Olasılıklar ve duyumlar dikkate alındığında Buzluca'ya havaalanın açılmasının eli kulağındaymış.Buzluca’daki havaalanının Kazancıya getirisi olmaz demeyin hiç yoktan havamız olur ne de olsa Buzluca bizim sınırlarımız içerisinde yer alıyor.

Durduk yerde havalanı nereden çıktı demeyin. Yöre sitelerimizde Feribot seferleri müjde ile verildi.  Haberler sitelerin arşivlerinde yer aldı unutuldu. Diyeceksiniz büyük projeler zaman ister, elbette zaman ister. Her büyük projenin küçük de olsa bir ön adımı olur, ön adım başlangıçtır, hedefin yarısıdır. Bir işe başlamak biteceğinin işaretidir. Feribot seferlerinde bir ön adım görmedik, duymadık, varsa seve seve paylaşırız.

İkinci müjdeyle verdiğimiz haber  ‘’Kazancı’ya Önges ve Değirmenindere’ye Kapalı Havuz Su Toplama Porojesi’’ oldu.   Pek yakında zemin etüt çalışmalarını yappılacağını Sayın milletvekilimiz Lütfi Elva’nın beyanlarına dayalı olarak duyurduk. Zemin etüt çalışmalarına başlanılmamıştır, dileğimiz umut için söylenen bir söz olmadığı mutlak başlanacağı olmalıdır. Dört tarafı dağla çevrili yörem insanın kendi kaderine terkedilmişliğinin üstüne umutları ile oynanması kimseye yarar getirmez. Yapılmayacakların sözü verilmemelidir. Kasabamıza bugüne kadar çok sayıda Siyasi parti temsilcileri ve başkanları gelmiş her bir ayrı bir vaatte bulunmuştur. Çok zaman da siyasetin çirkin oyunlarından pazarlık usulü dile gelmiştir. Önce oy, sonra hizmet.  Ulusal bütünlük ikesi içerisinde bu tür pazarlıklar da ayrı bir bölücülüktür.  Yörede yaşayan insan var, coğrafi nimetler var, insan adına insanlık adına var olan nimetlerden insanların yaralanmasına el ayak olmanın siyaseti olmamalı. Seçilenler hizmet için seçilir, halktan aldığı hizmet yetkisini halka pazarlıksız sunabilmelidir.  

1989 Yılı’ında kasabamıza gelen Sayın Erdal İnönü: ‘’ Böyle bir yerde, böyle bir halka, elimden bir şey gelmiyor, sadece ağlamak geliyor.’’ demiştir. (Kendisini rahmetle anıyoruz.) Sayın Erdal İnönü de birkaç vaatte bulunup alkışların en güçlüsünü alabilirdi.

İkizçınar Köyü’nden Neçati Baysal bir anısını bizlere aktarmıştı. Necati Baysal, öğretmenlik yaptığı yıllarda yaz tatilinde köyüne gelir, bir gün annesinin ineğini alır yaylaya otlatmaya gider, yanına okumak için iki kitap, azık bir de küçük sukabağı alır. Yaylada ineği bir müddet otlatır, kitabını okur, öylenin sıcağında ineği kölgeye bağlar, okuduğu kitabı kapatır, üzerine bir taş koyar, uyumaya başlar, uyandığında su kabağı alınmış, kitabın üzerindeki taş bile kaldırılmamış. Öğretmenimiz çok şaşırdığını söylemişti, bizler şaşırmadık; dağdaki çobanın kitaptan önce suya ihtiyacı olduğunu biliyorduk.

Namık Kemal Magosa Zindanı’nda yatarken demir parmaklıklar arasından ekmek uzatılır, Namık Kemal bileğini kanatarak ekmeğin üzerine kanla ‘’Önce hürriyet’’ yazar ekmeği dışarı fırlatır.

Yöre insanımızın, ihtiyacı ne havaalanı, ne feribot, ne şak şak, tek bir ihtiyacı var bugüne kadar geçimini sağladığı toprağın sahibi olabilmek, toprağından kopartılıp kuruyup yok omamak.

Yöremiz insanı vaatler ile gerçekleri ayırt edebilecek yapıdadır.  Vaatlerin karşısında, her türlü yatırımın destekleyicisi olduğumuzu bu güne kadar gösterdik, göstermeye devam edeceğiz.