| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Son Güvercinde Uçup Gitti
İLK UÇUŞ 1949 (?) Dede OĞUZ ZİRVELERE UÇAN ÜÇ GÜVERCİN Yıl 1942 Kış çetin mi çetin Yollar kapalı, umut kabuğuna çekili Umuda beleli üç yavru güvercin Umudun sıcağında kanatlandı her biri Geçit vermez dağların ihtişamına inat Vakit kanat çırpma vakti Vakit uçma vakti farklı iklimlere Uçtular zirveler keşfetme aşkına Koca dağlar eğildi, yol oldu umuda Kenetlendi kol kanat, üç gövde bir baş Biri bin etme adına Karanlığın şafağı güneş olma adına Yoksulluk diz boyu Şartlar çetin mi çetin Sabır deniz derya Umut okyanus, kabarıyor her gün doğuş İnat kına girmez keskin kılıç, bileniyor her yeni gün Her adım bir adım ileri, her adım bir aşk Her kanat çırpış bir fit yükseliş, zirve üstü zirve Üç güvercin; Güvercin uysalı, güvercin barışı Her biri Üç kartal zora kartal pençeli Uçtu üç ayrı yöne Üç koldan yürümekti karanlığın üstüne tek amaç Yoksulluk kaderi olmamalıydı yurdumun Kırılmalıydı cehaletin prangaları, oturmalıydı ekin başağa Atamam’ın demir ağlarla ördüğü yurdum Örülmeli idi ağ ağ Bezenmeli idi umut umut Bozkırlar yeşermeliydi Susmalıydı aç çocuk çığlıkları Gülmeli oynamalı idi her çocuk Büyümeli Yılmaz bekçisi olmalı idi her biri Cumhuriyetin Ecel tez elden kırdı en yavru palazın kanadını En hızlı uçuşun, en keskin virajında Ölüm değildi onları korkutan Karanlığa yol verişti her ölüm Karanlığa yol verişti her yarı yolda kalış Üç güvercin düştü ikiye İki güvercin Bir kez daha bilendiler ecele inat Biri bin etme umuduna, yürüdüler üstüne üstüne karanlığın Yoğu var ettiler, çaresizliği umut Kaç zirveden kaç zirveye uçtular Kaç umuda ışık oldular Kaç umuda yol Yollar ne bitti ne de yordu Yıl 2009 Aylardan Mart Güvercinlerden biri daha göç etti Gönül rahatlığında Karanlığı aydınlığı çevirdiğini göre göre Hak etmişti bayrağa sarılmayı Ve demişti ‘’Sadece bayrağa sarın yeter Tören mören de istemez hani’ Güvercin düştü bire Bire düşmekten mi korkuyor, yoksa ölümden mi O da korkmuyor ölümden en az onlar kadar Tek korkusu karanlığın depreşmesi korkusu Meşale sunduğu onca ışığın sönme korkusu Yoksa onca uçuşlar, onca zirve boşuna olma korkusu O da korkmuyor ölümden en az onlar kadar Onun korkusu karanlığa bürünme korkusu Türkiye’nin aydınlığa ancak unutulan köylerin okuma yazmayı öğrenmesi ile gerçekleşeceği inancı ile: ‘’17 nisan 1940’ta kabul edilen, 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’na göre “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliğince [MEB’ce] köy enstitüleri açılır.” (m.1) Bu yasa hükmüne göre enstitülerin görevi sadece köy öğretmeni yetiştirmekle sınırlı olmayıp öğretmenle birlikte sağlık görevlileri, teknisyenler ve diğer meslek elemanları yetiştirmektir’’ Kasabamızdan ilk Köy Enstitüsüne giden Sami Tunca; Dede Oğuz İbrahim Türker’dir. İbrahim Türker, Türkiye’de Eğitimin çeşitli kademelerindeki hizmetlerinden sonra Almanya Eğitim Ataşeliği’nden ve Almanlarla birlikte yürüttüğü eğitim çalışmalarından emekli olmuştur. Eğitim alanı dışında aldığı hukuk tahsili nedeni ile emeklik sonrasını Avukatlık yaparak sürdürmektedir. İzmir Barosu avukatlardandır. Avukatlık mesleğinde 40. Yıl ‘‘Şilt’’ ödülü almıştır. Sami Tunca 13 Mart 2009 ölüm. Dede Oğuz Yakalandığı Zatürye hastalığı nedeni ile görevinin ilK yıllarında yaşama yenik düşmüştür. İbrahim ŞAHİN Bu haber 1546 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |