| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Kazancılıların Konuştuğu TÜRKÇE – 6
DİLİMİZ KÜLTÜRÜMÜ TÜRKÇEMİZ DİLİMİZ – KÜLTÜRÜMÜZ-TÜRKÇEMİZ ( Kazancılıların Konuştuğu TÜRKÇE –6) Kazancılıların konuştuğu dil ÖZTÜRKÇE (Türkmenistan Türkçesi) olup, Türk Dil Kurumu sözlüklerinde yer almayan 200 üzerinde kelime kullanılmaktadır. Özellikle, kırsal kesimlerde, dağlarda, göçerlerde ve çobanlarda karışma ve etkileşme az olduğundan Türkmence ile ortak kelimelerin ve konuşmalarda kolay anlaşabilmenin gerçekliği dil bilginlerince dile getirilmektedir. Türki Cumhuriyetler ile en kolay anlaşabildiğimiz toplumlar Azerbaycan ve Türkmenistan milletleridir. Günlük yaşantımızda ve konuşmalarımızda varlığını sürdüren Öz Türkçe kelime örneklerine bir göz atalım. - avkalamak ; karıştırmak, sıkıştırmak, ovalamak, yormak, dağıtmak, ufalamak, - akran : yaşıt, çağdaş, eşit, aynı seviyede olma, - alabudala ; yarım yamalak, tam olmayan, eksik, - aklı ermemek ; zamansızlıktan veya iş çokluğundan başka bir işe başlayamamak, işi bilememek, bitirememek, - analık ; üvey ana, kayın valide, kaynana, - ağda tavası ; düğün keşgeği pişirilen büyük tencere, en büyük pişirme kabı, - haranı ; ağda tavasının bir küçüğü, keşkek pişirilen büyük kap, - kazan : haranının bir küçüğü olan, düğün pilavı pişirilen kap, - ansıtmak : ima etmek, hatırlatmak, ön bilgi vermek, - avıktırmak ; hayvanları evcilleştirmek, alıştırmak, çocukları dindirmek, oyalamak, - akappak ; (ağaggap) bembeyaz, pakça, tertemiz, kirden arınmış, - ağdık ; eşek yükünün dengesiz olması, bir tarafa sarkık, - cığışdamak ; iş yaparken veya yürürken hafifçe ses çıkarmak, yaprağın veya kuru otların rüzgarla sallanarak çıkardığı ses, - dıvışdamak ; kısa adımlarla, çaktırmadan ilerlemek, yürümek, - sünüvermek : ip veya lastiğin çekince uzayıvermesi. - kaklık : saydam kayalarda bulunan ve yağmur sularının toplandığı çukrlar, - bülke : derin ve geniş kuyu, kayalardaki oyuk, (bülke kuyusu gibi…) - ürüsüm : örf ve adet, gelenek görenek, (köye yeni bir ürüsüm getirme denir) - felfes ; (felfese) önem vermemek, dikkatsiz iş yapmak, boşa konuşmak, - merisini almak ; işin ayrıntılarını sormak, çok incelemek, merak etmek, - yahı pahıl gal (kal) : ortalıkta, belirsiz kal, yalnız kal, - arasatda kal ; sahipsiz, ortalıkta kal, - .. ağrı ; o taraftan, çevresinde, yanından ( tepeden ağrı gel…) - ayağen (ayağan) ; bire adam, beni dinle, bak ne deyeceğim, uşak, - bağız ; (kadınlarca kullanılır) baksana, sana diyorum, dinle , . ganayaklı : bir kadın başına, yalnız başına bir kadın, desteksiz ve çaresin kadın. Bir çok sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kalan bir kadından bahsederken “ o ganayaklı bu kadar zor işle nasıl baş eder? “ diyerek kadının çaresizliği dile getirilir. Kadınlar kendilerinden bahsederken de “ ben bir ganayaklıyım, o işleri yapamam “ şeklinde yalnızlıklarını ve çaresizliklerini dile getirirler. . bireyi : iyice, adamakıllı, oldukça iyi, . guzum : çocuğum, yavrum. . nahıl : nasıl, ne şekilde .. “ bu çuvalı nahıl götüreceksin ? “ . killik : kirlik de denir. Eskiden yöresel tezgahlarda dokunan ala bezlerden dikilen yakasız gömleklere killik veya işlik denirdi.. . işlik : ala dokuma bezden elde dikilen yakasız gömlek (göynek de denir), killik.. . goşmak : birinin yanına katmak, kara sabanla çift sürmek için öküzü boyunduruğa bağlamak, Kullanıma örnek, “ kız küçük olduğu için tek başına obaya gidemedi, komşunun kızına goşup gönderdim” veya “ erkenden tarlaya vardım ve hemen öküzleri çifte goşarak bir uçdan sürmeye başladım” şeklinde kullanılır. . eli erişmemek : yapamamak, bir işi yapmaya gücü, imkanı veya zamanı olmamak, . bidiki : birkaç tane, az miktarda, birazcık.. . ters : hayvan gübresi, davar gübresine “ ılkı tersi “ denir. . ılkı : davara veya koyuna ait olan, “ ılkı yoğurdu “ keçi sütünden obalarda yapılan yoğurdun adıdır. Yağa ise ılkı yağı denmez.. . müzmahal : müzmahal etmek şeklinde kullanılır. Bir şeyi işe yaramaz hale getirmek, verimli kullanamamak, boşa harcamak.. Yaylalarda, ekinliklerde, çocukları uyarırken “ işimiz uzun sürecek, gabakdaki / testideki suyu müzmahal etmeyin “ denirdi. . şirin düşmek : lahana, faulye ve salatalık yaprakları üzerinde oluşan, zararlı parlak sıvıya denir. Sebzelere zarar veren bir nevi hastalıktır. . mengelesi : olmayası, yasaklı olası, görülmeyesi.. . sömek : darı (mısır) koçanı, taneli kekiç, . kekiç : darı sömeğinden daneleri (dene) ayırdıktan sonra kalan gövdeye denir. . goçan : darının kekici, tapu ve nüfus cüzdanı gibi kıymetli evrak. Gafa goçanı dendiğinde nüfus cüzdanı anlaşılır. Tarlaların eskiden goçanları yoktu dendiğinde, tarlaların tapusuz olduğu anlatılmış olur. . sıyırtlamak : su arıklarını temizlemek, suyun akışını engelleyen çalı, yaprak, ot ve çakılların arıklardan atılması.. . üyütlemek : iyilerini seçip almak, bahçede domates toplarken “ sadece erginlerini (yumuşamış olanları) üyütleyin “ dendiğinde, garıklar dolaşılacak ve elle yoklanarak erginleşenler alınacak demektir. . yülemek : yeyip bitirmek, hiç bırakmamak, temizlemek, aynı zamanda, bir bıçaüın veya baltnın ağzının daha da keskinleştirilmesi işlemine denir. İyi kesmeyen bıçak için “şunun ağzını bi yüleyelim “ denir. Çocuklar bi çencire yemeği yeyip yülemişler, dendiğinde, yemeğin tamamen bitirildiği anlatılmaktadır. . dadanmak : alışmak, alışkanlık haline getirip zarar vermek, “ mutfağa bir hırsız kedi dadandı, açıkta bişey bırakamaz olduk” denir. . ümüğünden geçmemek : kıyıp yiyememek, yutamamak, birini düşündüğünü veya sevdiğini işaret etmek için “ sensiz ümüğümden geçmedi” diyerek ortaya bir yiyecek getirilir ve birlikte yenir. . içine ilitememek : içine sindirememek, kabullenememek, . gavsarası daralmak : içi daralmak, ruhu sıkıntıya düşmek, kasvete düşmek, “ öyle üzücü şeyler anlattı ki, bir ara gavsaram daraldı , hemen orayı terk ettim “ denir. . harpışda : bir duvara, medüvene veya çıbık asmasına dayanan büyük ve dallı budaklı kuru ağaç parçası. Yayladan birkaç harpışda getirdim ve çıbıkları ağdırdım, denir. . ağdırmak : ağaca çıbık, sebze dalları, sarmaşık gibi bitkileri sardırmak. Sürüleri alıp bir tepeye veya dağa doğru götürmek, eşeklerdeki yükün bir tarafa doğru eğilmesi .. çuvallardan biri ağır olursa semer o tarafa doğru yatar, bu duruma “ eşek ağdırmış “ denir ve hafif tarafa bir taş konarak yük dengelenirdi. . gayıt : takım, sistem. Saban gayıtı, dendiğinde çift sürmek için kullanılan sabanın tüm parçalar (saban ökçesi, okluk, boyunduruk, zelve, demir, enbel, ipleri ) belirtilmiş olur. . öşmek gibi olmasın : göstermek gibi olmasın, örnek olmasın, uzak olsun.. . eyişte : işte böyle bu kadar, işte böyle ne yapalım, şu şekilde.. . göğden palan yağar, gusgunu boğazıma geçer : talihsizliği ve kısmetsizliği belirtmek için kullanılır. Herkesin hayrına olan şey bile bana zarara verir, demek istenir. . garın golanı : eşeklerin semerini sabit tutmak için karınlarından dolandırılan yassı ipe denir. Garın golanı gevşek olursa, semer sağa sola yatarak gider. . gusgun : eşek ve atların semerlerine bağlanan ve kuyruk altından geçirilen kalıp iptir. Gusgun gevşek veya kopuk olursa semer inişli yollarda öne doğru kayar ve tehlike yaratır. . hergele : çalışmaz, yaramaz, söz dinlemez kişiler için söylenir. . baldırı çıplak : işi ve malı olmayan, tembel, fakir genç için söylenir. Bu nitelikte bir genç kız istediğinde “ o baldırı çıplağa gız verilmez” denir. . yönet : uygun, faydalı, kabul edilebilir. Bir hizmet istenen kişinin işi yapacağı şüpheli olursa “ fazla umutlanmayın, onun yönet işi olmaz “ denirdi. Bir pazarlık sırasında “ yönet bir fiyat verinde şu alış veriş olsun” diye satıcı indirime zorlanırdı. - Singurt : Yeni mezarları deşdiğine inanılan hayvan, - Mısmıl : iyi, adamakıllı, olması gerektiği gibi, - Mülevves : iş yapmaz, üretmez, akılsız, zavallı, - Muştu : müjde, iyi haber, sevindirme, - Tünemek : kuşların ağaçlarda gecelemesi, yuvalarına gelmesi, - Sal : cenaze taşıma tezgahı, - Tezgene : taş ve çakıl taşıma tahtası, - Barana deleceği : yere çukur açmada kullanılan ucu sivri demir alet, - Masır : mekik takılan, ipin dolandığı alet, - Mekik : el dokuması yapılırken iplik sarılan alet - Küçü : dokuma ipliğinin geçirildiği tel - Çıkrık : ipliği eğirip saran alet - Hasıl : dokumada iplik batırılan ılık su ve sıcak hamur - Gelemgen: iplik sarılan içi delikli masır - Keçefe ; iplik açmak için yumakların sarıldığı alet, masırdaki ipin sarıldığı kafes, - Çurfalık : el yapımı dokuma tezgahının tamamına denir. - Sındı : makas - Pacı : çul dokuma tezgahı - Göde : hamile (bayanlar için kullanılır) - Yüklü : hamile, göde (bayanlar için kullanılır) - Gunnacı : göde, hamile (at ve eşekler için kullanılır) - Guzlacı : göde, hamile (koyun ve keçiler için kullanılır) - Cırrık : bir kuş türü - Pardı : ardıçdan yapılan, sayvant yapımında kullanılan kaba tahta - Fistan : kızların renkli elbisesi - Çömçe : büyük kepçe - Zıbarmak: açığa ve olduğu yere uyuya kalmak….(devam edecek ) - Ang (an) : iki tarla veya bahçenin sınırlarını belirleyen ve muhtelif şekillerde görülen (bir çizi ve aralarda ang taşı konmuş şekilde, duvar yapılmış, ince bir yol veya su arığı gibi) uzun işaretlerdir. - Geng (gen) : ekilmemiş ve nadas edilmemiş tarla veya bahçeyi tanımlamak için kullanılır. Derleyen / Yazan : Naci SÖZEN, Kaz Bu haber 2085 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |