| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Çanakkale Cephesinde Hemşerilerimiz
18 Mart 1915 yılında Çanakkale cephesine Taşeli yöremizden hemşerilerimizde vardı. Karaman ve civar yerleşim birimlerinden cepheye giden ve şehit düşün toplam 225 şehit hemşerimiz vardır. Bu şehitlerimizden Ermenek ve bağlı köylerinden, 9 tanesi de Kazancı Bucağındandır. Çanakkale Şehitleri, bedenlerini mermilere siper ederek canlarını verirken, bir mensubu oldukları Türk Milleti’nin, tarihin her döneminde kutsal saydığı “ VATAN, BAYRAK, MİLLET, DEVLET VE BAĞIMSIZLIK “ gibi değerleri, ittifak halinde saldırıya geçmiş olan yedi düvele karşı savunuyorlardı. Günümüzde, yerli ve yabancı düşmanlar ve hain bölücülerce tekrarlanan “ bayrak dediğiniz neticede bir bez parçası, vatan dediğiniz çorak bir toprak, bağımsızlık saplantısı yoksulluğunuzun adı “ söylemleri, aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmakta olduğu kadar, bizlerin de gönüllerimizi yaralamış olduğu da bir gerçekliktir. Çanakkale Savaşları, Türk Askeri’ne “ savaşmanın değil, ölmenin emredildiği “ bir mücadele olup, sadece, bu özelliği ile bile, dünyada başka bir örneğine rastlanılamayacak bir savaş olmaktadır. Bu savaş sırasında, çatışma alanlarına metre kareye 5000 mermi düşmüştür. Türk Askeri, kayda geçen rakamlara göre 87 000 şehit vermiştir. Seferberlik ilanı ile başlayan ve savaş sonrası gazilerin evlerine dönüş yolunda verdikleri kayıpları da kapsayacak şekilde hesaplama yapıldığında, bu savaş sürecindeki insan kaybımızın yaklaşık 240 000 kişi olduğunu söyleyen bilim adamları da vardır. Çanakkale Savaşını başlatan müttefikler, başta, İngiltere olmak üzere, birçok Avrupa ülkesi, Avusturalya, Yenizelenda, Anzaklar, Gurkalar dâhil birlikte saldırıyorlardı. Bu insanların birçoğu, kırlardan ve ormanlardan toplanarak sefere çıkarılmış vahşi yaratıklardı. Hedefleri, Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul’u işgal etmek ve devlete son vermek, Anadolu’yu aralarında paylaşmaktı. Bu azgın ordular Çanakkale’ye neden geldiler, Kendi ülkelerinden on binlerce mil uzaklardaki Çanakkale’de ne arıyorlardı, bu diyarlarda işleri neydi? Şimdilerde, bu sorular hiç sorulmuyor, sorulamıyor. Savaş alanlarında her yıl yapılmakta olan ortak anma törenlerinde, bu saldırgan yabancıların torunları hep ön saflardalar. Türk tarafına, sessizlik, hareketsizlik ve suçlu imiş gibi geri planda kalınması tavsiye ediliyor. Ulu Önder Atatürk liderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da bir balo tertiplenmiştir. Yabancı misyon temsilcileri de balodadırlar. İngiltere askeri ateşesi olan bir yüzbaşı, baştan itibaren sinirli bir yüz ifadesiyle sürekli Atatürk’ü izlemektedir. Bir ara bu bakışlarının nedeni sorulduğunda “ benim dedem Çanakkale’de öldü, o savaşın komutanı da Atatürk idi “ dermiştir. Bu sözü duyan Atatürk “ o yüzbaşıya sorun bakalım, dedesinin Çanakkale’de işi neymiş? “ karşı sorusunu sormuştur. Bu soru, günümüzde asla soramadığımız bir soru olmaktadır. Çanakkale Zaferi ve Askerlerimizin kanlarıyla yazmış oldukları destan ve kahramanlıklarını geri plana atma ve özellikle Atatürk’ü bu savaşta yok sayma gayretlerinin iç ve dış destekli bir sinsi plana göre yürütüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Geçen yıllarda, bir Türk yönetmen tarafından ve yabancıların destekleriyle çekilen “ Gelibolu “ filminde görülmüştü. Filmi izleyip dışarı çıkanlar “ bu filimde biz yokuz, Türk Askeri ve Atatürk yok “ diye tepki göstermiş, filmi çeken yönetmen, bu tepkilere karşı, milletin gözüne bakarak “ film böyle olmasaydı dışardan bu kadar destek göremezdik “ demiştir. Bu yaklaşım, saldırgan vahşileri ön plana çıkararak masum gösterme çabalarının bir sonucudur. Türk Askeri, düşmana, siperlerden “ Çanakkale Geçilmez ” dedi ve onca düşmanı durdurdu, geçit vermedi. Peki, sonra ne oldu? Düşman güçleri memleketlerine mi döndü? Tabidir ki hayır.. Düşman, masa başı numaralarla İstanbul’u yine de işgale başladı. Mustafa Kemal, İstanbul’a doluşan düşmanları kast ederek “ geldikleri gibi giderler “ demiş ve sonunda aynen geri göndermiştir Çanakkale Savaşları sırasında iki askerimizin sırtındaki giysileri gösteren ve altında “1915 yılı Çanakkale 57. Tayyare Alayı“ yazılı resim her yerde yayınlanmaktadır. Günümüzün modern savaş aracı olan F–16 (Savaşan Şahin) Jet Uçaklarının şehitleri selamlarken çekilmiş resim de yazıya eklenmiştir. Bu savaş sırasında, Çanakkale boğazına demirlemiş olan İngiliz gemilerinden birinin adı “Agamemnon“ zırhlısıydı. Bu isim, tarihte (mitolojide) Yunan topraklarından Anadolu’ya (Truva) saldırmış olan kuvvetlerin başındaki komutanın adıydı. Kısacası, düşman hiç uyumuyor, boş durmuyor, bizi hep aynı yöntem ve vasıtalarla vuruyor, dönüp dolaşıp tekrar vuruyor. Yemek Listesi tarihi: Çanakkale, 43. Piyade Alayı Yemek Listesi: - 15 Haziran 1917 günü; Sabah: üzüm hoşafı Öğlen: yok Akşam: yağlı buğday çorbası ve yarım ekmek. - 18 Haziran 1917 günü; Sabah: yok Öğlen: yok Akşam: üzüm hoşafı ve yarım ekmek. - 26 Haziran 1917 günü; Sabah: yok Öğlen: yok Akşam: üzüm hoşafı ve yarım ekmek - 08 Ağustos 1917 günü; Sabah: yarım ekmek Öğlen: yok Akşam: üzüm hoşafı ve yarım ekmek… Kurtuluş Savaşı sırasında, erlere, sabah kahvaltısında verilecek olan siyah zeytin sayısının 3 veya 5 adet olması konusunda şiddetli tartışmalar yapıldığı da bilinen bir vakıadır. Bu konuya değinen bir tarihçi, mücadelenin tam olarak anlaşılabilmesi için, o zamanların meclis tutanaklarının incelenerek yayınlanması gerektiğini söylemektedir. Şimdi de günümüz birliklerinden erlere ait bir yemek tabelası örneği verelim. Hakkâri 1. Komando Tuğayı Yemek listesi: Yemek Listesi 20 Aralık 2004 Öğlen: şehriyeli tavuk suyu çorba, fırında tavuk pirinç pilavı, tel kadayıfı, elma, ekmek. Akşam: pirinç çorbası, kıymalı kapuska (lahana) peynirli makarna, mevsim salata, mandalin. İşte, tarihimizin şanlı bir destanını yazan Türk Askeri, bu yemek listesi ile beslenerek yedi düvelin kuvvetini dize getirmiştir. Bu savaşta, Taşeli yöresi ve Toroslar diyarından da binlerce delikanlı cepheye koşmuş ve canlarını düşman mermilerine siper etmiştir. Bu askerlerden çok azı sağ olarak memleketlerine dönebilmiş olup, şehit olanların kimlikleri ve listeleri tutulmamış olduğundan iki nesil geçmiş olmasına rağmen birçoğu unutulup gitmiştir. Köylerimizdeki geniş ailelerden 6 kişinin bu savaşlar sırasında askere alındığı ve sevklerinin yapıldığı, hiç birinin geri dönmemiş olduğu, isim ve sülale adlarıyla birlikte sabittir. Fakat hafızası zayıf, okuyup yazması eksik denen bizler gibi, bu şehitlerin, yazanı, konuşanı ve hatırlayanı olmadıklarından unutulmuşlardır. Yazar “ şehitler, asıl unutuldukları zaman ölürler “ diye boşuna dememiştir.
Çanakkale Zaferi sonrası yöremizde yaşanmış olan bir olaydan da bahsetmem gerekiyor. Sarıvadi köyünden ve Eski Rektörlerimizden, değerli bilim adamı Prof. Dr. Mümin KÖKSOY’un eserlerinden öğrendiğime göre, Çanakkale zaferi tüm Milletimizi sevince boğmuş ve yayınlanan bir emirle, zaferimizin şehirlerden köylere kadar her yerde kutlanması ve kutlamaların nasıl yapıldığı bir raporla bağlı mutasarrıflıklara (Sancak Merkezleri) bildirilmesi istenmiştir. Bu zafer, Sarıvadi köyünde de coşku ile kutlanmış ve kutlamaların nasıl yapıldığı, köyün genç bilim adamı merhum Nuri Efendi tarafından, şiirsel bir anlatım ve manzum manileri kapsayan bir mektup şeklinde bağlı bulunulan Silifke Mutasarrıflığına gönderilmiştir. Bu duygu dolu şiirler ve anlatımları okuyan Mutasarrıf, çok beğenmiş ve Nuri Bey’e özel bir teşekkür mektubu yazmış, zarfın üzerine “ Zata Mahsus “ yani Kişiye Özel damgası vurarak, iki jandarma ile Mut-Ermenek üzerinde Sarıvadi köyüne göndermiştir. Jandarmalar köye bir öğlen vakti gelmişler ve muhtar Hacı Mümin Efendi’den Nuri Efendiyi bulmasını istemişler. Nuri Efendi, o gün yaylaya keklik avına gitmiştir. Durumu bilen muhtar, jandarmalara “ Nuri ava gitmiş, bulamayız, ben hem muhtar, hem köyün ağası hem de Nuri’nin babasıyım, mektubu bana verin, sizi bekletmeyelim “ der. Jandarmalar ise “mektup zata mahsus, zatın kendisi mutlaka bulunmalı, onu bulun “ diye çıkışır. Herkes mektubun içinde ne olduğu konusunda heyecanlanır. Yaylaya adamlar salınır ve Nuri bulunup köye getirilir. Mektup imza karşılığı sahibine teslim edilir ve heyecanla açılır. Köylü merak içinde sonucu beklemektedir. Mektup okunduğunda, Mutasarrıf’ın Nuri Efendi için yazdığı methiyeler duyulunca herkes mutluluk gözyaşlarına ve sevince boğulur.
Türk Vatanı’nın bölünmezliği, Devletimizin varlığı, Milletimizin birliği ve bağımsızlığımızın korunması için emek harcayanları, çaba gösterenleri, bu uğurda şehit olanları, gazilerimizi saygı ve rahmetle anarken, hepsine “ KAHRAMANLAR “ diye sesleniyoruz. Bu kutsal değerlerimiz aleyhine çalışanları ise “ HAİNLER “ diye sınıflandırmak zorundayız. Çanakkale Zaferimizi nice yıllar kutlamayı sürdürmek dileğiyle.
Yazan (Derleyen ) : Av. Naci SÖZEN (Em. Hv. Alb. )
--------------------------------------------------------------------------------------- İlave Bilgi; 18 Mart 1915 yılında Çanakkale cephesine yurdumuzun dört bir köşesinden askerimiz gitmiş ve işgal kuvvetlerine karşı kahramanca çarpışarak şehit oluşmuşlardır. Cepheye gidenler arasında Taşeli yöremizden hemşerilerimizde vardı. Karaman ve civar yerleşim birimlerinden cepheye giden ve şehit düşün toplam 225 şehit hemşerimiz vardır. Bu şehitlerimizden 84‘ü Ermenek ve bağlı köylerinden, 9 tanesi de Kazancı Bucağındandır.
Kazancı Bucağından Çanakkale cephesinde şehit olan askerlerimiz şunlardır.;
Bilgi; (Cumhuriyet dönemindeki yapılanmaya göre Kazancı 1930 yılında Bucak olmuş, Aynı yıl hükümet binası yapılmıştır. Böylece 1973 yılında Belediye kuruluna kadar Kazancı Bucağı adını almıştır. İlk Bucak müdürü Hikmet Bey’dir O zamanki Bucağa bağlı köyler şunlardır. Çatalbadem,(Y.irnebolu) İkizçınar,(A.İrnebolu) Yaylapazarı,(Zeyve) Olukpınar, Üçbölük,(Görmel) Arnava,(Yalındal) Pınarönü,(Eresiller) Çavuş, Gökçekent,(Akmanastır) Sarıvadi(Özlüce) ve Yeşilköy idi. Daha sonra bucağa uzaklığı düşünülen Olukpınar, Üçbölük, Çavuş, Arnava köyleri Ermenek merkeze bağlanmıştır.) Bu haber 2554 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |