Kazancı Haber (.Bir haberden daha fazlası.)
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORUM

ANKET

Alanya İl olursa Kazancı bağlansın mı




Tüm Anketler

Gurbet Yolcuları

İbrahim Türker

31 Mayıs 2010, 13:25

İbrahim Türker

Almanya 2.Dünya Savaşı sonunda büyük ölçüde çöken endüstrisinin yeniden kurulmasını olumsuz yönden etkileyen unsurların en başında savaşta kaybettiği insan gücü olmuştur.

Bu nedenle tarihsel bir alt yapıya sahip olan bu ülke,1960 yıllarının başından itibaren yeniden kalkınmasını sağlamak için değişik ülkelerle işgücü anlaşması yapmıştır.

1960 yılında ülkemizle yapılan işgücü anlaşmasıyla genç, sağlam ve bekar olma koşullarını kapsayan, bizim de koşulsuz "olurumuzla" gerçekleşen bu insan gücü gurbet yollarına dökülmeye başlamıştır.

1973 yılına kadar alman kapitalinin isteği ile, sonraki yıllarda ise aile faktörüne bağlı olarak sürdürülmüştür. KAZANCI BELDESİNDEN OLAN BİRİNCİ KUŞAKDA gidenler arasındaydı. Dişinden tırnağına kadar

Almanlar tarafından sağlık taramasından geçirildikten sonra uygun görülen insanlarımızın daha ilk günlerdeki dramlarını bir yazarımız şöyle anlatmaktadır: (Bekir Yıldız,  Harran "Reportaj" Berlin).

" Kümeden ayrılmış on koç gibiydiler alman doktorun odasında.

— Soyunun.

Soyundular.

—Sıraya girin.

Sıraya girdiler.

Aslında akşam pazarı değil burası. İş ve İşçi Bulma Kurumunda Alman İrtibat Bürosu. Doktor ayağa kalktı. Korkulu canların çevresinde dolandı. Karşılarına geçti.

—Ellerinizi uzatın, parmaklarınızı oynatın.

—Diz çökün.

Diz çöktüler.

—Oturup kalkın.

Oturup kalktılar.

Alman doktorun görevi anlaşılıyordu. Milyonlarımızın içinden en güçlülerimizi seçip kapitalizmin hizmetine sunmaktı.

—Herkes ağzını açsın

Herkes ağzını açtı.

At pazarında atın yaşını anlamak için nasıl dişleri sayılıyorsa alman doktor da .......dişlerine baktı tek tek.

Hepsinin ya dişleri tamamdı. Yada bu denetimi bildikleri için onartmışlardı. Giyinecekleri sırada alman doktoru son buyruğunu verdi.

—Donlarınızı indirin.

Hamamda bile büyük korkuları peştamallarının düşmesi olan, karılarıyla bile yatarken ışığı söndürenler  donlarını indirdiler.

Doktor neden önlerine bakıyordu acaba? Neydi aradığı?

Bu alışverişte alan da memnundu, verende. Biri alman kapitalini geliştirecek en ucuz işgücünü bulmuştu. Diğeri de esasen işi gücü olmayan bir insan kitlesinden kurtuluyordu. Giden de kuşkusuz memnundu. Her şeyden önce para yüzü görecekti.

Geleceğini garanti altına alacaktı. Ne var ki, tüm bu "İYİ" lerin yanında, gittiği yerde hangi "ZOR" larla karşılaşacaktı? İşte bundan habersizdi.

Nitekim bu gün üç milyon dolayında Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları sorunlar bu yazının kapsamına sığmayacak kadar çoktur.

Ne yazık ki şimdiki ve önceki yönetimlerimiz onlara sadece döviz kaynağı olarak bakmışlar ve ortada olan sorunların hiç birisini çözme becerisini gösterememişlerdir.

Wiesbaden şehrinde bir İtalyan Restoranı. Buraya özelikle yabancı işçilerin geldiğini biliyordum. Kapısından girip etrafıma baktığım zaman bir köşede İtalyan vatandaşı oldukları yüksek sesle konuşmalarından anlaşılan bir gurup, diğer köşede yuvarlak bir masa etrafında sessizce oturan dört insan görülüyordu. Bu dörtlünün kendi vatandaşımız olduğunu hemen anladım.

Amacım onlarla oturup sohbet etmekti. Yanlarına yaklaşarak "Türksünüz herhalde benimde masanıza oturmama izin verirmisiniz deyince, buyurun buyurun diyerek boş bir sandalyeyi düzelterek guruba dâhil oldum. Böylece masada beş kişi olduk.

Türk misafirperverliğinin bir göstergesi olarak hemen ne içmek istediğimi sordular. "ben kahve içeceğim" deyince biraz genç olan birisi hemen kalkarak kahveyi getirdi. Teşekkür ettim çok konuşkan olduğu belli olan karşımda oturan "hoş geldiniz hemşerim sizi buralarda hiç görmedik, yabancısınız galiba diyerek oturumu açmış oldu.

Evet, buralı değilim, kızım burada oturur, onu ziyaret için Türkiye’den geldim yanıtını verdim. Sizlerde zannederim emeklisiniz deyince, hepsi birden evet dediler. Sağ tarafımda oturan "Bizler altmışlı yılların sonlarına doğru Almanya’ya geldik. Hepimiz ayrı şehirlerde çalışıyorduk. Emekli olunca bazı nedenlerden dolayı burada birleştik. "diyerek konuşmasını tamamladı. Bu kez sol yanımdaki söz alarak “hemşerim siz de mi? emeklisiniz" diye sorunca "hayır söylediğim gibi, ben anavatandan geldim. Ama daha önceleri elçiliğimizde görevliydim. Almanyayı iyi tanırım. Mesleğimde avukatlıktır".

Deyince az konuşan dördüncü kişi ",hemşerim hitabını beyefendiye çevirerek, bir kaç sorumuz olacak, vaktiniz varsa biraz konuşalım” dedi.

Bende "buyurun" diyerek sohbetin uzamasına neden oldum. Hiç konuşmayan üçüncü kişi "Almanya’ya gelip de hasta olmayan yok beyim diyerek anlatmaya başladı: Bakın biz hepimiz özürlüyüz,eliyle şahısları işaret ederek

—Bu böbrek hastası,

—Midesinden özürlü

—Bu damarlarından,

—Buda astımlı.

Görüyorsunuz sağlam kalanımız yok, para kazanalım diye Almanya bizi bu hale getirdi.

Konuşmacı devamla bin euro civarında emekli maaşlarının olduğu, doktor, hastane ve ilaç alma konusunda sorunla karşılaşmadıklarını uzun uzun anlattı. Ben bu arada anavatana dönmeyi düşünmüyormuşsunuz deyince; o ana kadar sessiz kalan yaşlı adam " nasıl gidelim beyim, duyduğumuza ve televizyon haberlerine göre, " hastanelerimize gidip tedavi olmak, doktor sırası beklemek, ilaç bulmak büyük bir sorunmuş. Bu durum bizleri korkutuyor. Bir ameliyat için dört beş ay sıra bekleniyormuş, ayrıca bizim çocuklarımız burada doğdu. ana dillerini doğru dürüst konuşamıyorlar. Eğitimlerini burada yaptılar. Çok şükür birer meslek sahibi de oldular."diye konuştu." Çok üzüntülü olduğu anlaşılan birisi anavatanda evlerimiz. Tarlalarımız var, kiracılar evden çıkmıyorlar, kirasını ödemiyorlar, avukat tutuyoruz ama ücretlerini verdiğimiz halde sonuç alamıyoruz. Siz bize yardımcı olamazmısınız” Diye konuştu.

Hay hay, ama ben İzmir’de oturuyorum, sizler anladığıma göre sizler İzmir’e uzak köylerde oturuyorsunuz. Benim oralara gitmem olanaksız. Ancak İzmir’de işiniz olursa yardımcı olabilirim, deyince üzüldüler, Bende üzüldüm ayrı ayrı vedalaşarak oradan ayrıldım.

Yolda yürürken uzun uzun bu insanların içinde bulundukları sıkıntıları düşündüm bir kez daha içinde yaşadıkları toplumda da bir çok sorunları var yabancı düşmanlığı, yangın çıkarmalar, can ve mal emniyetinin olmayışı, dışlanmalar ve daha niceleri .... Yurt dışındaki vatandaşlarımız "çayıra salınmışlardı ama mevlamız da onları artık korumuyordu".

İbrahim  Türker -İZMİR- Nisan 2008
ib.turker@hotmail.com

Bu haber 2001 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Demokrasi Kazansın01 Nisan 2024

HABER ARA


Gelişmiş Arama

© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez.

RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi