| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Sibirya Zindanındaki Kazancılı-(2)
Sibirya Zindanlarında Unutulan Bir Kazancılı-(2) ( Yılancık Kıyımı ve Sonrasında Sılaya Dönüş) ) Sibirya Zindanlarından (esir kampları) yıllar sonra kurtulan Osmanlı Askeri Kazancılı Garanın Ahmet, artık, zor yılları geride bırakmış, yörenin en zengin ve soylu ailesinin konağında, hayal bile edemeyeceği seviyede lüks içinde yaşayan, itibar edilen, güven ve hayranlık duyulan kişisi olmuştur. Ailenin yaşantısına ayak uydurmaya gayret eden gazimiz, bir konuda gizlilik ve gariplik olduğunu hisseder. Konağın çatı katına kimsenin çıkmasına izin verilmemekte, yemek saatlerinde bir hizmetçi kadın yemek tepsisini alarak ve kimseye görünmeden yukarıya çıkmakta, sonra tepsiyle geri dönmektedir. Bu durumu bir müddet izleyen Gazi Ahmet, evin diğer yetkililerine bu konuyu sorar, fakat açıklayıcı bir cevap alamaz. Günler sonra yetkililere aynı soruyu ısrarla sorarak gerçeği öğrenmeye çalışır. Bu ısrarlara dayanamayan bir aile üyesi, cevabında “ailenin esas lideri olan babalarının felç geçirdiğini, bedeninde bozulmalar olduğunu, tüm çabalara rağmen derman bulunamadığını, bu halini kimsenin görmesini istemediği için kendisini çatı katına hapsettiğini” anlatır. Gazi Ahmet kafasında bu gizemli durumu daha yakından izlemek için kendisinin felçli babalarını görmesine izin verilmesini ister. İlk başta bu isteği reddedilmesine rağmen ısrarcı olan Gazi Ahmet’e, gördüklerinin “gizli kalması” şartıyla çatı katına çıkmasına ve felçli babalarını görmesine izin verirler. Gizemli çatı katına çıkarılan Gazi Ahmet, felçli babayı inceledikten sonra, kendisine izin verilirse hastanın iyileşmesi konusunda yardımcı olabileceğini söyler. Herkes çok güvenlerini kazanan misafirin bu açıklaması ve isteği karşısında şaşkınlık yaşarlar. Gazimiz, ailenin bu şaşkınlığının aşılması için, kendisinin köyündeki ailesinde “yılancık kıyıcılığı” yeteneği olduğunu, bu yeteneğin kendisine de verildiğini, kıyıcılık yeteneğini uygulaması için izin verilmesini ister. Hastaya bedensel olarak hiç bir zarar vermeyeceğini ısrarla söyler. Gazi Ahmet, artık gerçekleri açıklamak zamanı geldiğine karar verir. Aslında, kendisinin Türk olduğunu, Sibirya esir kamplarında kaldığını, salıverilince bir tesadüf sonunda kendileriyle buluştuğunu anlatır. Aile üyeleri bir kaç gün düşündükten sonra, babalarının onayını alarak Garanın Ahmet’e hasta üzerinde “kıyıcılık” yeteneğini göstermesine izin verirler. Aile üyeleriyle birlikte çatı katına çıkılır. Felçli baba yüzü koyun yatırılır. Üzerine kırmızı bir çarşaf örtülür. Gazi Ahmet kendisine bir bıçak verilmesini ister. Bu istek karşısında ikinci bir şaşkınlık ve endişe yaşanır. Hastaya zarar vermeyeceğini, bıçağın sırtı, yani keskin olmayan tarafıyla işlem yapacağını anlatır. Ailenin şaşkın bakışları altında bıçağı eline alan ve hastanın yanına gelen Gazi Ahmet, bıçağın sırtını, hastanın felçli yerleri üzerinde gezdirerek ve bu sırada bir şeyler mırıldanarak yılancık kıyıcılığı yeteneğini sergilemeye başlar. Bu işlem bir kaç kez tekrarlandıktan sonra hastada iyileşme başlar. Büyük bir mutluluk ve umutlarla tedaviyi takip eden aile üyeleri babalarının iyileşmeye başladığını görünce Gazi Ahmet’i yüceltmeye devam ederler. Nihayet, bir müddet sonra hasta baba beklenmedik derecede iyileşmiş, yürümeye başlamış ve aile içinde katılmayı kabul edecek seviyeye gelmiştir. Gelişmeler karşısında, büyük bir mutluluk içinde olan aile Gazi Ahmet için her istediğini karşılayacaklarını tekrar iletirler. Vatan ve sıla hasreti dayanılmaz bir acıya dönüşmüş olan Gazi Ahmet gerçek isteğini açıklar. Kendisine yeteri kadar para, gıda ve malzeme verilmesini, bir seyis (kılavuz kişi) görevlendirilmesi, iki eşek temin edilmesini, bu kişi yardımıyla Anadolu sınırına ulaşması mümkün olursa kendisinin sınırda bırakılmasını ister. Bu istekler hemen kabul edilir. Yol gösterici yardımcı, eşekler, para ve malzemeler hazırlanır. Gazi Ahmet aileyle vedalaşarak, uzun ve zorluklarla dolu vatan yolculuğuna başlar. İki yolcu nice zorlukları aşarak, uzun mesafeler, Kafkasya dağlarında dereler, vadiler, köyler, hanları geçerek aylar sonra sınırlarımıza gelmeyi başarırlar. Yardımcı sınıra yaklaşmadan geri döner, Gazi Ahmet sınır kapısına dayanır. Sınır korumacıları ve görevlileri tarafından içeri alınan Gazinin anlattıkları kimseyi tatmin etmez. Şüpheli durumun aydınlatılması için üst makamlara (İstanbul’a) tel çekilir, bilgilerin doğruluğunun teyit edilmesi istenir. Gazi Ahmet, kimliğinin doğrulanması, gerçeğin ortaya çıkması ve köyüne gitmesi için serbest bırakılmasını aylarca sınır kapısında beklemek zorunda kalır. Bilgiler ve imlik doğrulanmış ve Gazi Ahmet sınır kapısındaki görevliler tarafında doğduğu köye gitmesi için serbest bırakılmıştır. Sıla hasretinin sona ermesi için, daha, çok uzun bir yolculuk, zorluklar ve tehlikelerle dolu günler, geceler, gündüzler, hatta, mevsimler geçecektir. Sora sora Bağdat bulunur deyişinde olduğu gibi, Gazi Ahmet köy odaları, aş evleri, hanlar, kervanlar, hatta dağlar, inler ve çobanlar, obalar yardımlarıyla gidebildiği kadar gider. Anadolu’yu doğudan batıya geçerek, Taşeli yöresine (Orta Toroslar) Kazancı kasabasına ulaşmanın kolay olmayacağını iyi bilen gazi umudunu yitirmeden ve hastalanıp ölme, eşkıyalarca vurulma, donma ve başka tehlikelere karşı dikkatli olmaya çalışarak hayatta ve sağlıklı kalmayı çok önemsemektedir. Ne kadar zaman, ay ve yıl geçtiğini dahi bilmeyen yolcumuz Konya sınırına geldiğinde kendisini evinde hissetmiştir. Gücünü tekrar toplar ve evine ulaşacağı umudu artar. Karaman hanına ulaştığında Ermenek yolculuğu için toplanmış kişilerle buluşur. Kılık kıyafeti, bakışları ve davranışları farklı olan bu yolcu diğer yolcularda kuşku ve korkuya neden olur. Hayat hikayesine inanan yoktur. Yolculuğun ilk günü akşam Bucakkışla köyüne ulaşılır ve köy dosasında başını yastığa koyan Gazimiz köyünü, ailesini, komşularını hayal ederek uykuya dalar. Yorucu günlerden sonra Yelli Belden Ermenek ve Kazancı dağlarını gören gazimiz gözyaşlarıyla Allah şükür duası etmeye çalışır. Ermenek hanında dinlenen gazimiz etraftan temin ettiği bezlerle yaralarını ve ayaklarını sarar, yanına ekmek temin eder, Alaköprü üzerinden köye varmak için tekrar yola koyulur. Her attığı adımda gözleri karşı dağları, yamaçları ve dereleri bakışlarıyla taramaktadır. Bazen yollardan, taraklardan, bazen kuş bakışı arazilerden geçerek devam eden yolculuk her adımda hızla azalır. Bir akşam üstü, Kazancı sınırlarına yaklaşan gazimiz değişik görüntüsüyle köye girmek istemez. Dinlenme bahanesiyle vakit harcamak ve köye karanlıkta girmeyi tercih eder. Nihayet, uzun yılların yorgunluğu ve sıla hasretiyle yanmakta olan yolcumuz, sessizce ve karanlık içinde Kazancı’ya gelir. Yukarı Mahalleye çıkan gazi camiyi bulur ve namaz vaktini ve cemaatin camiye gelmesini beklemeye başlar. Karanlıkta ileri geri volta atan heybetli görüntüsüyle, camiye cemaatten önce gelen hocanın karşısına dikilen Gazi Garanın Ahmet’ten başkası değildi. Tüm gazilerimizi ve şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyoruz. Mekanları cennet olsun. Derleyen – Yazan: Av. Naci SÖZEN, Kazancı/ERMENEK ********************************************************************************** Bilgi edinilmesi için YILANCIK- KIYICILIK – KIYICI Ocağı -YILANCIK TAŞI- ELVERME/EL ALMA-GELİNCİK KESME kavramları (halkbilim tedavi yöntemleri) konularında (kavramlarda) yayınlanmış yazılardan özet satırları alıntılayarak ayrı bir yazımızda özetlemeye çalışacağız.
Bu haber 570 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |