| ||||||||||
| ||||||||||
SON YORUMLANANLAREN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Camilerimiz İbadetlerimiz ve Geleneklerimiz-1
Kazancı ve Kazancılıların geçmişten günümüze uzanan hayat tarzları, tecrübeleri, dili ve kültürü, örf ve adetleri, inançları ve efsaneleri hakkında tespitler yapmak ve bunları gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için yayınlamakta olduğumuz “İnsanımız, Dilimiz, Kültürümüz“ başlıklı seri yazının bu bölümünde “Camilerimiz, Cemaat ve İbadet Geleneklerimiz” konusunda özet bilgiler vermeye çalışacağız. Kazancı beldesinin kuruluşundan önceki devirlerde, (yaklaşık Milattan Sonra 200 -1200 Yılları), Roma İmparatorluğu ve Bizans dönemlerinde yaklaşık bin yıllık sürede, yöremizde, barış içinde ve Hristiyanlığın geçerli olduğu uzun bir süre yaşanmıştır. Bu devirlerin Kazancı coğrafyasında hala yaşatılan yer isimleri Körüstan Beleni, Kilise Tepeleri, Popas Kuyusu (Papazın Kuyusu), Alanin Meryem Ana figürleri ve sınırımızdaki Manastır (Akmanastır) din eğitim merkezi sayılabilir. Kazancı Beldesinin kuruluş yıllarında önceki dönemlere ait yerleşim yerleri, Köyönü, Derecikköy, Ayyanı (Ağa Yanı), Gümüşdamı, Körhana (Kar Hane, Türbesekisi, Uluköy (Asar Krallığı) şeklindeydi. Bu merkezlerin ortasında olacak şekilde mezarlık belirlenmiş, mezarlığın altındaki geniş araziye bu gün bile aynı isimle anılan “İmarat (İmaret)” bölgesinde bir aşhane açılmış ve girişine Karamanoğulları kültüründen gelen “Kapımız açıktır giriniz. Aşımız mubahtır yiyiniz” yazılmıştır. Karamanoğulları kültürüne ait bir isim ve faaliyet olan “İmarat” geleneği, aynı isimle Karaman ilinde halen yaşatılmaktadır. Bu imarat çadırı çevresinde gelip geçenlerin, yeni göçlerle gelenlerin, yolcuların geçici konaklaması için çadırlar kurulmuş, aşeviyle birlikte işletilmiştir. Yöremize yerleşen Türkler için ilk din dersleri merkez mezarlığı içine kurulan bir çadırda, zamanın din adamı Muslu Dede tarafından verişmeye başlanmıştır.. Türbesekisi Mahallesi ismini bu türbeden almıştır. Bu ulu kişi ölünceye kadar derslerini sürdürmüş olup, vefat ettiğinde çadırın yerine küçük bir türbe inşaa edilmiş ve cenazesi türbe içine defnedilmiştir. Muslu Dede türbesi, halen harap halde, içindeki mezar ise delik deşik şekilde zamana karşı direnmektedir. Bu ulu kişi Muslu Dedeyi rahmetle anıyoruz. Türk nüfusun çoğalması ve en kalabalık mahalleye Uluköy isminin verilmesiyle birlikte Türk İslam kültüründen gelen ve Karamanoğlulları tarafından da sürdürülen her yerleşim yerine “Ulu Cami” yapılıp ibadete açılması geleneğine uygun olarak, Bucak Mahallesi yakınındaki, Yukarı Mahalle mezarlığının kuzey tarafında, yıkıntıları halen görülebilen “Ulu Cami “ inşaa edilmiştir. Bu caminin faaliyetlerine maddi destek olması için bir vakıf kurulmuş ve bir çok arazı bu vakfa tahsis edilmiştir. Nitekim, İstanbul Başbakanlık Arşivleri Dairesi (1) listesinde, Osmanlı Dönemi (Karamanoğlu Devri) vakıfları listesi kayıtları şöyle ; “ Ermenek’e bağlı Uluköy Vakfı ; burada yaptırılan Ulucami için tarlalar, değirmenler, bahçeler vakfedilmiştir“ ifadesi yer alır. Vakıf arazileri son dönemlere kadar varlıklarını korumuşlar, zaman içinde muhtarlık tarafından vatandaşlara satılmıştır. Aynı dönemlerde, Ermenek Cumma civarında yapılmış olan Ulu Cami tüm ihtişamıyla ayakta ve ibadete açıktır. Kapı girişindeki levhada yapım yılı M.S. 1302 şeklinde yer alır. Alaköprü (Görmeli köprüsü) kitabesinde köprünün yapım yılının M.S. 1305 olduğunu da hatırlayalım. Camilerimiz, genel olarak imam ve cemaatinin namaz kıldığı kıbleye yönelmiş ana mekanı ve direklerle yapılmış yarım kat şeklindeki “sermafil” adı verilmiş ek kattan meydana gelir. Günümüz camilerinde, ayrı girişi ve ilave mekanı olan bayanlara ait bölümler eklenmektedir. Camilerimizin ana mekanında Kürsü, Mihrap, Minber isimleriyle anılan 3 ana unsur yer alır. Kürsü ; Caminin kıbleye bakan cephesinde, en sol köşede yer alan yüksekçe bir makamdır. Kürsüye küçük bir merdüvenle çıkılır ve kutsal kitapların üzerine konduğu ahşap bir aparat vardır. Cami imamı veya vaizi bu bölüme çıkarak vaaz (dini ders) verirler. Mihrap ; Cami imamının namaz kıldığı ve kıldırdığı yerdir. Cemaatin biraz önünde yer alır. Kıble yönünde duvara doğru derinliği olan bir mekandır. Minber ; ana mekanın sağ tarafında olan, merdüven basamaklarıyla çıkılan, imamın Cuma ve bayram namazlarında hutbe okuduğu makamdır. Basamakların başladığı noktada minber kapısı bulunur. Ulu Caminin uzun yıllar hizmet verdiği, nüfusun arttığı ve camiye uzak olan mahallelerde cami yapılması veya en azından ramazan aylarında namaz kılınabilecek mescitler açıldığı, ücreti mahalle halkı tarafından ödenen bir ramazan ayı için bir aylığına hoca (imamlık yapabilecek kişiler) görevlendirildiği bilinmektedir. Beldemiz ve yöremizde dini eğitimin verilmesi için Sarımazı (Sarıvadi) köyünde açılan ve 1920 yılına kadar eğitimini sürdüren medreseyi bilmeliyiz. Bu merkezin Fevziye Medresesi ismiyle anıldığı, verilen eğitimlerin derinliği ve yöntemi hakkındaki bilgiler Prof. Mümin Köksoy tarafından yazılan kitapta ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bizin çocukluğumuzda kasabamızda namaz kıldırabilecek veya müezzinlik yapabilecek, çocuklara din bilgisi aktarabilecek seviyelerde olan yaşlı büyüklerimizin Fevziye Medresesi son öğrencileri olduğu konuşulurdu. Hatırladığımız büyüklerimiz Karaboduların Mehmet (Turan) Hoca, Molla Hasan Hoca, Sülük Mustafa (Çetin), İsmail Abdullah Hoca ve Yusuf İmam (Gürbüz) sayılabilir. Fevziye Medresesi yatılı bir eğitim merkezi disiplinli ve iddialı bir merkez olup, öğrenciler yiyecekleri gıdaları ve yakacakları odunları kendileri sağlıyorlardı. Eğitimi bitirenler başarılı ve üstün başarılı olarak derecelendirilir ve bu bilgiler nüfus kayıtlarına eklenirdi. Askere alınanların celp ve sevk evraklarında yer alan bu başarı derecelerine göre gedikli (çavuş) rütbesiyle göreve başlatılır, sonrasında zabit (subay) yapılırdı. Nitekim, nüfus kütüğünden öğrenildiğine göre buradan üstün başarı ile mezun olup, Filistin Cephesine katılan Gazi Dumbul Mehmet Mülazımsani (Üsteğmen) rütbesiyle bölük komutanlığı yaparken tüm kolordusuyla birlikte İngilizlere esir düşmüş ve Kahire esir kamplarında yatmıştır. Bu merkezde eğitim gören Kazancılı Derviş Yusuf, Konya’da açılan Kuran Okuma yarışmasına katılır, birinci olarak köye döner, kısa bir zaman sonra hastalanarak vefat eder. Bu ulu kişilerin hepsini sonsuz rahmetle anıyoruz. Uluköy Ulu caminin mahallelere uzaklığı, nüfus yoğunluğunun Merkez mahalle ve Yukarı mahallede toplandığı için Ulu Caminin 1900 yılında yıkıldığı ve Merkez mahallenin Odanın Önü ismiyle anılan yere yeni bir cami yapıldığını, caminin doğu yönüne bir “köy odası” inşaa edildiğini biliyoruz. Ayrıca, caminin önüne bayram namazından sonra toplu bayram yemeklerinin yenmesi için büyük bir tahta yapıldığını, bu tahtada toplu yemek geleneğinin yakın zamanlara kadar devam ettirildiğini biliyoruz. Bu süreçte, sürekli namaz kılınan ikinci caminin ve bitişiğine köy odasının Yukarı mahalleye yapıldığı bilinir. (devam edecek….) Derleyen / Yazan : Av. Naci Sözen, Kazancı / Ermenek
Bu haber 200 defa okunmuştur.
|
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |