| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() Dilimiz, Kültürümüz ve Oyunlarımız – (5)
dost dediği etsin, düşman dediği etmesin İNSANIMIZ, DİLİMİZ, KÜLTÜRÜMÜZ Kazancılıların insan olarak özellikleri, geçmişe ve bu güne ait olan yaşam biçimi, konuşulan dil, örf ve adetler, sanat, gelenek, görenek ve alışkanlıklarını özetlemeye çalıştığımız “İnsanımız, Dilimiz, Kültürümüz “ başlıklı seri yazının ilk dört bölümünü önceden yayınlamıştık. Yazı dizimize kaldığımız yerden devam etmek üzere, kitap taslağında yer alan notlarımızı tekrar gözden geçiriyoruz. Bizim bu yazı serisini hazırladığımız günlerde, yöremizdeki ilkokul öğrencilerine, öğretmenleri tarafından verilmiş olan bir ev ödevinin “arkadaşlarınız arasında oynadığınız oyunları açıklamalı olarak yazın” şeklindeydi. Bu ödevi alan öğrencilerin defterlerinde, ip atlama, evcilik, mendil kapma, kelime oyunu gibi, genelde kızların oynadığı bir kaç oyun yer almıştı. Bu duruma şaşıran öğretmen, öğrencilerinden, evlerine gidince, anne ve babalarıyla konuşmalarını, onların çocukluklarında oynadıkları oyunları yazıp getirmelerini, istemişti. Bu çalışma sonunda, çocukların defterlerinde bir çok oyun yer almıştı. Derste, konu işlenirken, çocuklar, büyüklerinin eskiden oynamış oldukları bu oyunların hiç birini bilmediklerini ve oynamadıklarını söylemişler. Bunları konuştuğumuz eğitimci dahil, sohbete katılanlar, eskiden çocukların ve gençlerin oynadıkları oyunların günümüzde oynanmadığı, bilinmediği konusunda birleştik. Demek ki, kuşaklar arasında, bir çok konuda olduğu gibi, oyunlar konusunda da tam bir kopma ve ayrışma olmuştu. Bu gelişmeler karşısında, bizim çocukluğumuzda oynadığımız oyunları, hatta, bizden büyüklerin oynadıkları oyunları tespit etmek bir zorunluluk halini aldı. Kazancılı çocukların ve gençlerin geçmişte oynadıkları oyunlara ve kısa tanımlarına bir göz atalım. - Aresin oyunu : genellikle erkek çocuklar ve gençlerin oynadığı bir oyundu. Sokak aralarında kovalama ve yakalama şeklinde oynanırdı. Gençler oynadığında, kovalamacalar bağ arasına kadar uzanırdı. - Fotak : erkek çocuklar oynardı. Ellerimizde kalın ve uzun bir sopa olur, fotak denen silindir şeklinde, kısa ve kalın bir sopa parçası, belli bir uzağa çizilen bir dairenin ortasına konur, sopalar aynı noktadan sırayla fırlatılarak fotağa değdirip, daire dışına çıkarmaya çalışırdık. - Çelik : İnce ve uzun sopalar ve bir karış uzunluğunda ince bir sopa parçasıyla oynanırdı. İlk baharda, çimler üzerinde oynanır, çelik ne kadar uzağa fırlatılırsa, o kadar fazla sayı kazanılırdı. İki tür çelik oyunu oynanırdı. - Birdir bir : erkek çocukların oynadığı bir oyundu. Hafif eğilen bir arkadaşın üzerinden atlamaya çalışırdık. Her atlayış sonrası, eğilen arkadaş, biraz dikilir ve ilk atlayamayan kişi onun yerine geçerdi. - Uzun eşek : erkek çocukların iki guruba ayrılarak oynadıkları bir oyun. Bir gurup, eğilerek ve bir birlerine tutunarak uzun bir hat oluşturur, diğer guruğ uzaktan koşarak bunların üzerine atlamaya çalışırdı. - Yalak topu / yakan top : ilki, bir delik açılarak topu bu deliğe atmaya çalıma , diğeri, topu havaya atarak isim söyleme ve topu yere düşmeden yakalama ve birisine vurma esasına dayanan iki türde oynanırdı. - Saklambaç : etrafa gizlenme ve gizlenenleri bulma esasına dayanan bir oyundu. - Kale oyunu : taşa isabet ettirme şeklinde bir oyundu. - Ev göçmesi (gilik oyunu) : yaylalarda, ardıç gilikleriyle oynanır, toprağa açılan yalaklara 9 adet olan gilikler göçülürdü. - Dokuztaş/beştaş : küçük taşlarla ve çizgilerle oynanırdı. Bazen 9 taşla, bazen 5 taşla oynanırdı. - Dokurcun : bir çeşit oyundu. - El ucu oyunu : birine elle dokunarak uzaklaşma ve kendisine dokunulmasını engellemeye yönelik bir oyundu. - Yağ satarım – bal satarım : tekerleme sözler söyleyerek ve etrafta dolaşarak oynanan bir oyun. Genellikle kız çocuklar oynardı. - Cıngıllak : obalarda kurulan ve cıngıllak denilen ağaç tezgah üzerinde oynanırdı. - Sek sek : kız çocukların oynadığı, yere çizilen kareler üzerinde zıplayarak oynanan bir oyundu. - Çivi oyunu : erkek çocukların kış mevsiminde oynadığı bir oyundu. Ellerimizde bir ucu sivriltilmiş yarım metreye yakın uzunlukta çivilerle, yumsak topraklı (koyu çamur) bir yer bulur ve bir birimizin çivisini yıkmaya çalışırdık. - Boncuk oyunu : ceplerimizdeki boncuklarla, gözden uzak bir köşe bulur, tırnaklarla boncukları iterek diğer boncuğa değdirmeye çalışırdık. - Bilya oyunu : bilyaları bir birine temas ettirmeye çalıştığımız bir oyundu. Fakat, bilya (bilye) bulmak kolay değildi. - Bizim ve görüştüğümüz arkadaşlarımızın hatırlayabildikleri oyunlar bunlardı. Elbette, başka oyunlar da vardır. Düğünlerde, şenliklerde ve obacıların çadırlarda çalgılar eşliğinde oynadıkları oyunları bu konumuz dışında tutuyoruz. Ayrıca, saya toplamak da tüm çocuklar için güzel bir oyun niteliğindeydi. Kazancılılara özgü olan kelimeler ve deyimlerden örnekleri sıralamaya devam edelim. Kazancılıların Türkmenistan Türkçesi ile (öz Türkçe) konuştuğunu Türkmenistan, Balkan vilayeti Gazancı kasabasından olan ve halen Ankara ‘da Çağdaş Türk Lehçeleri dersi veren Prof. Bedri SARIYEV (Belediye Meclisi kararı ile Kazancılıların Fahri Hemşehrisi ilan edilmiştir) tarafından da teyit edilmiştir. . surat : yamaç, arazideki vadi ve dere kenarları olan taşlı ve çalılık yakalardır. Kullanılışı “Aybaham pınarından sulanan davar, Daşönü’nün surata ağıp gitti “ şeklindedir. .arasatlık : sahipsizlik, kimsesizlik, ortalıkta kalan, İlenç olarak “arasatda kalasıca” denir. . mehlillik : değersizlik, sahipsizlik. Kullanılışı, ortalıkta dolaşan bir hayvanı gören kişi “şu mehlillik kimin malı?” diye dert yanıp şikayet eder. . çıkı : azık kabı, paket, yolluk, . sıvkındırık : bir kabın veya tencerenin boşaltılmasında en sona kalan bulaşığı, çok az miktar, elde edilen miktarı küçümsemek için de kullanılır. . golasar : ağaç biçiminde kullanılan büyük bıçkı. . sulu diri : bulgur çorbası, . heleş : bulgur ve karamık çalısı yaprağı veya bulgur, asma yaprağı kullanılarak yapılan bir tür yemek. . içini sıyırsın: (içini sıyırasıca ) yediği yaramasın ve rahatsızlık versin. . meçikli ye: (meçikli yeyesice) yiyecek bulama, zehir zemberek ye. . çoluğu çocuğu selede sepette kalsın: ataları ölsün ve çocuklar ortalıkta kalsın, sefil olsun. İlenç (beddua) olarak kullanılır. .zehir zemberek olsun: yediği yaramasın, zehir olsun, .savak: su değirmenlerinin suyunun yüksekten aktığı noktaya denir. .cehennemin savağına git : en kötü yere git, karanlıkta ve tehlikede kal. İyi yere gitme. . gönenmek : sefasını sürmek, sahip olmak, rahat ve mutlu yaşamak. . gençliğine gönenmesin: (beddua) genliğini yaşama, gençliğine doyma, mutsuz ol. . kazandığına, galtandığına gönenmesin : kazandığını rahat yiyemesin, zehir olsun, .insanoğluna iyilik olsa, sarı öküze bıçak olmazdı: insanlar nankördür, iyilikleri gözetmez, iyilik edene kötülük yapar. Sarı öküz, yıllarca çift sürerek insanı ve ailesini besler, fakat, bir gün gelir, bu insan, bu öküzü bıçakla keser ve etini yer. . öğendire :çift sürerken, öküzleri yönlendirmekte kullanılan uzun sopa (sırık). . enbel : (embel) öğendirenin ucunda bulunan çivi. Bu çivi, öküzlerin bacağına batırılarak, istenen yöne gitmeleri sağlanır. .boyunduruk : çift öküzlerini boyunlarından birleştiren uzun ve kalın ağaç parçası. Öküzler bu boyunduruk sayesinde sabanı çekerler. Bir baba, oğlunu küçük yaşlarda çok çalıştırırsa “ çocuğa bu yaşta boyunduruk vurma” diye ikaz edilir. . ökçe : saban gayıtının elle tutulan ve ucunda demiri olan parçasıdır. . ok : (saban oku )saban ökçesini boyunduruğa bağlayan uzun ağaç parçası, . kayış: saban okunu, boyunduruğa bağlamada kullanılan lastik düzenek, . tefe : Dokuma tezgahında (çurfalık) dokumada kullanılan ipi sıkıştıran parçanın adı, . ayakcak : dokuma anında, tezgahı asan mekanizmanın adı.. . selmin : dokunan bezin dolandığı ağacın adı. . cırmakan : çurfalık tezgahında, dokuma anında tezgahı açan makaranın adı. . gıdıldamak : alçak sesle konuşarak bir şeyler yapıyormuş havası vermek, , . ölçermek : sönmek üzere olan ateşi, yanacak şeyler atarak veya karıştırarak canlandırmak, ateşi tekrar alevlendirmek, . imiştirmek : çok sıcak suyu, soğuk su ile orantılı bir şekilde karıştırarak ılık bir kıvama getirmek, . ağzında kil ıslanmamak : sır saklayamamak, sır bilgileri etrafa yaymak, . ımzık tahsildar : çevresinde sıkıntı yaratan, can sıkan kimse.. . hayırlar elini alsın : yaptığın hayırlar yerini bulsun, kabul olsun ve darda kaldığında eline yapışsın, zorlukları kolay atlatasın, sıkıntılarından hemen kurtulasın anlamında .. . yahı nicidiyim eme : dara düşme, zorda kalıp, ne yapayım demeyesin. Her şey kolay olsun. . dost dediği etsin, düşman dediği etmesin : dostların dedikleri (duaları) gerçekleşsin, düşmanlarının dedikleri (bedduaları) gerçekleşmesin anlamındadır. . baş ucun pınar, ayak ucun göl olsun : bolluk içinde yüz, zengin ol, kazancın bol olsun.. ( devam edecek……) YAZAN : Av. Naci SÖZEN, Ekim 2011 / ANKARA
Bu haber 1761 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |