımızın yaklaşık 240 000 kişi olduğunu söyleyen bilim adamları da vardır. Çanakkale siperlerinde ön saflarda olan Yahya Çavuş ve emrindeki tüm askerleri, Atatürk (o zamanlar Mustafa Kemal)’den aldıkları “ size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum “ şeklindeki emri uygulamışlar ve topluca şehit olmuşlardır. Ünlü Seyit Onbaşı ise, bir orman köyünde ormancılığı bırakarak cepheye koşmuş bir asker olarak, top vinçlerinin isabet alması nedeniyle, 170-240 kilo gram ağırlığındaki top mermilerini tek başına namluya yerleştirmesiyle tanınmıştır. Bu dev gibi askerin şöhretini duyan ve kendisini yemek sırasında gören bir üst komutan “ bu dev asker yarım ekmekle doyamaz, ona, öğünlerde bir ekmek verilsin “ direktifini vermiştir. Bu emir üzerine, masasına bir ekmek konmuş olan Seyit Onbaşı, yemekten kalkınca, ekmeğinin yarısını yediği, diğer yarısını bıraktığı görülmüştür. Sebebi sorulduğunda “ elbette karnım duymadı, fakat, yarım ekmek yemek zorunda olan arkadaşlarımın bakışları altında, ben bir ekmek yiyemezdim “ diyerek onurlu bir davranış sergilemiştir. Ulu Önder Atatürk liderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da bir balo tertiplenmiştir. Yabancı misyon temsilcileri de balodadırlar. İngiltere askeri ataşesi olan bir yüzbaşı, baştan itibaren sinirli bir yüz ifadesiyle sürekli Atatürk’ü izlemektedir. Bir ara bu bakışlarının nedeni sorulduğunda “ benim dedem Çanakkale’de öldü, o savaşın komutanı da Atatürk idi “ dermiştir. Bu sözü duyan Atatürk “ o yüzbaşıya sorun bakalım, dedesinin Çanakkale’de işi neymiş? “ diyerek karşı ve tarihi sorusunu sormuştur. Çanakkale Zaferi ve Askerlerimizin kanlarıyla yazmış oldukları destan ve kahramanlıklarını geri plana atma ve özellikle Atatürk’ü bu savaşta yok sayma gayretlerinin iç ve dış destekli bir sinsi plana göre yürütüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Geçen yıllarda, bir Türk yönetmen tarafından ve yabancıların destekleriyle çekilen “ Gelibolu “ filminde görülmüştü. Filmi izleyip dışarı çıkanlar “ bu filimde biz yokuz, Türk Askeri ve Atatürk yok “ diye tepki göstermiş, filmi çeken yönetmen, bu tepkilere karşı, milletin gözüne bakarak “ film böyle olmasaydı dışarıdan bu kadar destek göremezdik “ demiştir. Bu yaklaşım, saldırgan vahşileri ön plana çıkararak masum gösterme çabalarının bir sonucudur. Bu yıl Genkur. Başkanlığının afişlerinde Atatürk’e yer verilmediği de gazete manşetlerinde yer almıştır. Çanakkale Savaşları sırasında iki askerimizin sırtındaki giysileri gösteren ve altında “ 1915 yılı Çanakkale 57. Tayyare Alayı “ yazılı resim her yerde yayınlanmıştır. Bu savaş sırasında, Çanakkale boğazına demirlemiş olan İngiliz gemilerinden birinin adı “Agamemnon“ zırhlısıydı. Bu isim, tarihte (mitolojide) Yunan topraklarından Anadolu’ya (Truva) saldırmış olan kuvvetlerin başındaki komutanın adıydı. Kısacası, düşman hiç uyumuyor, boş durmuyor, bizi hep aynı yöntem ve aynı vasıtalarla vuruyor, dönüp dolaşıp tekrar vuruyor. Bu savaşlarda erlerimizin yemeklerinde neler vardı? Arşivlerden derlenerek listelenen zamanın er yemek tabelasına bir göz atalım. Yemek Listesi tarihi: Çanakkale, 43. Piyade Alayı Yemek Listesi: - 15 Haziran 1917 günü .Sabah : üzüm hoşafı .Öğlen : yok . Akşam : yağlı buğday çorbası ve yarım ekmek. - 18 Haziran 1917 günü . Sabah : yok . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek. - 26 Haziran 1917 günü . Sabah : yok . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek - 08 Ağustos 1917 günü . Sabah : yarım ekmek . Öğlen : yok . Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek… Aynı şekilde ve şartlarda kazandığımız Kurtuluş Savaşı sırasında, erlere, sabah kahvaltısında verilecek olan siyah zeytin sayısının 3 veya 5 adet olması konusunda TBMM oturumunda şiddetli tartışmalar yapıldığı da bilinen bir vakıadır. Bu konuya değinen bir tarihçiler, mücadelenin tam olarak anlaşılabilmesi için, o zamanların meclis tutanaklarının incelenerek yayınlanması gerektiğini söylemektedir. Çanakkale Zaferi sonrası yöremizde yaşanmış olan bir olaydan da bahsetmemiz gerekiyor. Ermenek İlçesi Sarıvadi köyünden ve Eski Rektörlerimizden, değerli bilim adamımız Prof. Dr. Mümin Köksoy'un eserlerinden öğrendiğime göre, Çanakkale zaferi tüm Milletimizi sevince boğmuş ve yayınlanan bir emirle, zaferimizin şehirlerden köylere kadar her yerde kutlanması ve kutlamaların nasıl yapıldığı bir raporla bağlı mutasarrıflıklara (Sancak Merkezleri) bildirilmesi istenmiştir. Bu zafer, Sarıvadi köyünde de coşku ile kutlanmış ve kutlamaların nasıl yapıldığı, köyün genç bilim adamı merhum Nuri Efendi tarafından, şiirsel bir anlatım ve manzum manileri kapsayan bir mektup şeklinde, o zamanlar bağlı bulunulan Silifke Mutasarrıflığına gönderilmiştir. Bu duygu dolu şiirler ve anlatımları okuyan Mutasarrıf çok beğenmiş ve Nuri Bey’e özel bir teşekkür mektubu yazmış, zarfın üzerine “ Zata Mahsus “ yani Kişiye Özel damgası vurarak, iki jandarma ile Mut-Ermenek üzerinden Sarıvadi köyüne göndermiştir. Jandarmalar köye bir öğlen vakti gelmişler ve muhtar Hacı Mümin Efendi’den Nuri Efendiyi bulmasını istemişler. Nuri Efendi, o gün yaylaya keklik avına gitmiştir. Durumu bilen muhtar, jandarmalara “ Nuri ava gitmiş, bulamayız, ben hem muhtar, hem köyün ağası hem de Nuri’nin babasıyım, mektubu bana verin, sizi bekletmeyelim “ der. Jandarmalar ise “mektup zata mahsus, zatın kendisi mutlaka bulunmalı, onu bulun “ diye çıkışır. Herkes mektubun içinde ne olduğu konusunda heyecanlanır. Yaylaya adamlar salınır ve Nuri bulunup köye getirilir. Mektup imza karşılığı sahibine teslim edilir ve heyecanla açılır. Köylü merak içinde sonucu beklemektedir. Mektup okunduğunda, Mutasarrıf’ın Nuri Efendi için yazdığı methiyeler duyulunca herkes mutluluk gözyaşlarına ve sevince boğulur. Sonuç olarak ; bizlere ve gelecek nesillere, “Çanakkale Savaşı nedir, nasıl bir savaştır?” diye bir soru sorulursa, vereceğimiz cevap şöyle olacaktır ; -Çanakkale Savaşı, Gazi Mustafa KEMAL’in müthiş dehasının doruk noktasına ulaştığı, öngörüsünün, liderliğinin, komutanlığının ve cesaretinin evrenselleştiği, insanlığa örnek teşkil ettiği bir savaştır. Nitekim, ABD Askeri okulları başta olmak üzere bir çok ülke, askerimize “ size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum “ şeklindeki emrini incelemişler, anlamaya çalışmışlar ve duvarlarına bu sözü asmışlardır. - Çanakkale Savaşı, süngü takarak düşman mermileri üzerine saldıran Türk askerinin savaşıdır. -Çanakkale Savaşı, siperlerdeki askerlerin şehit olmasını geriden izleyen ve birkaç dakika sonra onların yerini doldurmaya ve kısa süre sonra da şehit olmaya koşmak için sabırsızca bekleyen kahraman erlerin savaşıdır. - Çanakkale Savaşı, siperlere koşma sırasını beklerken, şehit olacaklarını bildikleri çin kendi cenaze namazlarını ölmeden kılan birliklerin savaşıdır. - Çanakkale Savaşı, lise son sınıfta okurken okulu bırakıp cepheye koşan (Kayseri, Sivas liseleri gibi) ve topluca şehit olan 15’lik çocuk kahramanların savaşıdır. -Çanakkale Savaşı, cepheye koşan Tıbbiye Öğrencilerinin savaşıdır. -Çanakkale Savaşı, üzüm hoşafı, kuru ekmek ve buğday çorbası ile boş geçen öğnlerle aylarca savaşan yiğit erlerin savaşıdır. - Çanakkale Savaşı, cephede kendisine kurşun yağdıran vahşi düşman askerine insanca ve cesaretle karşı koyan, insanca davranışlarla düşmanın saygısını kazanan erlerin savaşıdır. -Çanakkale Savaşı, ilkel ve vahşi toplulukların MİLLET şuurunu kazanıp birlik olma yoluna girmelerine vesile olan bir savaştır. -Çanakkale Savaşı, sonrasında verilecek olan Kurtuluş Savaşına zemin hazırlayan ve güç veren bir savaştır. -Çanakkale Savaşı, düşman cephesine ve tüm dünyaya Çanakkale Geçilmez sözünü haykıran ve kabul ettiren bir savaştır. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1934 yılında Çanakkale Savaşı anma töreninde yaptığı konuşmada, Anzak Askeleri için, “ bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik ile yan yana ve koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar, göz yaşlarına son verin, onlar bizim evlatlarımızdır. Onlar bu topraklarda can verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” Bu tarihi sözler her tarafta büyük yankı uyandırmış, Çanakkale Savaşında oğlunu kaybetmiş olan bir Anzak askerinin annesi bu sözlere karşı Atatürk’e bir mektup yazarak, “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını alicenap sözleriniz hafifletti. Göz yaşlarımız dindi, teselli bulduk. Majesteleri kabul ederlerse biz de kendilerine ATA demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarı başında söylediğiniz sözler bir öz babanın sözleri gibi yüce ve ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük ATA’ya tüm analar adına sevgi, şükran ve saygıyla” Bu sözlere yorum yapmak çok zor olmalı. Biz bu vatanı kolay kurtarmadık ve bu Cumhuriyeti kolaylıkla kurmadık diyerek, İstiklal Savaşına ait MSB arşivlerinden aldığımız onaylı belgelerden özetler eklemeye devam edeceğiz. ““61. Fıkra (Tümen) 190. Alay 3. Tb. K.lığının 414 nolu künye defterinin 49. sayfası kaydı.. Müretteb Müfreze Kumandanlığına (sıra no.24 ) Efrada şimdiye kadar et verilmeyip, bulunan iç yağla iaşeleri temin edilmektedir. Bu iç yağ ise efrada (erlere) dokunduğu görülmekte olduğundan haftada iki defa et verilmesi hususunda icap edenlere emir buyrulmasını istirham ettiğim maruzdur” 16 Temmuz 1336 (1920) Binbaşı Muhtar… Unutmayalım ki, şehitlerini unutan, gazilerine sahip çıkmayan ve kahramanlarını yok sayan toplumlar, gelecekte, kahraman, şehit ve gazi olacak insan bulamayacaktır. Atatürk ismine yer vermeyen Çanakkale Zaferi ve 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajları, kalplerimizdeki değerleri silmeye veya beyinleri değiştirilemese de tutumlarda değişiklik yapmaya yönelik yaklaşımlardır. Türk Milletinin iki bin yıllık tarihinden bu güne kadar oluşan kültür ve kutsal değerleri, Türk Tarih Dergisinde yayınlanmıştır. Bu değerlerin en önemlileri olan Vatan, Millet, Devlet, Bağımsızlık ve Bayrak dahil bir çok varlığımızı, bedenlerini düşman kurşunlarına siper ederek canlarını veren şehitlerimiz ve yaralanan gazilerimiz bizlere borçlu olduğumuzu unutmayalım. Çanakkale Zaferinin 102. Yılını tekrar kutlar, aziz şehitlerimizin hatıraları önünde saygı ile eğiliriz. Çanakkale Zaferimizi nice yıllar kutlamayı sürdürmek dileğiyle….. Yazan (Derleyen ): Av. Naci SÖZEN (Em. Hv. Alb. ) 18 Mart 2017/ANKARA
Bu haber 1242 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |