| ||||||||||
| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
![]() KAZANCI KASABASI’NIN KURULUŞ ÖYKÜSÜ
Kazancı Kasabası, M.S. 1270 yıllarından, Karamanoğulları Beyliği'nin ilk dönemlerine rastlayan zamanlarda, Beyliğin ünlü kale Komutanlarından Kazancı (Gazancy) Bey tarafından kurulmuştur KAZANCI KASABASI’NIN KURULUŞ ÖYKÜSÜ Kazancı Kasabası, M.S. 1270 yıllarından, Karamanoğulları Beyliği'nin ilk dönemlerine rastlayan zamanlarda, Beyliğin ünlü kale Komutanlarından Kazancı (Gazancy) Bey tarafından kurulmuştur. Türkmenistan kökenli Kazancı Oymağına mensup olan Kazancı Bey, bir çok savaştan zaferle çıkmış ünlü bir kişiydi. Karamanoğlu Beyi, kendisinin hayli yaşlandığını düşündüğünden, yeni feth edilmiş olan Ermenek'in karşı yamaçlarını gösterip "gidip oralarda araştırma yapasın, uygun bir yere yeni bir köy kurasın" buyruğunu vermiştir. Karamanoğulları Boyunun 1228 yıllarında Balkusan köyüne yerleştikleri ve 1250 yılında Ermenek kentini feth ederek kendilerine Başkent yaptıkları bilinmektedir. Bunu takip eden yıllarda, çevre kentler alınmış, Şahanlar Krallığı, Davdas Krallığı ortadan kaldırılmış ve özellikle Fariske yönüne fetihlere ağırlık verilerek buraya Farsak Boyu yerleştirilmiştir. Beyliğin fetih harekatı sürecinde 1300 yıllarına gelindiğinde Göksu'nun güneyi (Karşıyaka) tamamen ele geçirilmiş ve bir zaman sonra Akdeniz'e inmek için Anamur istikametine akınlar başlatılmıştır. İşte, bu seferlerin birinde, Karamanoğlu Mahmut Bey ağır şekilde yaralanmıştır. Yaralının Ermenek'e nakli sırasında Göksu ırmağından geçerken yaşanan zorlukları gören Mahmut Bey, oğlu Halil Bey'e " bu nehir üzerine bir köprü yaptırasın, cümle alem, varlıklar sonsuza kadar gelip geçe" diye buyurmuştur. Bu buyruk üzerine, Halil Bey, nehir üzerine Alaköprü (Görmeli Köprüsü)'ü yaptırmıştır. Köprünün batı cephesindeki kitabesinde " Sultan-ı Azam, emniyetle geçilmek üzere bu köprünün yapılmasını emretti. O Sultan-ı Azam ki, alemde Allah'ın gölgesidir. Dünya ve din üzerine feth babasıdır. Bu kimdir derseniz, Karamanoğullarından Mahmut Bey oğlu Halil Bey'dir. Alem-i İslam'da daim kılsın. Sene H.706, M.1305, mimarı Aciz Kul Yusuf oğlu Süleyman" dizeleri yer alır. Kazancı Kasabası kuruluş yıllarının, Ermenek'in feth edildiği 1250 yılı ile Anamur sahillerine inilmeye başlandığı 1305 yıllarının ortalarına rastlayan 1270-1275 yılları olduğu kabul edilmektedir. Karamanoğulları Beyliği hakkındaki tek yazılı belge olan " Şikari Tarihi " isimli eserde (diğer bir ismi Karamanname) bu hususlar yer almaktadır. Bu eserin Türkçeleştirilmiş bir nüshası Karamanoğlu Mehmet Bey Dil ve Kültür Derneğinde mevcuttur. Kazancı Bey, bölgede araştırmalar yaptıktan sonra, şimdiki Merkez Mahallenin olduğu yeri uygun bulmuştur. O zamanlar bu bölgede, Köyönü, Uluköy, Derecikköy, Ayyanı (Ağayanı), Gümüşdamı adlarıyla anılan yerlerde Hıristiyan köyleri mevcuttu. En büyük merkez Asar Kralı olarak anılan kişinin köyü olan ve şimdiki Uluköy Mahallesinin buzey-batısında yer alan mevkiideki yerleşim merkeziymiş. Bu yer adları şimdi bile aynı isimlerle anılmaktadır. Kazancı, kurulduktan sonra, uzun yıllar, Müslüman Türkler ile Hıristiyan Romalı/Rumların yan yana yaşamış oldukları da bir gerçektir. Bunun en büyük kanıtı, Köyönü mevkii üzerindeki Maşat denilen yerin varlığıdır. Halen Maşatın Dere olarak bilinen bu çalılıklar, yakın geçmişe kadar rahatlıkla görülebilen bir mezarlıktı. Türk dilinde çok sık kullanılan " Maşat " kelimesi, Müslüman olmayan (Gayrimüslim) insanların mezarlıklarına verilen bir isimdir. Kazancı için seçilen bu yerin, yayla ile sahilin tam ortasında, Anamur istikametine gidilecek muhtemel çıkış yolunun (Garain boğazı) başında, Aybaham gibi bir su kaynağına yakın ve diğer köylere hakim bir yer olması gibi nedenlerle çok isabetli bir yer olduğu da tarihi bir gerçektir. Bu yeri köy yeri olarak seçen Kazancı Bey, elbette çevreye yeni yerleştirilmeye başlanmış olan köylerden insan getiremezdi. Bu sıralar, muhtelif Türk boyları, Konya ovasını geçip, Sertavul geçidi ve Mut istikametinden akarak Gülnar ve çevresine yoğun şekilde yerleşmiş durumdaydı. Buraların fethinde bulunan ve kendi boyuna mensup insanları da Gülnar yakınlarındaki Donrulu köyüne yerleştirmiş olan Kazancı Bey, hemen oraya gitmiş ve ilk olarak Donrulu Mehmet adında hatırlı bir kişiyi, 11 çadırlık tüm yakınlarıyla birlikte naklederek Merkez mahallede, eskiden "Odanın Önü" denilen ve 1960 yıllarında yıkılmış olan eski caminin bulunduğu yere yerleştirmiş ve yerin ismini de kendi adı ile Kazancı Oymağı'na ithafen "KAZANCI" koymuştur. Donrulu Mehmet, ailesine ilave olarak bir kaç kalabalık ailenin de gelmesiyle bir oymak oluşturulmuş ve Mehmet uzun yıllar köyde muhtarlık yapmıştır. Bu kişinin ölümü üzerine karısının da bir süre muhtarlık yaptığı söylenmektedir. Donrulu Mehmet, okumaya çok önem veren bir kişiymiş. Oğlunu ilk tahsil sonrası Konya Karatay Medresesi'ne (Üniversite) göndermiştir. Buradan mezun olan oğlunun bir süre Ermenek Kadısı olarak görev yaptığı anlatılır. Donrulu Mehmet sülalesinin şimdilerde " Kahyalar " olarak bilinen, Çağlayan ve Cengiz soyadlı aileler olduğu, kuruluşu takiben Kamiller ve Saka Oğulları ailesinin yerleştiği bilinir. Zaman içinde çevreden ve uzaklardan gelip geçen aileler ve kişilerin yerleşmesiyle yörenin en kalabalık yerleşim yeri olan Kazancı, Cumhuriyetin ilanından sonra Nahiye (Bucak) statüsüne yükseltilmiş ve Göksu güneyindeki 11 köyün merkezi olmuştur. Bu göç ve yerleşim olaylarının yaşandığı ilk devirlerde, yerleştirildikleri yörelerin iklim ve bitki örtüsüne uyum sağlayamayanlar, başka yerlere doğru tüm sülalesini alarak göçe devam ederlermiş. Bunun en tipik örneği, Anamur sahillerine yerleştirilenler, sıcak, nemli hava, bitki örtüsü ve sivri sinek gibi zararlı böceklerin olumsuz etkilerine dayanamadıklarından, tekrar geriye doğru göç etmişler ve yaylalara dönmüşlerdir. Araştırmalarımız sonunda tespit edebildiğimiz Kazancı sülale isimleri şunlardır. Merkez Mahalle; Kahyalar (Çağlayan-Cengiz ), Kamiller (Yavuz), Sakalar / Sakaoğulları (Sak), Ali Bubalar (Köksoy), Kasımlar (Özkan), Hacı Hasanlar (Koçaş), Şıh Hasanlar (Soydemir), Dekeliler (Tekin), Bıhıtlar (Can/Canan)), Takavitler (Ceylan), Kara Yusuflar (Demirel), Yahyalar (Türker),Hasan Ustalar (Gürbüz), Sarı Köseler, Goca Oğlanlar (Atalay), Teslimeler (Saydam), Tığcarlar (Uğuz), Bakırcılar (Toksoy), Sülükler (Çetin), Hacı Omarlar (Polat), Ahmet Gocalar, Hacı Musdullar (Karpuz), Gözeller (Güzel); Yukarı Mahalle : Bekir Hocalar (Ünlü), Halil Hocalar (Yılmaz), Dunbullar (Tombul), Cükcü Hocalar/Abdurrahman Hocalar (Sözen), Süllüoğulları (Çalışkan), İmamlar / Hafız Hocalar, (Erdem – Eren ), Daddiriler (Korkmaz), Ecir Hocalar (Peker), Çelebiler (Akbaş Gocalar), Gırbaş Gocalar (Altınsoy), Fakılar /Padişahlar (Özdemir), Leyla Hasanlar / Gücücükler (Toptaş), Muttalip Hocalar, Karabodular (Turan), Mıtırıplar (Keleş), Alim Hocalar (Alimler), Kömbeçler, Sofular, Taşkeller, Uyurlar, Süddükler (Koşar), Kurular, Tepecik Mahallesi :Safiyeler (Erdoğan), Şıh Aliler ( Koçak), Mıdışlar (Oflaz), Ak Hocalar, Ufular, Hadimlioğulları, Tülüler ( Aktaş); Gökceler Mahallesi :Sofular, Gökceler, Goca Osmanlar, Bıyıklar, Telliler, Kara Aliler,Yirikler / Yamuklar, Türbesekisi Mahallesi; Emiroğulları (Aydın), Deli Hacılar (Ayyıldız), Küçük Hasanlar / Büyük Hasanlar (Taşdemir), Dede /Dedeler (Şahin), Balcı Ahmetler, Gocaosmanlar, Deli İbrahimler ( Aygün), Gabakçılar (Akgül), Arifeler (Akıncı), Apıllar (Akca), Efeler (Albayrak); Uluköy Mahallesi ; Keyvanlar ( Atay), Kürt Osmanlar, Ermeneklioğulları (Şimşir), Davutlar (Demir), Armutlar; Bucak Mahallesi ; Kelbakışlar (Baysal), Yeşiller (Koç), Alime Velisiler (Bulut), Eşşekciler, Yörükhasanlar (Yüksek) şeklindedir. Kuruluş yıllarından hemen sonra, Kazancılı Süleymanoğlu Derviş Yusuf isimli bir genç Konya'da Medrese eğitimini tamamlayarak ünlü bir " Hafız " olmuştur. Bir zaman sonra Konya'da Kuran okuma yarışması yapılacağı duyurulur. Derviş Yusuf, Konya'da yapılacak olan Kuran okuma yarışmasına katılmak için yollara düşer. Zamanın şartlarında 20 günlük bir yolculuktan sonra Konya'ya ulaşır ve ismini listeye kayıt ettirir. Bu kadar uzun yoldan geldiğini öğrenen insanlar, boşuna gelmiş olduğunu, güçlü rakipler arasında şansı olmadığını söyleyerek gülerler ve hatta onunla dalga geçerler. Yarışmanın sonunda Kazancılı Derviş Yusuf birinci olur. Önceden onunla alay edenler gelip özür dilerler ve zahmetlerin boşuna olmadığını söylerler. Aldığı ödül ve fermanı (beratı) ile dönüş yoluna düşen genç hafız, yine, 20 günlük yolculuktan sonra Kazancıya ulaşır. Bu mutluluk uzun sürmez. Aniden hastalığa yakalanan Yusuf bir kaç gün sonra genç yaşta hayatını kaybeder. Kazancı Merkez mahalleye yerleşme başladıktan sonra çevrelerden gelen bazı oymaklar, Derecikköy, Türbesekisi, Uluköy, İmarat (aş evi ) Gönneliköy ve bu günkü diğer mahallelere yerleştirilmiştir. Yukarı Mahallenin olduğu yer mezarlık olduğundan buraya yerleşim çok sonra Bekirhocalar (Ünlü) ve Halilhocalar (Yılmaz) ailelerinin yerleşmesiyle büyümeye başlamıştır. Köy yerlerinin seçimi, araziyi ortalayacak ve yabancıları ortalarına alacak ve birbirinden ayıracak şekilde, ustaca seçilmiştir. Derecikköy'de son dönemlere kadar yaşayanlar olmuş ve kalan son Armutlunun Topal'ın ailesi, sekiz yaşlarındayken Uluköy'e göçmüştür. Gönneliköy'de yerleşenler, salgın hastalıklar nedeniyle ölmüş ve son kalan aile önce Akmanastır köyüne, sonra da, Kazancı Yukarı mahalleye yerleşmişlerdir. Kazancının kuruluşundan bir müddet sonra, eski ve yeni kurulan köylerin orta bölgesi olarak şimdiki Merkez mahallesinin mezarlığı olarak seçilmiş ve mezarlık yapılmasının yanında buraya bir türbe yapılarak ilk dini eğitimler verilmeye başlanmıştır. Bu türbenin adı "Muslu Dede Türbesi" olup, ilk eğitimleri veren kişinin adını almıştır. Müslüman olmayanlarla yeni yerleşen Türkler, çatışmalar içinde, uzun süre yan yana yaşamışlardır. Zaman içinde Müslümanlığı kabul edenler Türkleşmişler, kabul etmeyenler topluca Anamur'a göç ettirilmişlerdir. İlk çağlardan itibaren, bölgenin Hıristiyan eğitimi veren ve Papaz yetiştiren merkezi, şimdiki Gökcekent üzerindeki ören/kale kalıntılarının olduğu yerde bulunan Manastır olmuştur. Bu yerin adı yakın zamanlara kadar Akmanastır adıyla kullanılmıştır. Türkler ve İslam bölgeye geldikten sonra, bu merkeze rakip olsun diye hemen yanına kurulmuş olan Sarıvadi (Sarımazı) köyüne Müslümanlığın öğretilmesi ve yayılması için bir Medrese (Fevziye Medresesi) kurulmuştur. Bu eğitim merkezi Cumhuriyetin ilanına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Uluköy mahallesi, zamanın en önemli merkeziymiş. Karamanoğlu devrinde, Uluköy Vakfı kurulmuş ve şimdiki Yukarı Mahalle mezarlığının kuzey kısmında yıkıntısı bulunan Ulucami inşa edilmiştir. İstanbul Başbakanlık Arşivleri Dairesi (1) listesinde, Osmanlı Dönemi (Karamanoğlu Devri) vakıfları listesi kayıtları şöyle ; “ Ermenek’e bağlı Uluköy Vakfı ; burada yaptırılan Ulucami için tarlalar, değirmenler, bahçeler vakfedilmiştir “ ifadesi yer alır. Bu vakıf arazilerinin çeşitli yerlerde olduğu, 1950 yıllarına gelindiğinde, kalan 3 vakıf arazisinin köy muhtarlığı mülkiyetinde olduğundan, alınan kararla vatandaşlara satıldığı, halen bu yerlerin “vakıf tarlası” olarak anıldığı insanların bilgisi dahilindedir. Vakfı bile bulunan bu tarihi Ulucami, 1905 yıllarında yıkılmış ve yerine Aşağı Mahallede “Odanın Önü“ adıyla anılan yere eski cami yapılmıştır. Burada, eskiden, Köy Odası varmış. Bu cami de 1960 yıllarında yıkılmış ve yerine şimdiki Merkez Cami yapılmıştır. Merkez Camisinin imamları Konya Valiliği onaylı (atamalı) maaşları köy muhtarlığı bütçesinden ödenirmiş, imamlar hayatları boyunca mahallelerin çocuklarına islam dinini öğretmekle de görevli olmuşlardır. Yöremizdeki yer adları, tarih öncesi adlar dahil olmak üzere, günümüze kadar geçen zaman içinde verilmiş olan adlarla birlikte, karma bir şekilde kullanılmaktadır. Geçmiş devirlere ait olan, Körkuyu, Toros, Yenicesu yaylaları, Çömlekçi, Kızılcayer, Maşat ve Kabalak yörelerinde bulunan mezarlıklar, Körüstan ve Kilise ören yerleri, Alain resimleri, Asar Beleni kalesi, mezar inler, Çıldırdak ve Dinek kulesi tahrip edilmiş veya kendiliğinden yok olmuştur. Ulu bir kişi olduğu bilinen Sakat Dedesi mezarı bile delik deşik haldedir. Kamanoğulları Beyi Alaaddin Ali Bey, ordusu ile Değirmenalanı mevkiini geçip, şimdiki Kazanpınar çevresine konaklamıştır. Burada bir yere Alaaddin Geçidi (şimdiki adı Aladın Geçidi ), yani, “Alaaddinin geçtiği yer“ adı verilmiştir. Art (At) Beleni de eski Türklerde at sırtında oynanan “ cirit ” oyunlarının oynandığı yerdir. Kireçlik yöresinde bulunan “ Hıdırellez ve Dede “ isimleriyle anılan yerler de Türk izleridir. Derleyern : Naci SÖZEN , Temmuz 2020 /ANKARA
Bu haber 1220 defa okunmuştur.
|
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA |
||||||||
© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |