Yılan hikayesine dönen‘’Kazancı Sulama Göleti’’nin bugüne kadar haberlerini yaptık, haberlerini okuduk ’’ KAPALI SULAMA SİTEMİ’’ne geçilmiştir. ‘’ Gölete su verilmeye başlanmıştır’’ Göl dolmuştur boşalmıştır’’

Ortada göl yok, sulanan arazi yok.

Bugünkü gelinen aşamada suyun günlük bir metre yükseldiğini uzaktan da olsa görmekteyiz. Dolacağına inanmaktayız.

Bu haber doğru olursa iş bitmiş midir? Kazancı’nın su sorunu çözülmüş müdür? Elbette ki hayır. Suyun ne şekilde kullanılacağı bugüne kadar resmi bir ağızdan açıklama yapılmadı. Öngörülen eski kayıtlarda yer alan sulama sisteminde kayıtlı arazilerin bir bölümüne su verilecek. Eski sulama sitemi kayıtlarında oğluna kız istemş, kız babası kız vermemiş, tavuğuna’’ kiş’’ köpeğine ‘’hoşt’’ demiş gibi eften püften… tan sebeplerle yan tarlaya tarlasından arık geçirtmemiş insanlarımızın varlığı nedeni ile sulama hakkını kaybeden tarlalarımız var. Bunlar müebbet yemiş hükümlü. Görünen o ki bunlara af yok. Vatandaşlık hakkını kaybetmiş sürgünler gibi otuz-kırk yıldır terkedilmiş en verimli arazilerimiz Gögostos, Çiftlikkoyağı, Bükboğazı, Balduvar gibi araziler bu sulama sisteminden nasibini almayacak. Sözkonusu bu yerler bir zamanlar pamuğun, susamın üretim yerleri idi. Bugünkü nesil pamuğu bilmez, yöremizde çırçır olduğunu, tekstil atölyeleri gibi pamuk ipliğinden halkın kendi gömleğini, peştamalını, sofra bezini vs dokuduğunu bilmez.

‘’Ee canım ne yapalım, su yeterli olsa oralara da vermeyi planlardık.’’ doğrudur. ‘’Dün bu da yoktu.’’ O da doğrudur. Dünü bırak dedem zamanında gölün, barajın hayali bile yoktu. Su vardı. Bugünkü neslin bilmediği başka şeyler de vardı. Bugünkü nesil bırak bilmeyi Bükboğazı bölgesinde arazi sulandıktan sonra tarladan kürekle balık toplandığını duymamıştır bile.

Yine durum o ki bu güne kadar sulama imkânı bulan arazilerin bir kısmı imkana kavuşacak o bölgelerde tarlası olanın yüzü bir kat daha, bir kat daha gülecek. Su ile hiç tanışmamış Uluköy’ün onca geniş onca verimli arazisi, Derekahve’den Piladanburnu!na yolun üst kesim arazileri suyun hayalini bile kurmayacak.

Olması gereken ilk sulama göleti bize sulama göletinin ne olduğunu, sulamanın ne olduğunu öğretmeli. ‘’ Dün o da yoktu’’ avuntularını ‘’ Bugün sulama göletimiz var’’ sevincini bir tarafa bırakmalı yeni alternatifler oluşturmanın yollarını arayıp bulmalıyız.

Doğa o kadar hazır imkan bize sunmuş ki say say bitmez. Bugün sanki temeli önceden atılmış kalıbı hazırlanmış gibi yüzlerce baraj, göl yatağı doğal vadilerimiz var. Sadece bir tanesini örnek bir Kelsuyu vadiciğini ikinci bir gölete dönüştürmek Kazancı’nın bugüne kadar suyun hayalini bile kurmamış tüm susuz arazilerimizi suya kavuşturacaktır.

Eskiden arazilerimiz yayla-sehil, havarlık- ekinlik bölünmüş durumdaydı. Günümüzdeki iklim değişikliği yayla- sahil farkını ortadan kaldırdı. Yayla arazilerimizin toprak yapısı sahil arazilerimizin toprak yapısından farklı oluşu nedeni ile daha farklı verimliliğe sahip. Buraları da sulu tarıma dönüştürmenin yollarını araştırıp projeler oluşturmalıyız. Arazilerin rakım farkını dez avantaja dönüştürebilmeliyiz. Sahilde biten çilek sezonun yarattığı boşluğu doldurabilmeliyiz. Sahildeki kiraz sezonunun yarattığı boşluğu doldurmasını bilmeliyiz.

Beldemiz o kadar dez avantajlarla dolu bir potansiyele sahip olduğunu görmeliyiz. Çevremizde toprağa sahip olmayan beldeler var. Taşıma toprakla küçücük, küçücük üretim alanlarına dönüştürüp geçim kaynağı oluşturuyorlar. Bizde hazırı var. Tek sezonluk üretime sahip iklim ve rakıma sahip yerleşim birimleri var. Bizde 12 aya yayacak çeşitlilik var. Var, var…

Son yüz yılın savaş planları artık su savaşlarına yönelik yapılmakta. İlerde bizlere suyu kullanma hakkı ve yetkisi verilmeyecek. Yetki elimizden alınmadan suyu su gibi kullanmasını öğrenmeliyiz. Suyu artık sadece sulama ve içme amaçlı görmemeliyiz.

Düşünün kasabanın içinden geçen yolun iki şerit olduğunu ortasından meyile göre kademeli bir havuz sistemi ile suyun Derekahve’ye döküldüğünü. Kazancı’ya bin kat artı bir değer katar. Yolun yapılış aşamasındaki imkânlar bugünkü şartlar böyle bir hayale geçit vermeye bilir. O zaman bizde başka hayaller kurarız. Düşünün belediyenin önünde yapay bir şelale küçük bir havuz.

Kış aylarında boşa akan suyu kış boyu kasabanın girişine çıkışına uygun yer uygun proje ile şelaleye dönüştürmek hiç de imkânsız değil. Hiç de gereksiz değil. Milyonlarcası bir şelaleyi, bir tepeceği görme uğrunu dünyanın bir ucundan bir ucuna gidiyor. Biz o kadar uzağa değil sadece burnumuzun dibine gideceğiz. Ne dersiniz? Gidebilir miyiz?..

İbrahim ŞAHİN